2013 yılında New York’taki Birleşmiş Milletler merkezinde faaliyete başlayan “Uluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim” isimli kuruluş, eylül ayında “Global Organize Suç Endeksi 2021” başlıklı bir rapor yayınladı.
AB, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Interpol tarafından finanse edilen kuruluş, BM’ye üye tüm ülkelerin, git gide küresel bir sorun haline gelen ve organize suç örgütleri ile ilişkisini değerlendirdiği 95 sayfalık raporunda Türkiye’ye de yer ayırdı.
KAYNAĞI BELİRSİZ İSTATİSTİKLER
Her ülkeye belirlediği kategorilere 1 ile 10 arasında puan veren kuruluşun, Türkiye hakkındaki değerlendirme ve verdiği puanları incelediğinizde, kaynağı belirsiz puanlara bağlı sıralamalar ve tuhaf değerlendirmeler göze çarpıyor.
Rapor öyle bir yazılmış ki, Türkiye iç savaşların yaşandığı Ortadoğu ülkelerinden, darbelerle, yolsuzlukla, katliamlarla ve insan sömürüsü ile gündeme gelen Afrika ülkelerinden, mafya, uyuşturucu ile uyuşturucu kartelleri ile anılan Latin Amerika’dan, uluslararası mafya yapılarının cirit attığı Balkan ve Doğu Avrupa ve bazı Batı Avrupa ülkelerinden, küçük çocukların fuhuş amacıyla ticaret konusu yapıldığı bazı uzak Asya ülkelerinden, offshore bankacılık sistemi ile kara para aklama merkezine dönüşen bazı Avrupa ülkelerinden, uyuşturucunun en çok kullanıldığı AB ve ABD’den “beter” durumda.
TUHAF DEĞERLENDİRMELER
Raporu ve arkasındaki kuruluşu yakından incelediğinizde tuhaflığa, kullanılan “kaynakların” sebep olduğunu sonucunu çıkartabiliyorsunuz. Önce söz konusu raporun Türkiye hakkındaki tespitlerini, sonra “kaynakların” kimler olabileceğini aktarayım, tuhaflığı kendiniz göreceksiniz: Raporda, “Organize suç”, mafyavari eylemler yanında, uyuşturucu kaçakçılığı, eroin ticareti, kokain ticareti, insan ticareti, insan kaçakçılığı, vahşi yaşam, botanik ve yenilenemez kaynaklarla ilgili suçlar olarak sınıflandırılıyor.
Türkiye ise “yüksek suç oranına sahip ülke” olarak tanımlanmakla kalmıyor, “suçla mücadelede düşük profilli” ülke olarak gösteriliyor.
TÜRKİYE 12. SIRADA!
BM’ye bağlı kuruluş, “Suç Puanlama Kategorisi”nde Türkiye’yi 193 ülke arasında 6.89 puanla 12. sırada gösteriyor.
Dediğim gibi biraz daha gayret etseler listenin başına koyacaklarmış!
“Suç türleri kategorisi”nde Türkiye’ye verilen puanlar şöyle; Göçmen kaçakçılığında (7,0), İnsan ticaretinde (9,0), Silah kaçakçılığında (9,0), Botanik suçlarda (4,0), Vahşi yaşam suçlarında (3,0), Yenilenemez kaynaklarla ilgili suçlarda (9,5), Eroin ticaretinde (8,0), Kokain ticaretinde (4,0), Kenevir ticaretinde (5,0), Sentetik uyuşturucu ticaretinde (5,5) puan.
Türkiye, bu puanlara bağlı olarak 6.40 ortalama ile “Suç türlerine göre yapılan kategoride” 193 ülke arasında 13’üncü sırada gösterildi.
“Suç aktörleri kategorisinde” ise Türkiye, 193 ülke arasında 7.38 puan ile 12’nci sırada gösterildi.
