Tayfun Özcana…

Dün intihar etti.

20062014 yılları arasında Özcana gibi dört bin askeri öğrenci FETÖ işkencelerine uğradı ve sistem dışına atıldı.

 

Ankara’nın merkezinde, Meclis’in ve Genelkurmay’ın yanı başında akıl almaz işkenceler yaşandı. Kara Harp Okulu’ndan yükselen yardım çığlıklarını kimse duymadı. Duyanlar duymazdan, görenler görmezden geldi.

Kara Harp Okulu’nda bu sekiz yılda askeri lise mezunu öğrencilerin katliamı yaşandı. Yaşları 13 ile 22 arası, vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşan gençlerimiz göz göre göre FETÖ’ye yem edildi.

Bu dönemde asker kılığına bürünmüş Fetullahçı azılı teröristler harekete geçti ve kendilerinden olmayan öğrencileri işkencelerle sistem dışına itti.

Psikoloji, propaganda ve algı yönetimi gibi konularda uzmanlaşan FETÖ, Kara Harp Okulu’nda kendilerinden olmayan askeri öğrencilere “yaratıcı vahşet” eylemlerinde bulundu. Bu öğrenciler üzerinde Stanford Hapishane Deneyi1 yöntemlerini kullandı.

Öğrencilerin bireysel kimliğini yok etti, davranışlarını gece gündüz kontrol altında tuttu ve çoğuna okuldan ayrılasıya kadar uyuma, yemek yeme, dinlenme olanağı dahi tanımadı.

Bunun sonucunda ortaya çıkan öğrenilmiş çaresizlik durumu, FETÖ’nün hedefindeki öğrencilerde pasifleşme, bağımlılık ve depresyon gibi sendromlar yarattı.

Ayrılan öğrencilerin yerine kitleler halinde FETÖ mensupları dolduruldu.

***

Tayfun Özcana…

Dün canına kıydı. Yüreğimizi dağladı.

Arkadaşları yaşadığı FETÖ işkencelerinin bu intiharı büyük oranda tetiklediğini düşünüyor.

Kendisi Harbiye’de yaşadığı FETÖ işkencelerini, haksızlıkları, hukuksuzlukları, iftiraları sindiremiyordu.

Kara Harp Okulu’ndan ayrıldıktan sonra çoğu gencin hayali olan Tıp bölümünü kazanmış ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden mezun olmuştu.

İzmir Karabağlar’da Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ortopedi asistanı olarak görev yapıyordu. Fakat yaşadığı FETÖ vahşetlerini unutamıyordu.

2007 yılında Maltepe Askeri Lisesi’nden mezun olup Kara Harp Okulu’na geçen Tayfun Özcana FETÖ işkencelerine ve kumpaslarına daha fazla dayanamayarak üçüncü sınıfta ayrılmak zorunda kalmıştı. FETÖ mensubu askeri öğrencilerin ve komutanların çeşitli iftiralarına uğramıştı.

Oysaki henüz on üç yaşında vatan ve millet aşkıyla Maltepe Askeri Lisesi’nin yolunu tutmuştu.

Lise 3. sınıftayken bir alt devresinden sorumlu “tabur kıdemlisi” olacak kadar da başarılıydı. Gitar çalıyor, dövüş sporlarıyla ilgileniyor ve çok iyi İngilizce biliyordu. Okulunu ve arkadaşlarını çok seviyordu.

2016 Fetullahçı Darbe Girişimi’nin ardından askeri okullarda yaşadığı FETÖ işkencelerini anlatmak için çeşitli medya kuruluşlarına gitmiş, bildiklerini anlatmıştı.

FETÖ yüzünden kaybettiği yıllarına çok üzülüyordu ve sinirleniyordu. Yaşadığı dehşet günlerini anlatırken gözleri doluyordu.

Bu ifadelerinde sürekli “tükenmişlik sendromundan” bahsediyordu.

Tayfun Özcana Türk Silahlı Kuvvetleri’nden uzaklaştırılmak istendiğini anlayınca Kara Harp Okulu’ndan ayrılmak zorunda kalmıştı ve yaşadıklarını şu cümlelerle özetlemişti:2

“Bir hekim adayı olarak söyleyebilirim ki 20’li yaşlarda hayattan beklentisi kalmamış insanlardık. Tükenmişlik sendromu yaşıyorduk. Olayları bu çerçevede değerlendirmek en doğrusu olacaktır. Biz askeri okullarda en ön sıralarda yer alan başarılı öğrencilerdik. Bu olaylar bizim yüksek kademelerde bulunmamızı istemeyen insanlar tarafından bir tasfiye programı olarak gerçekleştirildi.

