Her zaman söylediğim gibi, FETÖ yalan ve algı operasyonları ile kaos yaratmaya ya da var olan gerginlikleri kaosa çevirmeye çalışır.
Konu deprem, sel, kuraklık, seçim, kurların yükselmesi, ABD ya da AB ile gerginlik, yabancı sığınmacılar, Rusya ile ilişkiler veya koronavirüs olsa da fark etmez. Hemen yalan, dezenformasyon ve algı operasyonuna girişirler. Sahte belge üretirler. Çünkü geniş bir kitlenin gerçeğe ulaşma imkânı olmadığını, birçoğunun da "muhalif düşüncelerle" ürettikleri yalanın müşterisi olduğunu bilirler.
Koronavirüs daha Türkiye'de görülmeden kolları sıvadılar, önce bazı hastanelerde gizlenen vakalar olduğuna, karantinaya alınanlar olduğuna dair sahte ses kayıtları yaydılar. Vaka ve ölümlerin gizlendiği yalanını ortaya attılar. Sağlık Bakanlığı antetli sahte belge yaydılar. Cezaevlerinden sadece FETÖ üyelerinin çıkarılması amacıyla sahte kampanya yaptılar. Son numaraları, koronavirüs nedeniyle toplumda oluşan paniği suiistimal etmek oldu; Gaziantep Üniversitesi'nde görev yapan ve ihraç edilen FETÖ mensubu Mustafa Ulaşlı'yı "Koronavirüse karşı aşıyı bulacak mucize" olarak parlatmaya çalıştılar.
Bunlara aracı olan bazı gazeteci, ajans ve siyasetçiler de koronavirüse karşı fedakârca mücadele eden doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarına haksızlık yapmaktan kaçınmadılar. Ulaşlı'nın koronavirüs hakkında bilgisi ya da çalışmaları hakkında değerlendirme yapacak değilim.
Yazımın konusu, Ulaşlı hakkındaki FETÖ üyeliği ile ilgili iddialar ve verilen takipsizlik kararının içeriği. Çünkü bu süreçte FETÖ'cülerin ve onlara sözcülük yapanların en çok kullandıkları şey, Mustafa Ulaşlı hakkında savcılığın "FETÖ üyeliğinden" verdiği takipsizlik kararıydı. Bazı gazeteci ve siyasetçilerin, "Takipsizlik ya da beraat kararı alan KHK'lılar geri dönsün" açıklamalarının temelini de bu tür kararlar oluşturuyor.
O yüzden takipsizlik kararı verilen dosya içeriği önemli.
POLİS 'VAR', SAVCI 'YOK' DİYOR
Araştırınca ilginç bir durum ortaya çıktı, özetleyeyim:
1 Eylül 2016: Gaziantep Üniversitesi'nde FETÖ'cü olarak tanınan Mustafa Ulaşlı, 1 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan 672 sayılı KHK kapsamında ilk ihraç edilen 97 akademisyen arasında yer aldı.
3 Nisan 2017: KHK'dan sonra adı geçenlerle ilgili olarak Gaziantep Terörle Mücadele Şubesi, Gaziantep Savcılığı'na FETÖ'nün Gaziantep akademik yapılanması ile ilgili 98 kişinin adı bulunan rapor gönderildi.
Raporda 31 numaralı şüpheli olarak bulunan Mustafa Ulaşlı hakkında şu bilgiler yer aldı: "Mustafa Ulaşlı isimli şahsın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile iltisaklı kurumlardan SGK kaydının bulunduğu, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile iltisaklı eğitim kurumlarında öğrenim gördüğü, 2014 yılından sonra 2 adet yurtdışı girişçıkış kaydının bulunduğu, ayrıca şahsın eşi olan F. E. Ulaşlı isimli şahsın FETÖ/PDY örgütünün finansörü olarak faaliyet gösteren Bank Asya isimli bankada hesabının bulunduğu tespit edilmiştir."
