1960'lı yıllarda çekilmiş felsefi bir Japon filmi vardır, adı, 'kumdan kadın'. Roman uyarlaması bu film bir 'aydın eleştirisi'dir. Hikayesi kısaca şudur, amatör bir böcek bilimci sahil kumları içinde kuma gömülmüş böcekleri toplamakta. Film şu kareyle başlar: Kumun içine gömülmüş, kumun içinde boğulmuş, kumun içinden çırpınıp çıkamayan böcekler.
İşte bu amatör böcekçi otobüsü kaçırır ve şehre uzak bir köyde mahsur kalır, tam bu sırada köylüler gelip kendisini bir geceliğine misafir edebileceklerini söyler.
Aslında köylüler bilim adamına çok korkunç bir oyun oynamaktadır. Yıllardır kum uçurumlarının altında derin bir hendekte tek başına yaşayan ve her gün kum çıkartıp köylüye satan bir kadın yaşamakta. Köylülerin amacı kendilerine kum tedarik edip yalnız yaşayan bu kadını bir erkekle ödüllendirmek.
Bilim adamı ise bir geceliğine misafir olduğunu sanır ve itildiği hendekten bir daha çıkamaz, hikayemiz budur.
Ne kadar bağırıp çağırıp yırtınsa da kumların içindeki hayata gömülü kalır. Ve ister istemez köylülerin beklediği gibi köylü kadının cinsel ihtiyaçlarını karşılar. Ve ama, sokulduğu bu mağaraya zaman içinde alışır ve artık kendisi de dışarı gerçek dünyaya çıkmak istemez.
Oysa kendi hayatını özlemekte, oysa manzara seyretmek istemekte, oysa kalabalıkları büyük şehri görmeyi çok istemekte, ama, zaman geçtikçe tek kişilik o hendek'e alışır, tıpkı, kumlar içinde havasız yaşayan böcekler gibi.
Beckettvari bu film, bize çok şey anlatır, bir aydın olarak, zaman içinde, hendek'e de mağaraya da tek kişilik küçük dünyamızın konforunu da 'alışır' ve bu ebedi hapis hayatın gönüllüsü oluveririz, diyor.
Ve filmin sonunda o küçük konfora öyle alışırsınız ki sizi muzipce Hendek'e iten zalim köylüleri unutursunuz!
Köylüler, kendi çıkarları için, bilimadamını hendek'e mahküm etmişlerdir.
Cumhuriyet yazarı Özdemir İnce'ye dünkü hepimizi AKP'li ilan eden yazısını 'yedirmek' için bu satırları yazıyorum.
Seçimlere henüz bir kaç yıl var. Hepimizin tertemiz bir vatansever aday gösterme imkanımız var.
Ama değil, yeni bir 'aday' bulup gösterebiliriz düşüncesine, muhalif yazar ve partiler hiç de sıcak olumlu pozitif bakmıyor, öyle kendine güven öyle burunları havadı ki, sormayın efendim? Kararı çoktan vermişler? Kimdir onlar, kendilerini dışardan iten birileri mi, sormayın efendim?
Soramadığımız bu efendiler kim, muhalif yazarları hendek'e itenler, CHP ve İyi parti'den vatanseverleri kumpasla bir güzel temizleyip sümük gibi sokağa atanlar, kimse onlar.
İyi Parti ve CHP içindeki gladyö unsurlar çoktan ifşa edildi, CHP'de başkan danışmanın CIA bağlantılı bin telefon görüşmesi çıktı, çok daha ayrıntılara hakimiz, vatanseverleri isim olarak kullanıp sonra bertaraf etme projesi aynen İyi Parti'de de işledi, Özdemir İnce'nin bu gelişmeleri bilmiyor okumuyor ihtimali hiç yok.
Şakası hiç yok Kemalist cumhuriyetçi aydınları katleden gladyodan bahsediyoruz. Özdemir İnce'nin Hablemitoğlu, Hrant, Uğur Mumcu'nun katilleri kimdir, sorularının cevabını bilmeme duymama anlamama ihtimali, hiç yok.
Ve Özdemir İnce kalkmış burnu havada bir kibirle şöyle yazıyor, CHP ve İyi Parti'ye oy vermeyenler AKP'lidir. Bu kadar bulanık yapışkan çürümüş iftira olabilir mi?
Malumunuz an itibariyle onbinlerce sahte hesaptan Fetöcü troller de aynı şeyi söylüyor, İyi Parti ve yeni CHP'ye destek vermeyenleri 'AKP'li' ilan ediyor.
