Kendisini ilk kez 2006’da, Şam’da Suriye Parlamentosunun (Halk Meclisi) koridorlarında gördüm. İsrail saldırılarına karşı Suriye halkı ile dayanışmaya gelmişti. Seçimden önce CHP’ye yaptığı “HDP’ye payanda olma” uyarıları, birçok kesimde infial yaratmış. Erdoğan sultasına en amasız muhalefeti yapan ve bu yüzden çok zarar gören Nihat Genç’i, Tayyipçi suçlamalarla çarmıha gerdiler. Seçim arifesinde, ‘ölümün elimizden olacak mesajları, önce Erdoğan sultasını yıkacağız ardından seni ve sana benzeyenleri yargılayacağız, hapishanelerde çürüteceğiz’ tehditleri almış.
Adalet, demokrasi ve hukuk maskeleri takan kalemşorlar tüm dikkatlerini, emeklerini HDP’nin barajı aşması için seferber ettiler. Nihat Genç onlar için artık bir gazeteci ve yazar değil Tayyipçiydi. Tayyipçilere de hayat hakkı, demokrasi, hukuk değil ceza kesilirdi. Zira HDP’nin meclise girmesi, TürkKürt kardeşliği ve Erdoğan sultasını yıkmak için çok gerekliymiş. Bunu arzulamayanları ya Kürt halkının düşmanı ya da diktatör Erdoğan’ın gizli kuvvetleri olarak yaftaladılar. ABD, AB, İsrail, PKK, FETÖ, Cumhuriyet, Sözcü, Birgün, Evrensel, HalkTV ve bilumum tayfanın CHP’yi HDP’nin küfesi yapmak için ortaya koyduğu çabayı sorgulamak suçtu.
HDP, CHP’Yİ KENDİNE ÇALIŞTIRDI
Her mekânda ‘bir oy İnce’ye bir oy HDP’ye’ diyenler bu formülün neden Diyarbakır’da ve yakın vilayetlerde uygulanmadığını sorgulamadılar. Buyurun Diyarbakır seçim sonuçlarına bakalım. Yüzbinleri alana getirten İnce 830 bin geçerli oyun sadece 50 binini alabildi. 530 bini Demirtaş’a 230 bini de Erdoğan’a gitti. Bunun anlamı açıkça şudur; “Kürdistan” coğrafyasında hepiniz benim için bu coğrafyanın dışında ise yine hepiniz benim için çalışmış oldunuz. CHP’nin 1 milyon oy sahibi Diyarbakır’da aldığı oy 20 bin. Üst mahfil seçim çalışmalarını HDP’yi CHP’nin sırtında ve küfesinde meclise taşıma üzerine kurguladı ve başarılı oldu.
Dikkat buyurunuz, seçimin şaibeli olduğunu, sonuçların önceden kurgulandığını iddia edenler HDP barajı geçtiği dakikadan itibaren dilsiz oldular. YSK’nın önüne 50 bin cüppeli avukatı yığacak olan Muharrem İnce, sandalyesini alıp YSK kapısının önüne oturacak olan Meral Akşener, “Elimizdeki sonuçlara göre biz kazanıyoruz. Nihai seçim ikinci tura kaldı” diyen CHP sözcüsü Bülent Tezcan, HDP barajı aştığı lahzadan itibaren pasif bir tavra girdiler. Seçim sonucunu kabul ettiler ve buharlaştılar. Erdoğan’ı zaferinden dolayı kutladılar.
Peki bu kadar çaba, emek, yalan, propaganda, demokrasi nutku, “Erdoğan’ı başkan yaptırmayacağız, diktatörlüğüne son vereceğiz, mecliste çoğunluğu elde edip hukuku koruyacağız, Kürt meselesinde kırmızı çizgimiz olmayacak, TürkKürt kardeşliğini kuracağız, ana dilde bile eğitim hakkı tanıyacağız, birlikte mi yaşayacağız ayrı mı yaşayacağız bunu halka soracağız” yaygarasına rağmen, bu propaganda sonucunda meclise yeniden taşınan 67 vekilli HDP’ye rağmen sonuç değişti mi? Erdoğan iktidarına son verebildiniz mi? MHP bölünüyor İyi Parti çıkıyor. Bahçeli’nin başında olduğu MHP barajı aşmaz deniliyor. En büyük sürprizi neden MHP yapıyor? Şimdi başkanlığı Erdoğan, meclisi ise AK Parti ve MHP domine ediyor. en yakın rakibi İnce’ye 10 milyon oy farkı atabiliyor? Neden?
