15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'deki, eğitim, medya ve ticari kuruluşları kapatılan ve her türlü faaliyeti yasaklanan FETÖ, bu kurumlardan topladığı merkez payının yanında örgütün tüm organizasyonlarda çalışanlardan yaptığı kesintilerden ve esnaf yapılanmasından toplanan himmet yardımlarını da kaybedince ekonomik olarak toparlanamadı.
1725 Aralık süreciyle başlayıp darbe teşebbüsünün yapıldığı 2016'ya kadar uzanan süreçte ABD'de yaptığı faaliyetleri kısıtlama yoluna giden örgüt, söz konusu dönemde, New Jersey'deki Ebru TV ismiyle İngilizce yayın yapan televizyonun da ekranını karartmak zorunda kalmıştı.
ABD'de 2011'den sonra günlük dağıtımını bırakarak haftalığa dönen ve 2012'den itibaren baskıya tamamen son veren örgütün gazetesi Zaman ise daha sonraki süreçte internet yayınına bile son vermişti.
TÜRKÇE OLİMPİYATLARI ADINDAN "TÜRKÇE" KELİMESİNİ ÇIKARDI
FETÖ'nün Türk toplumunun milli duygularını sömürmek için düzenlediği faaliyetlerden biri olan ve yıllardır kesintisiz yapılan Türkçe Olimpiyatları'nın çoğu, 1725 Aralık sonrası iptal edilerek Teksas ve New York gibi bazı merkezlerde devam etti. Aynı süreçte adından "Türkçe" ifadesi çıkarılan organizasyonların "Uluslararası Dil ve Kültür Festivali" şeklinde adlandırılması dikkati çekti.
Türk şirketlerinden destek alamayan örgüt, olimpiyatların adından sadece Türkçe ifadesini çıkarmakla kalmayıp, içeriğini de daha kozmopolit bir yapıya dönüştürerek Türk kimliğinden uzaklaşırdı.
En son 2019'da yapılan festivalin 2 ana sponsorundan birinin FETÖ'nün ABD'deki ekran yüzü basketbolcu Enes Kanter'in kurduğu Enes Kanter Foundation ve ikincisinin de bir diğer FETÖ'cü şirket olması da dikkatlerden kaçmadı.
‘MUAVENET’ PROJESİ TUTMADI
Büyük firma sponsorları ve iş adamlarının desteğini kaybeden örgüt, darbe sonrası işini kaybeden üyeleri için FETÖ'nün Pensilvanya'daki merkezinden idare edilmek üzere "Muavenet" adı altında yardım sandığı oluşturarak kendi tabanı ve kurumlarından elde ettiği gelirleri artırma çabasına girdi.
FETÖ firarisi gazeteci Ahmet Dönmez'in, Cevdet Türkyolu ve Mustafa Özcan gibi isimlerin örgüt paraları ile şahsi servet yapmalarına tepki göstermesi üzerine bu yardım sandığı projesi amacına ulaşamazken sosyal medya üzerinden örgüt içi yolsuzluk konusunda yapılan tartışmaların giderek büyüdüğü görüldü.
Öte yandan Fetullah Gülen'den sonra örgütü ve parasal kaynakları kimin yöneteceği tartışması giderek büyüdü. ABD'nin bazı bölgelerinde ve bir kısım Avrupa ülkelerinde örgüt üyelerinin lokal yapılanmalara gittiği, kendi içlerinde "daha şeffaf ve demokratik" yapılar kurduklarını duyurmaları, bundan sonra Pensilvanya'nın her söylediğini kabul etmeyecekleri, kendi kaderlerini tayin edecekleri şeklinde algılandı.
MUSTAFA ÖZCAN'IN ‘YÜZDE 15 KASASI’
Firari Dönmez'in, hazırladığı yazı dizisinde, Mustafa Özcan'ın tüm ülkelerdeki FETÖ kurumlarından elde edilen gelirin yüzde 15'ini ve örgütün üyelerinin maaşlarının yüzde 10'unu alarak bir kasada toplattığı ve konuyu bilenlerin buna "Yüzde 15 kasası" ismi verdiği bilgisini paylaştı.
Bu yüzdelerin örgüt içinde kurumlar vergisi ve şahsi vergi gibi görüldüğünü belirten Dönmez, şu ifadeleri kullandı:
"Bölge imamları, il imamları ve birim sorumluları her ay düzenli olarak bütün illerde ve birimlerde toplanan gelirin yüzde 15 payını merkez kasaya aktarıyordu. Maaşlardan 'himmet' olarak toplanan yüzde 10'lar da bu kasada toplanıyordu. Sadece yurt içi de değil. Avrupa'da toplanan himmetlerin, bağışların veya diğer gelirlerin de belli yüzdeleri Özcan'ın kontrolündeki bu kasaya kalıyordu. Avrupa'dan bu kasaya aktarılan paraların, yıllık ortalama 3 milyon avro olduğu belirtiliyor."
Dönmez'in verdiği rakama bakıldığında, tabandan eskisi gibi para toplayamayan örgüt merkezinin ne kadar büyük maddi kayıp yaşadığı ortaya çıkıyor.
KURBAN PARALARI MERKEZE GÖNDERİLİYOR
FETÖ'cü Ahmet Dönmez'in Mustafa Özcan'a yönelik iddialara yer verdiği yazısındaki itiraf niteliğindeki açıklamalarda, örgütün her yıl dini duygularını sömürdüğü yüz binlerce üyeden topladığı kurban paralarının bir kısmının ayrılıp, ABD'deki merkeze gönderildiği bilgisini paylaşarak şunları kaydetti:
"Mesela sadece 2006 yılında Etiyopya'da tam 40 bin kurbanın kesilmediği, kesilmiş gibi tevillere gidildiği ve bu paraların belli kısmı başka harcamalara giderken ilgili oranın da merkezi kasaya aktarıldığı ileri sürülüyor. Bir cemaat görevlisi o yıl aldığı bir duyum üzerine bu iddiaları özellikle araştırıyor ve söylentilerin üzerine gidiyor. Sonuçta yukarıda anlattığım gerçeği ortaya çıkarıyor. Yıllarca bu organizasyonlar içerisinde yer almış aynı yetkili, sadece Afrika üzerinden elde edilen kurban 'karlarının' yani gerçek hisse tutarından arta kalan meblağın yıllar içerisinde 100 milyon avroyu geçtiğini bildiriyor. Aynı kişi, bunun hesabını sormak üzere çok uzun süre uğraşmasına rağmen hiçbir sonuç alamayınca sırf bu nedenle hiyerarşi ile yollarını ayırdığını da özellikle vurguluyor."
Öte yandan ABD yapılanmasını güçlendirmek isteyen FETÖ'nün, darbe sonrası Türkiye'den yanında yüklü miktarda paralarla kaçtığı söylenen örgüt üyeleriyle bulundukları eyaletteki esnafları iş ortağı yaparak hem bu kişilerin vatandaşlık süreçlerini hızlandırma hem de himmet zincirine yeni halkalar ekleme yolunu denediği kaydedildi.