“Sapık bir mezhep: Alevilik” şeklinde bulmaca soruları yayımlayan Zaman, Sivas katliamı sonrasında yaptığı yayınlarla davayı da etkileyerek sanıkların serbest bırakılmasını sağlamaya çalıştı. Bunu yaparken de olayların “Aziz Nesin’in tahriki sonucu çıktığını” iddia etti. Zaman, o günlerde yurt çapında büyüme aşamasındaydı. Fetullah Gülen ise Hürriyet ve Sabah gazetesi gibi çok satan liberal gazeteler tarafından parlatılıyordu. Tansu Çiller’in Başbakan olmasıyla birlikte FETÖ’nün Bank Asya’sının önü açılıyor, devlet katında okulları nedeniyle itibar görmeye başlıyordu. ABD’nin desteğiyle “yürü kulum” denilen Gülen’e DSP lideri Bülent Ecevit tarafından bile “zararsız tarikat” denilerek övgüler diziliyordu. Bu dönemde “devlet kurumlarının kılcal damarlarına kadar” örgütleniyordu. Sivas katliamı ABD’lilerin “ılımlı İslam” dedikleri siyasete yol verildiği ve Yugoslavya’nın kanlı süreçle bölünmeye çalışıldığı döneme denk geldi. Türkiye’nin de PKK eliyle bölünmeye çalışıldığı dönemde AleviSünni kışkırtmasıyla sürecin hızlandırılmaya çalışıldığı bir dönemin kanlı bir kışkırtmasıydı. 12 Eylül 1980 öncesi bölgede sahneye konulan Gladyo tertiplerinin yeni versiyonuydu… 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle gerçek amaçları ortaya çıkan FETÖ’nün o günlerde “masum” görünümlü faaliyetlerinin en önemli yayın organı Zaman gazetesiydi. Zaman’ın Sivas katliamındaki tutumu da bugünlere ışık tutacak cinstendi.
SİVAS KATLİAMINDAKİ TUTUM
Zaman gazetesi 3 Temmuz 1993 günü çıkan sayısında manşetten Aziz Nesin ve Vali Ahmet Karabilgin’i hedefe koydu. “Birliğimize tahrik darbesi” başlığını kullanarak olayların Aziz Nesin’i protesto eylemiyle başladığını iddia etti. Zaman aynı çizgisini ertesi günü de devam ederek, “Apaçık ihmal ve tahrik” başlığıyla duyurdu. “Olayların baş sorumlusu Vali” dedi. Nedeni de, etkinliğe izin vermesi… Ayrıca ortaya kafa karıştırıcı bir iddia attı: “Olaylardan bir gün önce şehirde Güneydoğu’dan gelen 40 kişilik Tüm Kamu Çalışanları Sendikası üyesi yürüyüşçüler tarihi eserlerin bulunduğu külliyenin önüne gelip, buraya girmeye çalıştı. (…) Güneydoğu illerinden gelen göstericilerden bir kısmının geldikleri otobüse binmeyip şehrin muhtelif yerlerine dağıldıkları görüldü. Bu kişilerin ertesi günkü olaylarda kalabalık arasında oldukları gözlendi.” Bu yöntem Gladyo tertiplerinde kullanılan yöntem! Dikkatleri başka yere çevirerek asıl faillerin üzerine gidilmesini engelleme amaçlı…
KAFA KARŞITIRAN SORULAR
Gazete birinci sayfasından sorular da sorarak kafa karıştırmaya devam etti. 12 başlıktaki sorularda şunlar vardı: “Aziz Nesin’e Sivas’ta konuşmasına niçin izin verildi? Daha önce köylerde yapılan Pir Sultan Abdal Kültür etkinlikleri neden Sivas merkezde yapıldı? Aziz Nesin’in etkinliğe katılacağı anlaşıldıktan sonra yapılan itirazlar neden dikkate alınmadı? Tepki çeken heykel neden aniden ve gizlice dikildi? Vali Karabilgin konuşmasında neden halkı tahrik edici ifadeler kullandı? Olayların baş müsebbibi Nesin neden uzun süre Sivas’ta bekletildi? Kale Camii bitişiğindeki Buruciye Medresesi’nde cemaatin ikazına rağmen namaz süresince niçin davul zurna çalındı?”
Bu soruların hepsi asıl faillere yönelik değil. Olayı başka yönlere çekme ve tertibi gizleme yönündeydi… Aynı çizgi daha sonraki günlerde de devam etti. Gazete, Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun açıklamalarına da yer vererek “Tepki sadece Aziz Nesin’eydi” savunmasını yaptı. Gazetenin görüşüne başvurduğu bir kişi de eski MİT’çi Mahir Kaynak’tı. Kaynak’ın açıklamaları şu başlıkla verildi: “İnançla oynanmaz.”
