Çocukların cinsel ve toplumsal kimliklerinin şekillendiği süreçlerde ihmal edilmiş, istismar edilmiş, psikolojik çıkmazda olan çocukların dayatmaya değil yardıma ihtiyacı vardır.

EDA ŞİMŞEK

Ulusal egemenliğimizin 100. yıldönümünde, neoliberalizmin yapay konusu çocuklarımız üzerinden dayatıldı: Eşcinsellik.

Eşcinsellik ile ilgili bir tartışmaya girdiğinizde duyacağınız ilk cümleler genelde şunlardır: Biz bilimin söylediğini söylüyoruz. Doğada da eşcinsellik var. O zaman eşcinsellik doğaldır.

Peki, ideolojisiz bilim mümkün mü? Doğada eşcinselliğin varlığı bizim için ne ifade eder? Eşcinsellik doğal mı?

İDEOLOJİSİZ BİLİM MÜMKÜN MÜ?

İdeolojinin Türkçe karşılığı, düşüngüdür. İki kelimenin de anlamına baktığımızda; bilimsel, toplumsal ya da siyasal bir öğreti oluşturan kişi ve kurumların davranışlarına yön veren düşünceler bütünü ifadesini görürüz. Tarih, sosyoloji, psikoloji, ekonomi gibi olay ve olgular deney masasına yatırılamaz. Kan tahlili yapıp olayı yorumlayamayız. Yargılarımızı, akıl süzgecinden geçirip oluştururuz ve bu yargılar her zaman kişinin ideolojisinden süzülerek önümüze sunulur.

Neoliberal ideolojik tahakküm, özellikle eşcinsellik tartışmalarında “bilim adına” bütün bilimsel tartışmaların önünü kapatmaktadır. Bilim adına, bilim dışı zorlamalar yapılmaktadır. 

DOĞADAKİ EŞCİNSELLİK NE İFADE EDER?

İnsanlık iki ayak üstüne kalktığından beri evrimi iki tür ilerler, biyolojik evrim ve kültürel evrim. İnsandan bahsederken kültürel evrimi es geçip sadece biyolojik evrimden bahsetmek mümkün değildir. Aksi taktirde insan yerine bir babunu veya tırtılı anlatmamızın farkı kalmaz. Dolayısıyla ölçütümüz hayvanlar olamaz. Öyle olsaydı ne devletler kurar, ne devrimler yapar, ne uzaya çıkardık. İnsanlık tarihi, insanın içindeki hayvan ile mücadele edip yenmesi ve devrimler yapmasının tarihidir.

Evrimsel biyolojinin engin denizlerinden her türlü durumla karşılaşmamız mümkündür. Bir durumun doğada var olması, o durumu insanlık için doğal veya normal yapmaz. Yapacağını savunsak, ensesti nereye oturtacağız?

Bir durumun normal olup olmadığı ile ilgili yapılan tartışma, toplumun o konudaki algısını şekillendirme mücadelesidir. Normal veya doğal kavramları, tartışan taraflar arasında ortak minder değildir. Doğa, her tavrı, fikri veya durumu desteklemek için evrimin engin denizlerinden örnekler sunar. Gerçek ve kesin sonuçlara ulaşmak için konuya ideolojik müdahale gerekir. Doğa, insan ve toplum normlarını kavramanın kesin bir yolu değildir.

EŞCİNSELLİK DOĞAL MI?

İnsan yavrusunun birçok gelişim alanı vardır. Fiziksel gelişim, zihinsel gelişim, cinsel gelişim, sosyal gelişim gibi alanları sayabiliriz. Herhangi bir gelişim alanında normdan farklı olma durumu vardır. Bu farklılıklar hormonlar, genler veya ana karnında yaşananlar sonucu oluşabilir. Bunlar doğaldır ancak normal değildir. Elbette bu farklılıklar sadece doğal sebepler sonucu oluşmaz, insan eliyle de oluşabilir. Örneğin merdivenden düşüp bacağını kırmak, sürekli telefonla oynadığı için konuşmayı öğrenemeyen bebek gibi farklı gelişim alanlarını etkileyen farklılıklar oluşabilir. Aynı durum cinsel gelişim alanında da geçerlidir. 

Gelişim evreleri açısından 25 yaş aralığı çok önemli kabul edilir. Bu yaşlar aynı zamanda cinsel gelişimin başladığı ve toplumsal cinsiyetin öğrenilmeye başladığı yaşlardır. Cinsel gelişim sadece cinsel tercih olarak açıklanamaz. Cinsel sağlık, cinsel fantezi veya cinsel sapkınlıklar da bu gelişim alanı içerisindedir.