Özdemir İnce'ye göre, Kaftancıoğlu'nu İmamoğlu'nu Ekmeleddin'i Abdullah Gül'ü vb. desteklemeyenler de tıpkı Fetöcü ağızlar gibi yine AKP'li olurmuş.
Ne günlere kaldık? Henüz vakit geç değil, ortak bir kararla bambaşka ve tertemiz bir cumhuriyetçi adayı pekala bulabiliriz, diyoruz, ama, bütün seçenekleri ülkeye ve bizlere kapatmışlar, neden, başka aday düşünürsek, sormayın efendim, AKP'li olurmuşuz.
Oysa bir yazar, önüne koyulan bu şaibeli adayları kim koydu, diye bir soru sorar.
Oysa bir aydın, kendisini bu adaylara kim zorladı, diye birazcık düşünce gücü sarfetmeli. Mesela kendi gazetesinin efsane yazarlarını öldürmüş gladyö konusunda bilgi sahibi ve tetikte olmalı, ama değil, Mumcular'ı Hablemitoğullarını Hrant'ı kim öldürdü, sormayın efendim, hiç sırası değil!
Özdemir İnce'nin keyfi yerinde, ohh ne güzel, cillop gibi adaylarımız var, Sözcüsü Cumhuriyet'i Halk TV'si, Tele 1'i, oohhh, hepimiz yelkenleri şişirmiş adaylarımızın peşindeyiz!
Ve yazarımız kendinden o kadar emin ki, Madımak trajedisi orada dururken dahi, 'bari, Cumhuriyet'e sadık Saadet Partisi'ne oy verin', diyebiliyor.
Cumhuriyet'e sadık kimmiş? Saadet Partisi?
Saadet'i de beğenmediyseniz, gladyonun partisi, İyi Parti'ye oy verin diyor.
Yani, muhalif seçeneceğimiz çokmuş, Buğra Kavuncu ailesinin partisine oy vermeliymişiz, olmadı CIA ajanlarının bin yüz kez telefonla konuştuğu partilere oy vermeliymişiz! Niçin? Sormayalım efendim?
Oysa bir aydına yakışan, gerçek bir aydın gibi ayağa kalkıp, vatansever cumhuriyetçi şaibesiz tertemiz bir aday çıkarmalıyız, diye haykırabilmeli.
Neden bağıramıyorlar, çünkü kumlar içinde yaşıyorlar, Fetöcü Bıdenci projececiler İnce'yi ve nicesini, tek çare tek umut diye kumların içine gömmüş.
Kumların içinde ışık'ı aydınlık'ı yol'u hayallerini ve kişiliklerini kaybetmişler.
Önlerine kim ne koyuyorsa, onu yiyorlar, ve zamanla yediklerine alışıyorlar, yetmiyor, alıştıkları konforlarını 'hımmm çok lezizmiş diye' ağızlarını şaplatıp bize de salık veriyorlar, yetmedi, alıştırıldıkları konfordan yemez isek, yemeyen bizleri, akıllarınca, AKP'li olmakla itham ediyorlar.
Oysa bu ağbimiz, o kadar da şiir yazmış.
Ağbimiz, cumhuriyet değerlerikazanımları diye diye oysa o kadar da yazı yazmış.
Ama sonuç bu, Kaftancıoğlu, Buğra Kavuncu, Abdullah Gül, Enver Altaylı, vs. isimleri yazarımızı hiç rahatsız etmiyor, aksine, bu isimleri muhalefetin 'kutsallığınadokunlmazlığına' yükseltip yüceltiyor, çünkü, bu mutlak adaylar kesin tartışılmaz tek istikamet olarak gösteriyor.
Köylüler kendilerine kum taşıyan işçi kadını bir bilimadamını hendek'e iterek ödüllendirdiler, bilim adamı, ilk günler kadına ve mağaradan kulübesine isyan etse de, günler geçti, kulübeye de alıştı hiç tarzı zevki olmayan sıradan bu kadınla da yatmaya başladı.
Ruhsuz iradesiz, dediğimiz, şey, önünüze birileri koyuyor ve sizi peşinden sürüklüyor.
Birileri sizi hayallerinizden ve gerçek hayattan kopartıp sinsi emelleri peşine takıyor!
Ve Fetösü ve Gladyösü sizi öyle seçeneksiz bırakıyor öyle tek çıkmaz sokak'ına mecbur kılıyor ki, yaşayan bir canlı düşünen bir insan olmaktan çıkarıp sizi robotlaştıran reflekslerle muhalefete zorluyor, yaşadığın panik seni Fetö ve Gladyö kumpaslarının bir dişlisi haline getiriyor, kumla örtülü, göremiyorsun.
