“FETÖ dediğimiz şeyi en iyi tarif edebilecek kişiler bence polislerdir. Çünkü FETÖ’cüler Emniyet Teşkilatını anlatırken ‘fethedilmiş teşkilat’ diyorlardı” diyen Çalışkan FETÖ yapısını şöyle tarif etti: “Tam bir yeraltı örgütü. İster masonik, ister istihbarat örgütü, ister dünyanın en büyük örgütü deyin. Müthiş bir kurmay zekanın mahsulü, uluslararası desteği de olan, dünyayı yöneten bir takım devletlerin aklıyla kurulmuş, alelade birkaç kişinin planlayabileceğinin çok üstünde bir plan ve projedir. ABD, İngiltere, İsrail ve Avrupa’nın birçok ülkesinin bir şekilde parmak izini bu örgütte görürsünüz.”
Çalışkan, 17/25 Aralık operasyonları sırasında Adana Polis Meslek Yüksek Okulu’nda Öğretmen Emniyet Müdürü olarak görev yapıyordu. Yaşananlardan rahatsızlık duyduğu o günlerde kendisine bir telefon geldi: “Bir gece saat 01.00 sularında bir arkadaşımız telefon etti. ‘Ağabey, İstanbul’da çalışmak ister misin?’ dedi. (...) Neticenin iyi veya kötü olacağını düşünmeden hemen karar verdim ve beni arayan kişiye dönerek ‘tamam’ dedim.”
GÖRÜNMEYEN EL İSMİNİ SİLİYOR
“Aradan bir hafta geçti ses seda yok. Beni arayan arkadaş tekrar aradı. Dedi ki ‘okula bir yazı geldi mi?’ Ben de ‘Hayır gelmedi’ dedim. Bir iki gün sonra bir daha aradı. ‘Yazı geldi mi?’ Ancak hala gelmemişti. Biz bu süreci sonradan şöyle yorumladık; bu arkadaş talep edilmesi gereken isimlerin arasına benim ismimi yazıyor, bu aşamada da birileri devreye girip ismimi sildiriyordu. Bu olay iki kere tekrar ediyor.”
BAKIŞLARIYLA DÜŞMAN OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
4 Ocak 2014’te İstanbul’a geldiğini ve TEM Şube müdürü olarak göreve başladığında resmi yazışmalarda FETÖ ismi henüz konulmamıştı. TEM ve İstihbarat Şube bu yapının en yoğun olduğu yerlerdi. Çalışkan ilk gözlemini şöyle anlatıyor: “TEM’de daha önce çalışmış, oranın yapısını az çok bilen biri olarak şunu gördüm: 600650 kişilik bir kadro vardı. Orada çalışan ve sizinle beraber terörle mücadele edecek olan personelin 500’ü bakışlarıyla zaten size düşman olduğunu gösteriyordu. Hepsinin FETÖ’cü olduğunu ilerleyen zamanlarda net olarak gördük ve bunların tamamını bir şkeilde tasfiye ettik.”
FETÖ’nün tespiti için her alanda denetimler yaptıklarını ifade eden Çalışkan örgütün nasıl temizlendiğine ilişkin bazı adımları şu ifadelerle aktarıyor: “TİBNET isimli bir proje üzerinde 2008 yılından bu yana suç ya da suç örgütleriyle ilişkisi olmayan bazı kişilere ait özel hayatı da kapsayan verilerin tape veya not şeklinde muhafaza edildiğini tespit ettik. Kanunen adliyeye intikalinden sonra on gün içinde imha edilmesi gereken dökümanların da imha edilemdiğini görerek gerekli işlemlerin yapılmasını sağladık.
MEMUR ‘ÇANAK’I DOLABINDA UNUTMUŞ!