Çocuk 2 yaşına gelene kadar hala memeden ayrılmadıysa artık ayrılması gerekir. Bu süreç ne kadar uzarsa, sancılı veya ani olursa çocuk ila annenin duygusal bağlanmaayrılma süreci de o kadar zorlaşacaktır. Bu zor sürecin ardından çocukta kadın cinsiyetine karşı bağlamdışı ilişkiler gelişebilir. Çocuk terkedildiğini düşünüp kadından nefret edebilir ya da kadını bırakmak istemediği için kadına saplantılı ilgi duyabilir. Bu iki cinsiyet için de tehlikeli ve cinsel tercih veya cinsel fanteziler konusunda norm dışı sonuçlara sebep olabilir.

25 yaş aralığında olan bir diğer önemli olay kaka eğitimi sürecidir. Özellikle erkek çocukları için bu süreç çok önemlidir. Zamanından geç başlamak, kakayı uzun süre bezde tutmak, anüs veya bağırsak içi yaralar, sürekli kabızlık gibi durumlar anüs kaslarının yanlış uyarılmasına sebep olabilir. Bu da ilerleyen dönemlerde çocuğun cinsel tercih veya fantezilerinde norm dışı sonuçlara sebep olabilir.

Tuvalet eğitimi sürecinde çocukların cinsel organ bölgelerine baskı yapılmaması gerekir. Ata binme, bisiklete binme, bacakta zıplatma, omuzda oturtma gibi aktiviteler önerilmez. Tuvalet eğitimi sürecinde hassas olan kasların yanlış uyarılması yine ilerleyen dönemlerde çocuğun cinsel tercih veya fantezilerinde norm dışı sonuçlara sebep olabilir.

Bu dönemin en önemli ve asıl konusu ise ‘Oedipus ve Elektra Karmaşası’nın eşlik ettiği toplumsal cinsiyetin öğrenilmeye başlandığı aşamadır. Çocuk için bu karmaşa öfke ve utanç kaynağıdır. Bu öfke ve utanç şu düşünce ürününden kaynaklanır: Ben kızım/erkeğim. Benim vajinam/penisim var. Annemin/babamın da vajinası/penisi var. O zaman ben büyüyünce anne/baba olacağım. O zaman annem/babam benim karım/kocam olacak.

Bu karmaşık düşüncenin ardından çocuk hemcinsi olan ebeveynini hem sever, hem kıskanır, hem de rakip olarak görür. Ailenin bu süreci sağlıklı iletişim ile atlatması gerekir. Aksi takdirde ileriki dönemlerde hemcins ebeveyn ve çocuk arasında sorunlu bir ilişki olabileceği gibi, karşı cins ebeveyne saplantılı hayranlık sonucu cinsel tercih veya fantezilerinde norm dışı sonuçlara sebep olabilir. Bu saplantı sonucu kız çocuğunda “Babama aşığım o zaman babam gibi olacağım”, erkek çocuğunda ise “Anneme aşığım o zaman annem gibi olacağım” düşüncesiyle karşılaşabiliriz.

NEOLİBERALİZMİN EŞCİNSELLİK AĞI

Biyolojik cinsiyet veya biyolojik cinsel gelişim bizim konumuz ve gündemimiz değildir. Toplumsal cinsiyet ise sağlıklı toplum ve sağlıklı nesiller için her zaman konumuz olmalıdır. Toplumsal cinsiyetin yukarıda saydığım durumlarla gelişeceği gibi yetiştiriliş tarzı, psikolojik dokunuşlar, ihmal ve istismar gibi birçok etkenle şekillendiği zaten biliniyor. Toplumsal cinsiyetin oluştuğu yaşlarda çocuğa karşı kötü muamelede bulunmak her çocuğu eşcinsel mi yapar? Elbette hayır. Ancak çocuk eşcinsellik de dahil olmak üzere birçok psikolojik veya toplumsal sorunla karşılaşabilir. 

Neoliberalizm bu durumu kullanır. Psikolojik çıkmazda olan bir kimseyi; sen özelsin, sen özgürsün, cinselliğin senin gücün gibi sahte özgürlük vaatleriyle ağlarına çekiyor. Ve kişiyi topluma, kendisine, cinsiyetine yabancılaştırarak daha da çıkmaza sokuyor.