MÜCADELE GÖRMEZDEN GELİNDİ
Rapora göre Türkiye, bu tür suçlarla mücadelede ise düşük puan verilerek zayıf gösteriliyor. Türkiye’ye verilen ortalama puan 3.54. Bu puanla Türkiye, 193 ülke arasında 151’inci sırada gösterildi. Söz konusu rapor incelendiğinde, yapılan bu sıralama ve puanlamanın herhangi bir istatistiki ve somut verilere dayandırılmadığı, Türkiye’nin uluslararası raporlara da yansıyan organize suçla mücadelesine dair verileri görmezden geldiği dikkat çekiyor.
Şimdi sıra, “Taraflı ve siyasi amacı olan, hiçbir istatistiki veriye dayanmayan puan ve sıralamayı içeren rapora kimler kaynaklık etmiş olabilir?” sorunun cevabını vermeye...
Bunun için rapordan birkaç paragraf alıntı yapacağım ve sonra da isimleri yazacağım:
“Bununla birlikte, rejimin Gülen Hareketi üyelerine karşı yürüttüğü zulüm kampanyasının ardından önemli sayıda Türk, kaçakçılık şebekelerinin hizmetlerini aramaya devam etti.”
“Gerçekten de üst düzey politikacıları, Türk ve Irak Kürt petrolü kisvesi altında milyonlarca dolar değerindeki İslam Devleti petrolünün satın alınması ve müteakip yasa dışı satışına bağlayan çok sayıda kanıt var.”
“Morfinin eroine dönüştürülmesi için önemli bir öncü olan asetik anhidrit yakalamalarındaki artış, İstanbul’un her yerine ve doğu illerine dağılmış laboratuvarlarla birlikte Türkiye’de eroin üretiminin arttığını gösteriyor.”
“Erdoğan rejimi, Erdoğan tarafından otoriterlik konusunda artan yönelim, Türk yargı sistemi Erdoğan’ın kontrolünde olduğu ve devlet kurumlarına yapılan atamalarda yargı bağımsızlığını ciddi şekilde zayıflatan rejime sadık kişilerin atandığı, Erdoğan rejimi tarafından siyasi muhalifler olarak görülen devlet dışı bireyler giderek daha fazla hedef alındığı, Türk hükümetinin şüpheli darbecilere yasa dışı iade işlemi yaptığı...”
Gündemi takip edenler, “... Rejimin, Gülen Hareketi üyelerine karşı yürüttüğü zulüm kampanyasından” söz edilen rapordaki “üslubun” FETÖ’cülere ait olduğunu, gerçek dışı bu değerlendirmelerin de firari FETÖ’cüler tarafından sık sık dile getirdiğini hatırlayacaktır.
FETÖ’CÜ FİRARİ EMNİYET AMİRLERİ
Şimdi vereceğim iki isim bu konuda biraz daha netleşmeyi sağlayabilir. Raporu hazırlayan kurumda, 2020 yılında çalışan 555 kişi arasında üç Türk vatandaşı bulunuyor. Bunlardan Mahmut Cengiz ve Murat Yıldız, 2016 yılında KHK ile meslekten ihraç edilen iki emniyet amiri. Her ikisi hakkında da arama kaydı mevcut. 1996 yılında Ankara Emniyet Müdürlüğü kadrosunda göreve başlayan Mahmut Cengiz isimli FETÖ mensubu, 19972011 yılları arasında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda görev yaptı. Sonrasında Iğdır ve Kahramanmaraş’ta görev yapan Cengiz, 2016 yılında 4. Sınıf Emniyet Müdürü iken, 675 sayılı KHK ile meslekten ihrac edildi. FETÖ’cü Murat Yıldız ise 19942012 yılları arasında Dış İlişkiler Daire Başkanlığı’nda, 20122016 yılları arasında Sivas Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yaptı. 2016 yılında 4. Sınıf Emniyet Müdürü iken, 672 sayılı KHK kapsamında meslekten ihrac edildi.
Bu iki FETÖ’cü firari emniyet amirin raporda fiilen nasıl bir görev yaptıkları net değil ama rapordaki yalanların kaynağının FETÖ’cüler olduğu kesin.