“Biz maalesef hiçbir savunma hakkı verilmeden bu haksızlıklara uğradık. Bazılarımız okuldan atılırken, benim gibi bazı arkadaşlar da bu durumu kaldıramayıp okuldan ayrılmak zorunda kaldık. Şok mangası diye adlandırılan özel kamplar, özel komutanlar seçilerek fiziksel ve psikolojik işkence ortamının oluşturulduğu yerlerdi. Uykusuz bırakma, aç bırakma, içilmeyecek miktarda su içirme gibi insanlıkla, insan haklarıyla bağdaşmayan uygulamalara şahit olduk. Bu kişiler ayrıca öğrencilere askeri okulları hak etmedikleri yönünde psikolojik baskı uyguluyorlardı. Bu tür baskılara dayanan arkadaşlar okullarına devam etti. Dayanamayan arkadaşlar ise kendi istekleriyle ayrılmak yerine, kendilerine şablon şeklinde hazırlatılan ‘Askeri öğrenci olmayı hak etmiyorum’ tarzında ibarelerin bulunduğu, yazanı zan altında bırakacak, yazdıranı ise sorumluluktan kurtaracak dilekçeleri baskıyla imzalamak durumunda kaldı”3

Tayfun Özcana…

Artık aramızda değil. Acımız büyük.

Peki, askeri okullarda FETÖ işkencelerinden sorumlu failler ne durumda?

Bizzat bu işkencelere karışan çoğu Fetullahçı 15 Temmuz’da birçok hain görevi hiç sorgulamadan yerine getirdi, milletimizin üzerine kurşun yağdırdı, birçoğu katil oldu. Bu nedenle çeşitli ağır cezalara çarptırıldılar.

Bir kısmı ise hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ediyor, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor!

Evet, hiçbir şey olmamış gibi, vicdanları hiç sızlamadan!

Hâlihazırda askeri okullarda işkence suçundan yargılanan sadece tek bir şahıs bulunuyor.

13.06.2019 tarihinde Ankara Adliyesi 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanan dava FETÖ meselesi açısından bir ilk olma özelliği taşıyor. İlk kez Kara Harp Okulu’nda takım komutanlığı yapmış olan Ayhan Y. isimli sanık, FETÖ üyeliğinin yanı sıra “işkence yapmak” suçundan da yargılanıyor.

Bu davanın genişlemesi, harp okullarında ve askeri liselerde işkence yapan ilgili dönemdeki bütün sorumluların bu kapsamda yargılanması gerekiyor.

Sadece Kara Harp Okulu’nda 20082014 yılları arası işkencelerle ilişkisi olan veya bu işkencelere göz yuman 300 kadar subay bulunuyor.

Bununla birlikte Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde askeri okullarda yaşananlarla ilgili soruşturmalar zaman zaman yürütülüyor fakat henüz işkence suçuyla ilgili somut bir ilerleme veya toplu bir yargılama yok.

Hava Harp Okulu’nda yaşanan işkencelerle ilgili soruşturma İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletildi. Diğer bir yandan Kuleli soruşturması devam ediyor.

İzmir’de ise bu işkencelerle ilgili 760 şikâyet ve 261 şüpheli olduğu biliniyor fakat dosya hala açılmış değil.

İşkence ve kumpas olaylarında Fetullahçı doktorların, avukatların, hâkimlerin, askerlerin, rehberlikçilerin ve psikologların birlikte çalıştığı görülüyor.

Peki, ne bekleniyor?

Bu işkencelerin hesabı neden sorulmuyor?

Örgüt üyeliğinden yargılanan ya da müebbet hapis cezası alan bir Fetullahçının işlediği işkence suçu yanına kâr mı kalıyor?

Bu hangi hukuk düzeninde yazıyor?

Bilemiyoruz.

Ama yemin olsun, bir gün tek tek hesap verecekler.

Tayfun Özcana…

O gün ruhun şad olacak!


Veryansıntv