Zaman 5 Temmuz sayısında, Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’na yönelik eleştirilere ise manşetinden “Tahrikler kıskacındayız” başlığıyla engel olmaya çalıştı. Meydan ve Milliyet’in bu yöndeki haberlerine “yalan” değerlendirmesini yaptı. Tepkileri Aziz Nesin’in üzerinde tutmaya çalıştı. Zaman, Aziz Nesin’in yargılanması gerektiğini BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ağzından duyurdu. Aziz Nesin’in basın toplantısı açıklamalarını ise “Nesin devlete de başkaldırdı” başlığıyla verdi. Gazete bazı yazarlardan alıntı yaparak iddialarını güçlendirmeye çalıştı: Emin Çölaşan (Hürriyet): “Dengelerin son derece hassas olduğu böyle bir ortamda belli kesimleri rencide etmek, onları incitmek son derece yanlıştır.”
Ahmet Vardar (Sabah): “Adından başka hiçbir tarafı “Aziz” olmayan bu insana lanetler yağdırıyorum.”
Cengiz Çandar: Bu ülkede kan dökülmesinin provokasyonunu yapan gazete ve başyazarı Aziz Nesin’in benzeri olaylara çanak tutmasına seyirci mi kalınacak?”
Gazete bu açıklamalara Aziz Nesin’den şu yanıtı veriyor: “Beni suçlayanlar namussuzdur.”
Zaman gazetesi başyazarı Fehmi Koru, 4 Temmuz günü kaleme aldığı yazısında, yine Aziz Nesin’i hedefe koydu ve şunları savundu: “Bu iş komik hikâyeler yazmaya benzemez. Aziz Nesin ve yandaşlarının kimin namına hareket ettikleri mutlaka ortaya çıkartılmalıdır.”
MADIMAK’I SARHOŞLAR YAKMIŞ
Olayın ilk gününde neredeyse bütün gazeteler olayların sorumlusu olarak Aziz Nesin’i gösterdi ancak yargılamalar sırasında bu gündeme bile gelmedi. Ne Nesin yargılandı ne de başka bir aydın... Olay anında ve daha sonra tespit edilenler yargılandı ve 28 Kasım 1997 günü neticelenen davada, 33 sanık Türk Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu.
Davalar görülürken Zaman gazetesi yine benzer haberlere imza attı. 21 Ekim 1993 günü başlayan dava öncesi 18 Ekim günü “Madımak’ı sarhoşlar yaktı” başlığıyla sanıkları aklamaya çalışan haber yayımladı. Haberde DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’in “Madımak Oteli’ni yakanlar sarhoş kişiler olabilir. Ancak o kişiler olaya karışan topluluğun içinden çıkmış. Buradaki kişilerin hepsi dini savunan kişiler değil ki. Olay sırasında provokasyon ortamı da getirenler olmuş olabilir” görüşünü aktardı.
Bu tutumunu dava süresince de sürdürdü. İlginçtir, Zaman’ın bu başlıklı haberi Menemen İsyanında olayı çıkaran tarikat üyeleri için yıllar sonra kullanılan “kafayı çekmişlerdi” iddiasını hatırlattı.
Zaman gazetesi 2009 yılında ise olaylar için “2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nde yangın çıkmış, aralarında otel görevlilerinin de bulunduğu 37 kişi ölmüştü” değerlendirmesinde bulunmuştu. 1 Aralık 2012 tarihli sayısında ise DDK raporunu verirken “katliam” demişti.
DEVLETE MEYDAN OKUMUŞLARDI
Şunu da hatırlatmadan geçmeyelim, o günlerde Hürriyet ve Sabah gazetelerinin haberi verişleri utanç vericiydi. İlk günden onlar da Zaman gibi Aziz Nesin’i hedefe koydular ve olaylar için “tahrik” değerlendirmesinde bulundular. Oysa saldırganlar devleti hedefe koymuşlar ve “Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak” sloganları atmışlardı. Bununla da kalmamış açıkça “Kahrolsun laiklik yaşasın şeriat” demişlerdi. 200 kişiyle başlayan ve 15 bin kişiyi bulan olaylarda Sivas meydan ve sokaklarında 7,5 saat süreyle devlete meydan okumuşlardı. Otele ellerinde benzin bidonlarıyla geldiklerinde ise kameralara da yansıyan “dağılın cemaat” yaklaşımıyla karşılaşmışlardı. Adeta felakete giden yolda, olaylar basite alınmış, bir el katliamın yaşanması için her şeyi yapmıştı. İnsanlık dışı, utanç verici kara tablo ortaya çıkmıştı. Baştan sona Gladyo tertibi olduğu belli olan olaya dönemin Başbakan Yardımcısı SHP Genel Başkanı Erdal İnönü ise gerekli basireti göstererek babasının Şeyh Sait ve Menemen isyanlarında gösterdiği kararlı tutumu gösterememişti. Oysa, Aydınlık gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever defalarca kendisini telefonla aramış ve olayın vahameti anlatılmıştı… Ona da Aziz Nesin ve arkadaşları telefonla ulaşmış ve durumun ciddiyeti anlatılmıştı…
GERİCİLERİN 4 HEDEFİ VARDI!
