Eski AYM Başkan Vekili Osman Paksüt, Ulusal Kanal'da Halil Nebiler'in sunduğu Televizyon Gazetesi programına konuk oldu. Osman Paksüt HDP'nin kapatılması süreci ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Osman Paksüt'ün açıklamalarından öne çıkan satır başları şu şekilde:

Kapatma davaları bir cezai yaptırım değil. Devletin, ülkesi, milletiyle bölünmez bütünlüğü ve Anayasa'nın değişmez maddeleri arasında sayılan Cumhuriyet'in temel niteliklerini korumak amacıyla, bu ilkelere aykırı faaliyette bulunan siyasi partilerin, siyasette daha fazla yer almasını önlemek üzere bir tedbir türü.

Burada mahkemenin takdirine göre farklı yaptırımlar uygulanabiliyor, kapatma veya devlet yardımından mahrumiyet şeklinde.

 AYM'nin yaptığı iş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gönderdiği iddianameyi öncelikle Ceza Muhakemesi'ndeki usulündeki kurallara göre kabul etmek şeklinde olacak.

İddianamenin kabulüne karar verildikten sonra, yargılanan tarafın, davalı partinin, iddianameyi incelemesi ve savunma yapması için kendine yeterli bir süre verilmesi lazım. Bu süreyi Anayasa Mahkemesi kendisi takdir edecek. Benim şahsi düşüncem 1 aydan az olmamak üzere bir süre verilmesi makul olur diye düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi süre verilmesi konusunda çok dikkatli olacaktır.

Savunma yazılı ve parti yetkililerinin Anayasa Mahkemesi huzurunda sözlü şekilde olacak. Bundan sonra Yargıtay Başsavcılığının yeniden bir esas hakkında mütalaası gelecek. Ondan sonra da son değerlendirme aşamasına geçilecek.

Savunmalarda, Yargıtay'ın kapatma yönündeki talebinden bir değişiklik olmasını beklemek, yani 'Davayı yanlış açtık, kapatılması gerekmez' şeklinde bir görüşe geri dönmesini beklemek gerçekçi olmaz.

Anayasa Mahkemesi son savunmalardan sonra, bütün bu iddia, savunma ve delilleri inceleyerek bir sonuca varacak. Tabi o kısmı kapalı bir oturum şeklinde olacak.

''ANAYASA MAHKEMESİ FAZLA GECİKMEDEN KARARINI VERECEKTİR''

Eski AYM Başkan Vekili Osman Paksüt, sürecin ne kadar sürebileceğine ilişkin de açıklamalar da bulundu. Paksüt, Anayasa Mahkemesi'nin dava süreci sonunda fazla gecikmeden kararını vereceğini düşündüğünü ifade etti.

Savunma hakkına halel getirmeyecek şekilde, yeterli süreler verilerek yapılması lazım ki böyle bir durumda herhalde 45 ay belki de daha uzun sürebilir.

Buna karşılık bütün bu işlemler tamamlandığı halde, karar verilmesinde gecikilmesi de bu konuda Anayasa Mahkemesi'nin davayı askıda tutması, sürüncemede bırakması şeklinde spekülasyonlara sebebiyet verebileceğinden, şahsen AYM'nin fazla gecikmeden kararını vereceğini düşünüyorum.

Bazen yargılanan taraf, bazı hakları kötüye kullanarak, süreleri uzatarak zaman kazanmak ister. Bu zaman zarfında genel tabloda, olayın çerçevesinde bir değişiklik olabileceğini beklerler.

Burada Ceza Muhakamesi Kanunu'na göre savunma hakkını kısıtlamayacak şekilde yeterli süre vermek hem de davanın gereksiz yere uzatılmasını önlemek lazım. Anayasa Mahkemesi bu dengeyi güzel bir şekilde kuracaktır. Benim bundan hiç şüphem yok.

''BUNUN ARKASINDA ABD VAR''

Osman Paksüt, yabancı devletlerin, Türkiye'de karşılıklık çıkarmak, terör uygulama gibi casusluk faaliyetlerinin cezalandırılması konusunda Ceza Mahkemelerinin yetkisi olduğunu belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti topraklarından bir kısmını Türkiye hakimiyetinden koparmaya kalkmak veya yabancı devlet çıkarlarına hizmet etmek, ceza kanunlarımızda, bu tür eylemler hangi suçlara tekabül ediyorsa bu eylemleri yapan kişiler, Türk Ceza Kanunu'nda yer alan bu eylemlerin karşılığı olan suçlardan da yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerekir.

Bu, normal adli yargının, ceza hukuku dalının görev alanına girer. Anayasa Mahkemesi'nin bir Ceza Mahkemesi gibi hareket etme yetkisi yok.

Bunun arkasında ABD mi var? Evet, tıpkı FETÖ'nün de arkasında ABD olduğu gibi.