Görüyoruz Erdoğan, küresel sermayeye boyun eğdi; Mehmet Şimşek ve ekibine “kasayı” teslim etti…

Görüyoruz Erdoğan, NATO emperyalizmine boyun eğdi; Rusya'yı karşısına alıp “Ukraynacı” oluverdi…

Bu “iki görünen” arasındaki bağlantıyı analiz etmek zorundayız. Benzer dayatma, Atatürk dönemi hariç 150 yıllık tarihimizde tekrarlanıp duruyor:

Yıl, 1854.

Osmanlı, ilk kez dış borca ihtiyaç duydu. Oysa. Yüzyıllar boyunca borçlanmaması tarihte benzerine rastlanmayan durumdu…

Rusya'ya karşı yapılan Kırım Savaşı (18531856)  ile Osmanlı borçlanmaya mecbur bırakıldı. (Faizin haram olması, tefeciliğin cezaya çarptırılması kimin umurundaydı. Dış borçtan önce 1847 yılında Osmanlı Ticaret Mahkemelerinde yüzde 12’lik faiz oranı yasal olarak kabul edildi. Faiz, kelime oyunuyla “helali saat fiyatı” denilerek yasallaştırıldı!)

Rusya ile savaştan önce Osmanlı’nın (1 Mart 1852 28 Şubat 1853) mali yıl bütçesi denkti.

Gelirler: 1.462.000 kese…

Giderler: 1.462.800 kese…

Kırım Savaşı bütçeyi bozdu, artan savaş gideri nedeniyle 1854 yılında 3 milyon sterlin kredi/borç alındı.

Faiz oranı yüzde 6, yıllık amortismanı yüzde 4 ve kredinin yıllık masrafı 210 bin sterlin idi. Borç karşılığında Mısır gelirleri gösterildi.

O dönem Avrupa borsalarında Osmanlı'nın haddi hesabı olmayan kaynakları herkesin dilindeydi. Yani, “verilen borcun karşılığı var” deniyordu!

***

Yıl, 1855.

5 milyon sterlin tutarında ikinci borç alındı.

Faiz oranı yüzde 1, amortisman yüzde 1 ve yıllık masrafı 250 bin sterlin idi.

Mısır gelirlerinin bakiyesi karşılık gösterildi ve ayrıca İngilizFransız hükümetleri kefil oldu.

Yıl, 1858.

Yine 5 milyon sterlin borç alındı. Faiz oranı yüzde 6, amortisman yüzde 2 ve yıllık masrafı 400 bin sterlin idi.

İstanbul’un gümrük gelirleri, tuz vergisi, tütün harcı karşılık gösterildi.

Bu borçlanmaya rağmen Osmanlı bütçesi 1860 yılında 1 milyon 376 bin 975 sterlin açık verdi. Açığı kapatmak için 2 milyon 37 bin 220 sterlin borç alındı.

Faiz yüzde 6, amortisman yüzde 1 ve yıllık masrafı 142 bin sterlin idi. Karşılığında birkaç sancağın dolaylı vergileri ve aşarı gösterildi.

Yıllar içinde borç aldıkça bütçe açık verdi. Bir sonraki yılın açığı, 1 milyon 550 bin 11 sterlin oldu.

1862 yılı (8 milyon sterlin) ve 1863 yılındaki (8 milyon sterlin) borç alımları, 1869 yılı (22 milyon 222 bin sterlin) ve 1870 yılında (31 milyon 680 bin sterlin) olarak yükseldi.

Zamanla faizler önce yüzde 9’a sonra yüzde 18’e kadar arttı. Yıllık masraflar 1 milyon 527 bin 778 sterline ulaştı. Vs. (Dikkat ediniz bunlara iç borçları eklemedim.)

Osmanlı zamanla borçlarını, faizlerini ödeyemez hale geldi. Yabancı sermaye, alacakları için İstanbul’da Düyunu Umumiye kurdu ve alacaklarını halktan zorla toplamaya başladı.

Sonuçta… Borçların ödemesini 1955 yılına kadar Cumhuriyet Türkiye'si yaptı. Paris Sözleşmesi’ne göre Türkiye'ye düşen, Osmanlı borçlarının toplamı faizler de dahil olmak üzere 107 milyon 528 bin 461 altın lira idi.

Borcun, Osmanlı siyasetine yansımasını yarına bırakalım. Çünkü:

Dünü bilmeyenler bugün ne yapıyor görüyoruz:

“Tam bağımsızlık” diyen Erdoğan, Osmanlı'yı yıkan borçlandırma siyasetine teslim oldu.

Atatürk’ün koltuğunda oturan Kılıçdaroğlu seçim sürecinde “borç buldum” diye övündü.

Peki İmamoğlu ne yapacak?

Soner Yalçın

Odatv.com