MUHALEFET NEDEN KAYBETTİ?
Bunun böyle olacağını sebepleri ile anlatmaya çalışmadık mı? İnce, Akşener, Demirtaş, Karamollaoğlu bazı şikâyetleri, baskıları, devlet imkânlarını sorgulasalar da neticede seçimin geçerli olduğunu kabul ediyorlar. O halde metal yorgunluğu olan, ekonomide enkaz biriktiren, 16 senedir ülkeyi yöneten ve mevcut sorun ve krizlerin sorumlusu olan AKP sultası nasıl olur da 30 milyon vatandaşın teveccühüne mazhar olabiliyor? Peki bütün bu tafraya rağmen, soğan 6 lira, havuç 8 lira benzin 56 lira, dolar 5 TL Erdoğan kalırsa ülke batacak, Erdoğan artık Batı’da para etmiyor açıklamalarına rağmen muhalefet neden kaybetti ?
Üç ana sebep tedavülde; “Bu halktan adam olmaz. Celladın bıçağına âşık. Artık bu halktan umudumu kestim. Ne hali varsa görsün” diyen halktan kopuk, onu küçümseyen ve ona öğretmenlik taslayan kesim kaybetti ve artık bu tavırda olanlar her daim kaybedecek. ABD, AB ve İsrail artık Türkiye’de mutlak söz sahibi değil. Bu dönem kapandı. Halen bu kuvvetlerden medet umanlar, bu kuvvetlerle iktidar olmayı planlayanlar kaybetti ve her daim kaybedecek.
KAHİN GİBİ KONUŞTU VE YANILDI
Rusya, Çin, İran ekseni bölgede ve Türkiye’de nüfuzu artan kuvvetlerdir. Bu kuvvetlere yakın durmayanlar ve kavgalı olanlar kaybetti ve her daim kaybedecek. Suriye’ye yeni anayasalar önerenler, ABD, Fransa ve Suudi kuvvetlerle Suriye topraklarında halklara özgürlük, etnik topluluklara ve mezheplere adalet yalanlarıyla yabancı müstevlilerin payandası olanlar yani Suriye’yi kana bulayan ve parçalayan kuvvetlerle birlikte olanlar kaybetti ve her daim kaybedecek.
Hüsnü Mahalli veya Hüsni Mahli 22 Haziran’da yani seçime iki gün kala, “Bu İş Bitti” başlığı altında; “Televizyonlardan hatırlayın beni. Ben ne dersem çıkar ve olur. İnce de olacak” demişti. Gaipten haber veren kâhin misali konuşmuştu. Bir oy İnce’ye bir oy HDP’ye şarkısını söyleyen koroya katılmıştı. Sözcü gazetesinde yayınlanan yazısı rekor paylaşım sağlamıştı. Ukala, kibirli ve en büyük palavracı olduğu tescil olundu. Bu kibir abideleri ve nabza göre şırınga veren kalemşorları, Ekmek için Mecburettinleri, HDPyi umut diye pazarlayan mahvettinleri sırtınızda taşıyan ve dinleyenler kaybetti ve her daim kaybedecek.
Nihat Genç’in tespiti ile hatmedelim; “Beka sorunu varsa ülkeye saldırı varsa milliyetçi partiler kazanır. Bu artık siyaset felsefesinin anayasasıdır, beka sorunu olduğu müddetçe milliyetçiler kazanır. Ülkede onlarca yıl PKK ve Fetö gibi iç düşmanlar vardır, CHP otuz yılı aşkın bu iç düşmanları taşıdıkça, bu iç düşmanları demokrasi, barış lafıyla gargaraya getirip içine taşıdıkça kaybetti, beka sorununa sahip çıkmadan bin kez seçim yapın bin kez kaybedersiniz.”
Mehmet Yuva