98 KİŞİLİK SORUŞTURMA 10 GÜNDE BİTİYOR
13 Nisan 2017: Gaziantep Cumhuriyet Savcısı Mehmet Bal, 98 kişi arasından 34 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Mustafa Ulaşlı'nın takipsizlik kararında şu gerekçeler yer aldı: "ByLock programı kullanmadıkları, FETÖ/PDY adına faaliyet gösteren işyerlerinde SGK ve dernek kaydının bulunmadığı, şahıslarla ilgili FETÖ/PDY örgütüne dair herhangi bir tespitin yapılmadığının belirtildiği..."
Polisin raporunda Mustafa Ulaşlı hakkında "Var" dediği şeylere, 98 kişi hakkındaki soruşturmayı 10 günde hızlıca sonuçlandıran savcı Mehmet Bal, "Yok" diyerek takipsizlik kararı verdi.
TAKİPSİZLİĞE RAĞMEN OHAL'DEN RET
19 Eylül 2018: OHAL Komisyonu, elinde savcılığın 13 Nisan 2017 tarihli takipsizlik kararı olan ve göreve iadesini isteyen Mustafa Ulaşlı'nın talebini oybirliği ile reddetti.
OHAL Komisyonu, Ulaşlı'nın FETÖ şirketlerinde kaydının, derneklerinde üyeliğinin bulunması, FETÖ elebaşının çağrısı sonrası Bank Asya'ya para yatırması gibi birçok nedenden başvuruyu reddetti.
Koronavirüs salgınıyla tekrar kamu görevine dönmesi için kampanya yapılan Ulaşlı hakkındaki detay bilgiyi ise ihraç edildiği Gaziantep Üniversitesi Rektörü Ali Gür sosyal medya hesabından şöyle açıkladı:
"* Lisansını 3 Haziran 2002'de FETÖ'nün Fatih Üniversitesi'nde tamamladı.
* Yüksek lisansını 1 Şubat 2007'de FETÖ'nün Fatih Üniversitesi'nde yaptı.
* FETÖ'nün Fatih Üniversitesi'nde çalışırken özel olarak desteklenip Hollanda'da Utrecht Üniversitesi'nde biyoloji ve genetik bölümüne eğitime gönderildi.
* Doktora sonrası tıp fakültesine atama şartları tutmadığı için 26 Mayıs 2011'de Gaziantep Üniversitesi Sağlık Bilimleri Meslek Yüksek Okulu'na yerleştirildi.
* FETÖ tarafından özel olarak desteklenen birisi olduğu için şartları tutmamasına rağmen 6 Haziran 2011'de tıp fakültesi tıp bilimleri bölümünde tıbbi biyoloji ve genetik anabilim dalında 13/b4 kapsamında görevlendirildi.
* 672 sayılı KHK ile ihraç edildiği 1 Eylül 2016 tarihine kadar da bu görevlendirme devam etti.
* FETÖ elebaşı Gülen'in çağrısı üzerine 16 Ocak 2014 tarihinde 1.500, 18 Mart 2018 tarihinde 500, 15 Nisan 2014'te 700 TL yatırdı.
* FETÖ'nün derneklerinden olan ve 6 Ocak 2017'de kapatılan Gastrointestinal Sistem Hastalıkları ve Cerrahisi Derneği'ne üye oldu, 1 Aralık 2014 ile 6 Ocak 2017 arasında da yönetim kurulu üyeliği yaptı.
* FETÖ'nün kapatılan Hisar Eğitim Tur. San. AŞ'de SGK kaydı çıktı.
* FETÖ'nün kapatılan Fatih Üniversitesi'nde 11 Şubat 2005 ile 6 Haziran 2011 arasında çalışma kaydı var.
* FETÖ'nün kapatılan Cihan Haber Ajansı'na 17 Nisan 2014 ile 21 Ekim 2015 arasında 544 TL yatırdı.
* FETÖ'nün kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'ne SMS yoluyla bağışta bulundu.
Tüm bunlar dikkate alınarak OHAL Komisyonu 19 Eylül 2018'de göreve iade başvurusunu oybirliği ile reddetti."
Şimdi tekrar sorayım: Tüm bu bilgilere rağmen FETÖ'cü akademisyen hakkında takipsizlik kararı nasıl çıktı?.