Olayların basit bir 'kışkırtma' sonucu çıkmadığına ilişkin 4 önemli saptama çok şeyi anlatıyor. 1930 Menemen hadisesine benzeyen olaylarda, gericiler şu simgeleri hedef aldılar:
1 Hedef Laik Cumhuriyet: Şeriatçı gruplar 'Şeriat istiyoruz', 'Müslüman Türkiye' ,'Putlar kırılsın' sloganları attı. Sivas Kongre binası önünde ise 'Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak' sloganları attılar. Güvenlik güçlerinin gözleri önünde benzin bidonlarıyla otele yöneldiler ve yaktılar. Oteli alevler sardığında gerici grup tekbir getirerek yananları alkışladı.
2 Hedef Mustafa Kemal Atatürk'tü: Gösteriler sırasında çelenkler, Kongre Müzesi önündeki Atatürk büstünün başında parçalandı. Büst yerinden sökülüp yerde sürüklendi. Askerler büstü kurtarıp sakladı.
3 Hedef Pir Sultan Abdal ve Alevilerdi: Pir Sultan Abdal şenliklerinin Sivas'a alınması, gericilerin tepkisini çekti. Dünyaca ünlü halk ozanı Pir Sultan Abdal'ın heykeli bunun bir sonucu olarak saldırıya uğradı ve yakıldı. (Aydınlık gazetesi ve İP, kampanya açarak heykelin yapılmasını sağladı.)
4 Hedef Vali nezdinde devletti: Gericilerin hedeflerinden birisi de, Atatürkçü etkinlikleriyle tanınan Vali Ahmet Karabilgin'di. Karabilgin göreve gelir gelmez, Kongre Müzesini kurmuş, büyük bir tören düzenlemişti. Emniyet ve MİT'ten yeterince bilgilendirilmeyen Vali etkisiz hale getirildi. Basiretsizliği de buna eklendi. Vali ilk ağızda olaylar için "Şeriatçılar saldırıyor" açıklamasını yaptı. Daha sonra ise "tahrik oldu" demeye başladı. Bugün de olaylar devletin üzerine atılıyor. Oysa ayaklanma Atatürk Cumhuriyeti'ni yani devleti hedef alıyordu.
AZİZ NESİN 'TAHRK ETTİ' YALANINI O GÜN ŞÖYLE YANITLAMIŞTI: 'BASİT BİR BAHANEYİM'
Sivas katliamı sonrası Gladyo yalanları ortalıkta kol gezdi. En büyük yalan 'halkı Aziz Nesin tahrik etti' şeklindeydi. Bu yalanlar resmi ağızlardan da topluma empoze edilmeye çalışıldı. Aziz Nesin, 4 Temmuz 1993 günü Ankara'da basın toplantısı yaparak, yaşadıklarını ve hakkındaki iftiraları yanıtladı. Aydınlık'ın 'Utanın' manşetiyle yayımladığı toplantıda Nesin özetle şunları belirtti:
Haberin kaynağı yalan olursa, gazeteler de yalan yazar. Haberin kaynağı resmi makamlardır, hükümettir, bakanlardır.
Bu yalanı en başta söyleyen İçişleri Bakanı'dır. Bakan, 'olaylara neden olan Aziz Nesin'in tahrik edici konuşmalarıdır' dedi. Bunu söylemek için insanın utanması lazım. Cumhurbaşkanı da yalana katıldı. Halkı kandırıyorlar. Konuşmalarım kasetlere alındı dinleyebilirsiniz. Vali oradaydı. Ona sormak gerekir. Vali, benim konuşmamın bir bahane olduğunu açık açık söylüyor.
İlk tahriki yerel gazeteler başlatmıştır. Pir Sultan Abdal'ın heykelinin yıkılmasının anlamı nedir? Ben orada bir bahaneyim. Küçük, basit bir bahaneyim. Ben olmasaydım gene olacaktı.
İnsanlar orada 8,5 saat 'Şeriat isteriz' diye bağırdılar ama hiç bir bakan bunu dikkate almadı. Ama 'Aziz Nesin suçludur' deniyor. Bu, açık açık söylüyorum ki, bu alçaklıktır. Türkiye bir felakete gitmektedir. Ben bunu, başıma bu olaylar geldi diye ilk kez söylemiyorum. Yıllardır yazıyorum ve şimdi mensubu bulunduğum gazetede yazıyorum. On binlerce kişilik bir yığın 'Şeriat isteriz' diye bağırıyor, devlet sesini çıkarmıyor.
Bu gericiliğe verilen ödün devam ederse, inanın bunlar bu Başbakan'ı (Çiller) saçından, Süleyman Demirel'i kravatından tutup sürüklerler. İyi kötü bir devlet var diye düşünüyordum, yanılmışım.
Aydınlık