“Sırların vardı bir zamanlar, sır sahibi olmanın sana önemli bir kişi olduğunu anımsattığı, benliğini okşadığı günlerde.”

“Sınıftaki arkadaşlarını fişlerken birbirleri hakkında da bilgiler verirlerdi. Böylece, okullarındaki bir şakirdin sigara içtiğini ya da kızlarla gezdiğini, onun da kendisi gibi bir şakirt olduğunu bilmeyen başka bir şakirtten öğrenebilirdiniz.”

“Su eklendikçe rengi açılan çay gibi, ağır ağır şeffaflaşıyor her şey; gizli saklı bir şey kalmıyor artık evlerin en küçük odalarındaki şark köşelerinde, nalbur dükkânlarının siyah bir perdeyle ayrılmış arka odalarında, telefon kulübelerinin önündeki kuyruklarda, çağrı cihazına gönderilen mesajlarda, halı altlarına saklanan esrarengiz disketlerde, gözleri bağlanıp yeri kimse tarafından bilinmeyen eve getirilen arkadaşlarda.”

“Sır tutmayı, sır tutarak öğrenen neslin bir parçasısın. Daha da önemlisi yaşadıklarının, sanki hiç yaşanmamışlar gibi, anında unutulması gereken hayal ürünleri olduğuna inanmışsın.”

“Bir ajan gibi, kırlarda edindiği bilgileri kovanındaki kraliçeye ileten bir işçi arı gibi çalışıyorsun.”

“Hizmet adına, hep saman altından su yürütmeyi salık verdiler sana. Dışarıdan sıradan birisi olarak görülmeyi ama içeride derin işlerle meşgul olmayı öğrettiler.”

***

FETÖ’nün casus yüzünü gösteren bu ifadeler Kemal Yitikırmak tarafından yazılan “Patatesli Yumurta” kitabında geçiyor.

Kitaptan anlaşıldığı kadarıyla “Kemal Yitikırmak” ismini mahlas olarak kullanan yazar, on iki yıl kadar FETÖ içerisinde bulunmuş, örgüte eleman devşirmek amacıyla profesyonel olarak çalışmış, askeri okullara sızacak/sızan öğrencilere abilik yapmış, “mahrem imam” görevinde bulunmuş ve örgüt adına Asya ülkelerinde öğretmenlik yapmıştır.

Bu özellikleri dolayısıyla örgütü çok yakından tanıyan birinin deneyimlerini içeren bu roman; FETÖ’nün zihni yapılanmasını, psikolojisini, etik olmayan zihin kontrol yöntemlerini, askeri okullara sızma taktiklerini, eleman devşirme ve mensuplarını “casus” olarak kullanma yöntemlerini, gizlerinigizemlerini ve aldıkları bazı tedbirleri açık ediyor ve FETÖ’nün tam manasıyla bir “kült örgüt” olduğunu kanıtlıyor.

***

FETÖ kuruluşundan itibaren “eğitim ve istihbarat” alanlarına ağırlık verdi.

Eğitim paravanıyla 170’den fazla ülkeye yayıldı. Eğitim alanı, bu ülkelere sızmak için seçilen en uygun ve en meşru giriş koşullarını sağlıyordu.

FETÖ yapılanmasında kullanılan “kod isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı belirsiz paralar, hücreler, ağabeylikimamlık sistemi” gibi tüm unsurlar örgütün casus yüzünü ortaya çıkardı. Öyleki FETÖ’nün çok geniş bir “uluslararası ajan şebekesi” olarak çalıştığı anlaşıldı.

Örgüt mensupları derin bir gizlilik içerisinde yetiştiriliyordu. “İstihbarata Karşı Koyma” gibi teknikler konusunda oldukça bilinçliydiler.

Hasımlarına karşı; “telefon dinleme, tehdit, şantaj, işkence, mobbing, sahte belge üretimi, montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kadın pazarlama ve görüntü kaydı, rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekârlıkları, hâkim kiralama” gibi suçları işlediler.

15 Temmuz ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Fetullahçı casuslardan süratle temizlenme operasyonları başladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel bu temizlik karşısında; “ABD ordusu, TSK içindeki yakın müttefiklerini kaybetti. Gelecekteki ilişkilerimiz adına endişeliyim.” dedi. Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper ise “Türkiye’deki girişim sonucunda muhataplarımızın çoğu tutuklandı. Türkiye’deki Ulusal Güvenlik Ağı bütünüyle etkilendi. Bu durum ABD’nin Ortadoğu stratejisini daha da zorlaştıracaktır.” şeklinde bir açıklama yaptı.

Bu noktada FETÖ elebaşının ABD’de ikamet ettiğini, ABD’nin bu örgütü hala terör örgütü olarak nitelendirmediğini, Rusya’daki ve bazı eski Doğu Bloku ülkelerindeki FETÖ okullarının “CIA ajanı yetiştiriyor” suçlamasıyla kapatıldığını hatırlayalım.

Rusya, İran, Azerbaycan ve ardından Türkmenistan peş peşe FETÖ okullarını ABD için casus toplamaya çalıştığı gerekçesiyle kapatma kararı alırken ülkemizde siyasi çevrelerce desteklenen Amerikan politikaları neticesinde FETÖ palazlandı ve örgüt mensupları en yüksek kademelere çıkarak “ülkemiz üzerinde söz, geleceğimiz üzerinde hain bir güç” oluşturdular. 

1999 yılından itibaren yoğun bir şekilde FETÖ tehdidi ortaya çıkmaya başladı fakat bu tehdidi duyurmaya çalışan insanlarımıza gerekli önem verilmedi; tersine FETÖ desteklenirken örgütün karanlık yüzünü göstermeye çalışanlar cezalandırıldı.

***

FETÖ’yü en çok “casusajan” yüzüyle tanıyoruz. Fakat yıllardır birer casus olarak devletimizin bütün kılcal damarlarına yerleştirilen Fetullahçılar bugün sadece “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçundan yargılanıyorlar.

Birçoğu 34 yıl hapis yatıp çıkıyor, aramıza karışıyor.

Çaldıkları soruların, işledikleri suçların, yaptıkları işkencelerin, casuslukların, kurdukları kumpasların, hepsini geçin “vatana ihanetin” hesabı sorulmuyor.

Ülkemizde yaklaşık “bir milyonluk kitle” bu casuslar tarafından yönlendirilmeye oldukça açık. 15 Temmuz ardından FETÖ mensupları çok daha kinlenmiş, radikalleşmiş bir halde tetikte bekliyorlar.

Yazıp çizdikleri “Fetullahçı Kurguları” tekrardan oynamaya hazırlar. Dünden hiçbir ders almadığımız için mutlular.

Hem fiili hem de fikri anlamda “samimi bir mücadele” kurumsallaşmadığı müddetçe benzer senaryolar, aynı acılar, daha büyük ihanetler kapıda bekliyor.


veryansıntv