ABD’de söz birliği edilmişçesine her yerden hep aynı nakarat çınlıyor: “Rus yapımı S400 yüksek irtifa hava savunma füzelerini aldığı takdirde Türkiye’ye F35 uçakları verilmeyecektir. Türk firmaları tarafından üretilen parçalar başka şirketlere yönlendirilecektir.”

TEK MOTORLU UÇAK!

Hiç kuşkusuz F35 uçağı, özellikle radarının üstün özellikleri nedeniyle değerli bir platformdur. Ancak uçağın tek motorlu olması önemli bir harekât eksikliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyadaki 5’inci nesil, gizlilik teknolojisini haiz uçakların tamamı çift motorludur. Tek motor, uçağın görev yapacağı alanı sınırlamakta, taşıyabileceği silah yüklerini azaltmaktadır. Rus Su57 uçağının harekât yarıçapı (1050 deniz mili), F35’e göre (580 deniz mili) neredeyse iki misli fazladır. Tek motor aynı zamanda hız, tırmanış sürati gibi uçağın özel performansını da olumsuz olarak etkilemektedir. Kabul etmeliyiz ki uçağın tek motorlu olarak seçilmesini destekleyebilecek özel bilgilere sahip değiliz. Ama bu tercihin mantıklı bir açıklamasını da bulamıyoruz. ABD Deniz Kuvvetleri’nin de kısa harekât yarıçapından şikâyetçi olduğunu biliyoruz. Çünkü bu uçakları konuşlandıran uçak gemileri sahile daha fazla yaklaşmak zorunda kalmaktadır.

KANADA F35 UÇAĞI İSTEMEDİ!

Diğer ilginç ve dikkat çekici bir gelişme Kanada’da yaşandı. Kanada Hava Kuvvetleri, “hizmet dışına çıkaracağı F18A/B Hornet uçakları yerine F35 uçakları almayacağını” açıkladı. Kanada bir üst model olan F18E/F Hornet uçağı tedarikine karar verdi. Bizatihi Kanada Başbakanı Trudeau’nun Parlamento’da yaptığı konuşmada F35 uçaklarını eleştirmesi biraz da şaşkınlıkla karşılandı. “F35 uçağını almaktan vazgeçen Almanya’da da benzer değerlendirmelerin yapıldığı” ifade ediliyor.

TÜRKİYE’NİN HAREKET TARZLARI

Türkiye açısından baktığımızda, muharip uçak açısından tek kaynak olan ABD’ye tam bağımlı olmak mevcut konjonktürde risk unsurlarını da bünyesinde barındırmaktadır. Ulusal güvenlik için kaynak çeşitliliği yaratmak önem arz etmektedir. Diğer taraftan milli muharip uçağı büyük ölçüde yerli kaynaklarla inşa etmek ülkemizin savunmasına büyük katkı sağlayacaktır. Böyle bir durum ulusal güven duygumuzun artmasına da neden olacaktır. Bu gerçekler ışığında bu yönde hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır. Bu maksatla tüm kaynaklar seferber edilmelidir. Doğal olarak, muhtemelen çift motorlu olarak dizayn edilecek milli uçağın inşa sürecinin tamamlanması belirli bir süre alacaktır. Bu geçiş döneminde ara çözümler üretmek zaruridir.

Bu maksatla Rusya (Su57) ya da bir Avrupa ülkesinden (Rafale/Eurofighter) 5060 kadar uçak satın alınabilir. Bu ara çözüm Türk Hava Kuvvetlerinin harekât ihtiyaçlarını kabul edilebilir bir ölçüde karşılayacaktır. Diğer bir çözüm envanterde mevcut F16 uçaklarının modernize edilecek yeni model F16’larla (BLOCK 40/50) takviye edilerek görev ihtiyacının karşılanmasıdır. Ayrıca F35 uçağı harekât yarıçapının düşüklüğü ve özel performansındaki sınırlamalar nedeniyle de Hava Kuvvetlerimizin muharebe etkinliğini belirli ölçüde sınırlayacaktır. Birçok durumda tanker uçağı ile birlikte harekât planlamasına alınacaktır. Bu şartlar altında F35 uçağının tedarik edilmemesi önemli bir askeri eksiklik olarak düşünülmemelidir. Hatta tehdit olarak görülen bu gelişme, uygun adımlar atılabildiği takdirde önemli bir fırsata dönüşür. Türkiye en az kayıpla bu riskli projeden geri çekilebilir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

F35 uçağı bir silahlanma projesi olmasına rağmen ABD tarafından Türkiye’ye karşı bir siyasi proje gibi kullanılmaktadır. Türkiye baskı ve şantaj ile S400 projesinden vazgeçmeye zorlanmaktadır. “Ancak S400 projesinin durdurulduğu koşullarda Türkiye’ye F35 uçağı verilebileceği” ifade edilmektedir. Bir ülke gerçek harekât ihtiyaçları doğrultusunda silahlanma projelerine yön vermelidir. Yunanistan Savunma Bakanı’nın demeçlerinden, “S400’ün bu ülke tarafından bir tehdit unsuru olarak görüldüğü” anlaşılmıştır. Yunan Bakan, “S400’lerin Yunanistan’ın Ege üzerindeki askeri uçuşlarını baskı altına alacağını ve bu ülkenin Hava Kuvvetlerinin görev etkinliğini önemli ölçüde azaltacağını” vurgulamıştır.

Görüldüğü gibi Patriot füzelerini bir risk ve tehdit unsuru olarak görmeyen Yunanistan, söz konusu S400 olunca paniğe kapılmıştır. Bu durum tek başına bile S400 füzelerinin Türkiye için askeri önemini açık seçik ortaya koymaktadır. Türkiye F35 uçaklarını almadığı takdirde çok şey kaybetmez! Bu ihtiyacını değişik yöntemlerle karşılayabilir. Ancak S400 tedarikinin durdurulması ülkemizin yüksek irtifa hava savunmasında ciddi zafiyet alanları ortaya çıkarır.


Soner Polat

Aydınlık