“Yine bir gün TEM Daire Başkanlığında Çanak projesi kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gönderilen cihazlardan bahsedilen bir yazı gelmişti. Şimdiye kadar sayımlarda ortaya çıkmayan bu iki cihazı yardımcılarımdan istedim. Akabinde bu cihazların kendisine zimmetli olduğunu ve bunları dolabında unuttuğunu söyleyen bir memur yanıma geldi. Uzaktan faal dinleme yapabilen bu cihazlar daha önce ortalıkta yoktu. Dönem itibariyle durumun normal kaşılanması pek mümkün değildi. Netice olarak bu konu hakkında gerekli adli idari tahkikatları yaptırdık.”
Çalışkan FETÖ’nün temizlenmesiyle iki şubenin de operasyonel kabiliyetlerinin arttığına dikkat çekiyor. İstanbul Emniyet Müdürü olduktan sonra şehirde daha önce görülmemiş atamalar yaptıklarını dile getiren Çalışkan sonrasında “yer yerinden oynadı” diyor: “Başbakanımıza hatta Cumhurbaşkanımıza kadar şikayetler gitti. Köşe yazıları yazıldı: şöyle kıyım yapılıyor, böyle adam harcanıyor’ diye.”
Çalışkan kitabında Sultanahmet, İstiklal Caddesi, Atatürk Havalimanı gibi büyük terör saldırılarının 15 Temmuz’a zemin hazırlamak için yapıldığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Benim polislik tecrübeme göre bu saldırılarla bu darbeyi yapanların irtibatlı olmaması mümkün değil.”
FETÖ’YLE MÜCADELE
Çalışkan FETÖ operasyonlarında yüzde birlik hataların yüzde 99 gibi anlatıldığını ve algı yaratıldığını belirtti. İstisnai olarak hatalar yapıldığını ifade eden Çalışan şunları kaydetti: “Buna rağmen diyebilirim ki şu an bu iş yüzde 99 oranında doğru gidiyor. Başka çaremiz de yok. Gevşediğimiz an bu kanser gibi bir şey olduğundan vücudumuzu daha feci şekilde ele geçirir. Bunu derken haketmediği halde yüzde bir ihtimal içinde kalarak bazı kimselerin yaşadığı sıkıntı ve acıları kesinlikle hafife almıyorum. Çünkü insanız, bizler de fiili yaşayarak görüyoruz bazı durumları. Biz adamı görevden alıyoruz veya cezaevine gönderiyoruz. Bunun çoluğu çocuğu var. Tabi ki işin, o türlü acı tarafı, sıkıntılı yanları da var. Biz bir ameliyat geçiriyoruz sonuçta. Bu ameliyat esnasında hiç ağrımız olmasın, hiç sızımız olmasın, gülerek oynayarak geçirelim deme gibi bir lüksümüz yok.”
GÜVENDİĞİM BİRİNDEN BYLOCK ÇIKTI
Bylock FETÖ dosyalarının en önemli kanıtlarından biri. ByLock’un ayrıntılarıyla incelendiğini mesajlara kadar ulaşılabildiğini belirten Çalışkan kitabında şu örneği paylaşıyor: “Benim çok güvendiğim birisi için ‘ByLock çıktı’ dediler. Ben de ‘olamaz’ dedim. Yani olmaması lazım. Orayı araştırdık, burayı araştırdık. Çok güvendiğim için risk de aldım. İlgili yerlere yazı yazdık. Sonuç, o kişide ByLock varmış. Benim çok güvendiğim bu insan bir emniyet mensubu idi. Ben kendi adıma da onun adına da üzüldüm. İnsanlar şunu yapmamalı, hâlâ bizimle alay etmemeli, ikiyüzlülük yapıp yalan söylememeli. Varsa, var demeliler. Koskoca general, emniyet müdürü, işadamı olmuş bu insanlar. Adam gibi çık ‘Arkadaş ben Fetullah G..’yi sevdim, şu veya bu şekilde ben bununla beraber hareket ettim, düşüncelerini savundum’ de. Demiyorlar. Bu bunların nasıl bir örgüt olduğunu gösteriyor.”