Tuna'nın yazısı şöyle:
PKK terör saldırısı ardından "Kürt sorununu" konuşmak neyse, ABD terör saldırısı ardından "İran ve Şia" meselesini konuşmak da odur.
Hülasa, terör saldırısının amacına istemeden de olsa hizmet etmektir.
ABD henüz maktulün kanı kurumadan, "Elinde binlerce Sünni kanı vardı" söylemini boşuna mı tedavüle sürdü sanıyorsunuz?
Kissinger'ın, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından, "Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır" şeklinde çizdiği hedef doğrultusunda yıllar yılı yatırım yaptıkları mezhep asabiyetini "kaşıyorlar" işte.
Yoksa katlettiği halkların kavmi veya mezhebi ABD'nin umrunda olmaz.
Sünni kanı zerre umurlarında olsaydı, 70 yıldır Filistinlilerin kanlarını döken Siyonist İsrail'i her daim arkalamazlardı.
Mesele ne ırk ne de mezheptir.
Bakınız, Saddam Hüseyin Arap bir "Sünni"ydi. Sadece Halepçe'de kadın çoluk çocuk 5 bin Kürt kardeşimizi katletmişti.
Lakin, idam edilirken kimi Şiilerin sevinç çığlıkları midemi bulandırmıştı.
Değil mi ki Saddam Irak'ı işgal eden ABD "sayesinde" (ve işgalcilerin nezaretinde) idam edildi, binlerce Şii Müslümanı katlettiğini bilmek bile bu çığlıkları mazur göstermezdi.
Kıymet hükmümüz şudur:
ABD emperyalizminin zulmüne maruz kalanların diline, dinine, mezhebine, kavmine, coğrafyasına bakılmaz.
Onun için Maduro'yu destekledik.
Ve, Bolivarcı Venezuela hükümeti de bunun için İran ve Irak halklarına başsağlığı dileğinde bulundu.
Agâh olalım.
ABD terörü ister bir Hristiyan ister bir Yahudi ister bir dinsizi vursun, sevinç çığlıkları atmak bize yakışmaz.
***
Başkan Erdoğan'ın "Bir ülkenin üst düzey generalini öldürmenin karşılıksız bırakılmayacağı belli" ifadesi bir durum tespiti olduğu kadar yarına yönelik bir nevi ön almak şeklinde okunabilir.
Ne alakası var demeyin, uluslararası hukuku hiçe sayan ABD'den her şey beklenir.
Nihayetinde, 15 Temmuz'da işgal girişiminde bulunan FETÖ elebaşına hala yardım ve yataklık yapan bir ülkeden bahsediyoruz.
Mavi Vatan'ımız için Libya tezkeresi Meclis'ten çıktığında Trump, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ı arayıp, "Yabancı müdahale Libya'daki durumu karmaşık hale getiriyor..." demişti.
Biz de şimdi "Süleymani suikastı Ortadoğu'daki durumu daha karmaşık hale getiriyor" desek yeridir.
***
ABD'nin Halkbank üzerinden (sırf İran'la ticaret yaptığımız için) Türkiye'yi mahkum etmesini isteyen dahili bedhahların bugün ABD karşıtıymış gibi yapmalarına aldırmayalım.
Biz kendimize yakışanı yapalım.
İmdi, Milat gazetesi yazarı Ufuk Coşkun'a kulak vermenin tam vaktidir: "Sevinçten mutluluk gözyaşı döken arkadaşlarımız belli ki Amerika'nın FETÖ eliyle 1725 Aralık'ta başlattığı büyük operasyonun en temel bahanesini unutmuş. / O gün CIA'yı destekleyenlerin bugün İran'ın yanındaymış gibi görünmeleri bir tıynet bozukluğunun da ötesinde etki ajanlığıdır. Bu kaçık adamlar sizi yanıltmasın..."
Bir de, mümkünse şuncağızı unutmayalım:
FETÖ elebaşı Fetullah, "Ahirette Cennet'e giden yol İran'ın içinden geçse oraya gitmem" derken...
Prof. Esad Coşan Hocamız şöyle diyordu: "Batılılar korkuyor, çekiniyor, istemiyor, sevmiyor diye niçin İran'ı dışlayalım, defterden silelim? (...) Batı'nın çirkin iftiralarına aldanmayalım, iğrenç politikalarına kanmayalım, onlar bizi birbirimize düşürüp kırdırmak; sonra da bakıp gülmek, alay etmek, kendi sömürüsünü devam ettirmek istiyor..."