Bu noktada dönüp CHP Kadıköy Kent Konseyi’nin 23 Nisan Çocuk Bayramı adıyla çıkardığı ‘LGBTİ çocuklar vardır’ başlıklı afişi değerlendirelim. Çocukların cinsel ve toplumsal kimliklerinin şekillendiği süreçlerde ‘sen LGBTİsin’ demek, dayatmadır. Biyolojik ve genetik nedenler konumuz dışındadır. Ancak; ihmal edilmiş, istismar edilmiş, psikolojik çıkmazda olan çocukların dayatmaya değil yardıma ihtiyacı vardır. 

HAYATIN İÇİNDEN ÖRNEKLER

Örnek olması açısından iki gerçek olaya bakalım.

6 yaşındaki otizim tanılı erkek öğrencimin kız çocuğu gibi davrandığını, kız çocuğu gibi konuştuğunu ve kız çocuklarıyla oynamayı tercih ettiğini fark ettik. İlk önce çocuğun bu durumlarının onun ‘yönelimi’ olduğunu düşündük. Ardından aile ile yaptığımız görüşmelerde, çocuğun babasının çocuğun otizimli olduğunu öğrendiğinde aileyi terk ettiğini, evde çocukla beraber anne ve iki ablanın yaşadığını öğrendik. Çocuğun hayatında model alabileceği hiçbir yetişkin erkek yoktu. Biz de çocuğun tüm derslerini erkek öğretmenlere verdik ve çocuğa diğer erkek çocuklarıyla grup etkinlikleri yaptırdık. Ardından çocuğun davranışlarının erkek çocuğundan beklenen normlara dönmeye başladığını fark ettik. Daha yakıcı bir örnek verelim. Geçtiğimiz aylarda bir köyümüzden, ergenlik yaşlarında zihinsel engelli bir erkek çocuğunun, köydeki bazı erkekler tarafından cinsel istismara uğradığı haberi bize ulaştı. Bölgenin savcılığıyla iletişime geçip durumu bildirdik. Savcılık olaya müdahale etti ve bizimle olayın bilgilerini paylaştı. Diğer verdikleri tüm bilgilerin yanında aynı zamanda bu çocuğun, köydeki diğer erkek çocuklarına bakarak mastürbasyon yaptığı ve kendisini götürdükleri yere başka bir erkek çocuğunu götürüp cinsel saldırıda bulunduğunu bildirdiler. Bu çocuk erkeklere ilgi duyduğu veya bunu tercih ettiği için değil, erkekler tarafından istismara uğradığı ve cinsel ilişkinin böyle yapıldığını öğrendiği için erkeklere karşı cinsel yönelimi olmuştur.

MUTLU AİLE SAĞLIKLI ÇOCUK

Biyolojik etkenlerden bağımsız psikolojik sorun veya farklılıkların en önemli temelinin çocukluk yıllarında atıldığı biliniyor. Aynı şekilde eşcinselliğin büyük bölümü; özgür bir tercihin değil, çocuklukta yaşanan travmaların ya da sosyal etkenlerin bir sonucudur. Tüm bu verilerden yola çıkarak doğal olmayan ilişki biçimlerinin toplumumuza dayatılmasıyla savaşmalıyız, mutlu aile ve sağlıklı çocuklardan oluşan toplumu inşa etmeliyiz. Bu durum, cinsel kimliğini farklı tanımlayanların haklarını önemsemediğimizi göstermez. İnsan hakları herkes içindir, ayrımcılık kabul edilemez. 

Kaynaklar:

Doç. Dr. Ayten DÜZKANTAR, Özel gereksinimli çocukların cinsellik mahremiyet eğitimleri, 28 Nisan 2019 Seminer notları

Prof. Dr. Erksin SAVAŞ, İnsanın yaşayan akrabaları, Bilim ve Ütopya, Sayı: 250

Dilek KILIÇ, Cinsiyet ayrımının evrimi, Bilim ve Ütopya, Sayı: 278

 Prof. Dr. Daniel E. LIEBERMAN, Gelişim, uyumsuzluk ve kemevrim, Bilim ve Ütopya, Sayı: 258

Prof. Dr. Ali KUTSAL, Sevgi, tutku ve aşk, Bilim ve Ütopya, Sayı:236

Cemal YILDIRIM, Doğal ve normal neyi gösterir?, Altüst Dergi, 15 Nisan 2016

Richard Dawkins, Gen Bencildir, 


Aydınlık