ABD´nin ekonomik krizle Türkiye´yi rotaya sokma operasyonuna; Rusya´dan sonra, Almanya, Fransa, İtalya, İran, Pakistan, Venezuella ve Katar´ın karşı çıkmasının ardından, en büyük dolar rezervine sahip Çin´den de destek açıklaması geldi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, “Türkiye´nin yanındayız” dedi.
Bizimle aynı “gemide” seyahat eden lağım fareleri ise Türkiye´ye destek açıklamaları çoğaldıkça çıldıracak gibiler...
“Erdoğan´la aynı gemide miyiz?” sorusunu, orasından burasından çekiştirerek, Türk halkını tuzağa düşürebileceklerini sanıyorlar.
Belli ki, düşmana yaptıkları askerlik hizmetini bu şekilde yerine getirecekler.
Akıllarınca Erdoğan´la aynı gemide olmayı kabul etmeyi, AKP´yi desteklemek veya AKP´li olmak sunmakla milli birliği engelleyecekler.
***
Düşmanlarımız ülkemizi ekonomik olarak batırabilirse hep birlikte zarar göreceğimiz kesindir, ortaya çıkacak faturayı da çocuklarımız, torunlarımız ödemek zorundadır.
Önce bu doğru önermeyi bir köşeye yazalım.
Bizler o faturanın bir bölümünü ödemeye başladık bile!
Bir de şu gerçeği kabul edelim:
Batma halinde gemiyi ilk onların terkedeceğini bildiğimiz halde, farelerle birlikte aynı gemideyiz...
Fareler, ambarımızı delip yiyeceklerimizi kirlettiler, bir bölümünü yediler.
Bu da doğru...
***
Şimdi de geminin tabanını kemiriyorlar.
Gemiyi tehlikeli sulara süren kaptanları sürekli alkışladılar.
2/3
Bıkmadan kurtuluşun düşman limanlarına sığınmakla gerçekleşeceği propagandasını yaptılar:
“Uygarlık” ve “çağdaş değerler” gibi kavramların ardına saklanarak, Batı´yı göklere çıkardılar, geleceğin Atlantik´te olduğu yalanını savundular...
Asya´yı görmemizi engellemek için gözümüzün önüne akıl almaz perdeler çektiler...
***
Ne var ki:
Dünyadaki ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmeler, hiç beklenmedik bir anda Türkiye´nin rotasını Batı´dan Doğu´ya çevirmeye zorladı.
Geminin kaptanı, dümeni yeni rotaya doğru kırmak zorunda kaldı.
Daha yeni Pasifik´e dümen kıran gemi kaptanı; işbirlikçilerin, CIA ajanlarının planlarını fena halde bozdu.
Fareler, bir umut geminin rotasını eskiden olduğu gibi Atlantik´eAmerika´ya doğru çevirebilmek için yırtınıyorlar.
Her alanda varlar, Sosyal Medya´da bütün marifetleri serili...
Onların aceleleri var.
Vaktiyle karılarını bile Amerika´da doğurttular, çocukları USA damgası ile yaşasın istiyorlar.
Amerikan vatandaşının ebeveyni olmayı marifet sanıyor bu ahmaklar!
Kafalarının içerisinde ne olduğunu anlamaya bu kadarı yeter de artar bile...
***
Bizim geminin kaptanından çok, tayfası önemlidir:
Çarkçı başından miçosuna, kamarotundan aşçısına, yağcısından makinistine kadar her birinin yönü çağdaş uygarlığa doğrudur zaten.
Reis, istese de gemiyi karanlık sulara süremez artık...
Ayyıldız bandıralı geminin kıçında, rengini şehit kanlarından alan al bayrak dalgalanıyor.
Bugün kapasitesi 81 milyona ulaşan geminin ilk donatanı, Tam Bağımsızlık şiarı ile okyanuslara açılan Kuvayı Milliye Hareketidir.
Bu geminin armatörü yok; tek sahibi var o da Türk Milletidir.
Elini güneşe siper edip ufukların ötesine bakan güvertedekilerin kahır çoğunluğu ise, Atatürk İlkelerine yürekten inanmış, Cumhuriyete bağlı MUSTAFA KEMAL´İN ASKERLERİDİR..
3/3
Bu yüzden kaptan köşkünde kimlerin oturduğu çok da önemli değildir!
Batı Asya Birliği ve Şangay İşbirliği Örgütü´ne doğru belirlenen yeni rota, oldukça gerçekçi ve haklıdır.
Türk halkının yararınadır.
Türkiye gemisinin tam yol bu antiemperyalist rotada seyir etmekten başka yolu kalmamıştır...
***
Yeni gemi arayışları; planlıdır, hesaplıdır, ihanetin bir başka adıdır...
Bir tespit daha yapalım ve bitirelim:
81 milyonun gemisi içerisinde elbetteki, Erdoğan´ı sevenler ile birlikte Erdoğan da bulunacaktır.
Yani:
81 milyon halk, Erdoğan´ın gemisi içerisinde değil, Erdoğan 81 milyonun gemisi içerisindedir.
Bu yüzden “Aynı gemi içindeyiz” ifadesini kullanabiliriz!
Dolayısıyla kimse kimsenin gemisinde yolcu değildir...
***
Reis´in 16 yıllık kaptanlığından memnun muyuz?
Hayır elbette...
Ama hala kaptan köşkünde o oturduğuna göre, gemiyi gideceği limana sağ salim o götürecek demektir.
16 yıl sonunda doğru rotaya girdi ise ona yardımcı olacağız; sırf muhalefet yapacağız diye gemiye riske atacak kadar budala olamayız elbette.
Gemideki kemirgenleri bu nedenle ciddiye almıyoruz ve almayacağız!
Üçüncü Dünya Savaşının içerisinden, İkinci Kurtuluş Savaşımızı da kazanarak çıkmamız birlikte hareket etmemize bağlıdır.
Tıpkı 1919´lardaki gibi...
Bir daha kazanacağımız kesindir, zira:
Küllerinden yeniden doğan anka kuşları gibi olduğumuz, tee 24 Temmuz 1923´te Lozan´da yazılmıştır Seyir Defterine...
Cemil Can