Fetö ve Gladyo size bir de söz laf insanlık haysiyet vicdan işlemez kalın bir deri veriyor.
Yani biz ne söylesek bu insanlar oralı olmayacak hiç tınmayacak, o kadar sabit fikirli ve dogma sahibi, herşeyi bilirler, tıpkı Fetö'nün şakirtlerimüridleri gibi, tıpkı gladyönün eli kanlı tetikçileri gibi.
Aydın bir insan bir şüphe bir yanılma payı hiç bırakmadan kendi dışındaki herkesi başka hangi sebeple neden peşin peşin AKP'li ilan etsin!
Bizler için Cumhuriyet birazdan vazgeçeceğimiz bir düşünce, Cumhuriyet bizim için pey diye sürdüğümüz kumar hiç değil, Cumhuriyet bizim için sahte Atatürkçü maskelerle gladyö ve fetö'nün döne döne maymunlaştırıp oynadığı bir seri 15 Temmuzlar'la sonuçlanan komik bir skeç hiç değil.
Tam da burada bir nefes duralım.
Özdemir İnce, şayet diyor, Saadet Partisi, İyi Parti, CHP'ye oy vermiyorsanız, 'AKP'lisiniz efendiiiiiiiiiim' diyor, 'iii'leri uzatan kendisi..
Efendim kelimesinin iiii'lerini neden uzatıyor? Bir, kendinden çok emin, onun için. İki, dalgasını geçiyor onun için. Üç, Kaftancıoğlu'na İmamoğlu'na vs. Allah'a iman gibi inanmış. Dört, bizim gladyö ve Fetö unsurlarını ifşa eden yazılarımızın hepsialayı saçma sapan uydurma kolpa hastalıklı paranoyak bilgiler.
Bence de, bizler paranoya sahibiyiz, Özdemir İnce ise, gerçek 'efendisini' bulmuş, olmalı, o kadar rahat.
Kimmiş efendisi?
Efendinin kim olduğunu sormayın efendisi?
Yani, 'sormayın efendim'in 'efendisi acaba neyi sormayalım'ın efendisi?
Hablemitoğlu, Mumcu, Hrant, Yazıcıoğlu vb. katillerinin efendisini hiç sormayın efendim'i... Eğer sorup muhalefeti zora sokarsanız, 'AKP'lisiniz efendiiiiiiiiiiiiiiimmmmm'...
Muhalefette bu 'sormayın efendim'ler ne kadar çoğaldı.
Uğur Dündarlar, Soner Yalçınlar, Emre Kongarlar, Özdemir İnce'ler, Kaftancıoğullarını, Abdullah Gülleri, Ekmeleddinler'i Süleymancı tarikatları, önümüze aday diye kim koyuyor sakın demeyin, 'efendinin' kim olduğunu hiç sormayın, yoksa AKP'lisiniz efeendiiiiiiiimmm!'
Bombayla patlatılan arabasından ceset parçaları cımbızla toplanmış Uğur Mumcu ya da kafasına sıkılmış Hablemitoğlu, kendi katillerini sorgulayanlara da 'AKP'lisiniz efendiiiiiiiiimmmm', der miydi?
Muhalefetin geldiği şu cinnet noktasına bakın, katilleri gladyöyü sormayın efendim', sorarsanız, AKP'li olursunuz!
Efendileri önlerine ne koymuşsa peşinen onu destekleyen güya Atatürkçü yazarların hepsi çok şükür böyle düşünmüyor.
Yüzlerce aydın İnce'nin aksine bizim taşıdığıımız huzursuzluğu daha ağır taşıyor.
Kendi zavallılıkları kendi güçsüzlüklerini ona suçlama bunu itham edip gizleyip gladyölerin hazır fast food'larına koşmuyorlar! Çünkü bu ülkede kumdan kafalarını kaldıracak iradeyi kendinde bulan yüzlerce aydın insan var!
Şimdi soralım, sürüklenmiş bu adamlar, itilmiş bu adamlar, bırakın aydın olmayı 'insan' olabilir mi?
Bir insanın bir aydının bir 'ağırlığı' vardır, kütlesi vardır, iradesi kişiliği vardır, bir aydını buzdolabı vs. eşya taşır gibi her yöne çekip götüremezsiniz. Fetö ve Gladyo bunu geçmişte defalarca yapıverdi ve burnu havada büyük bir elit kesimi insan içine çıkamayacak utanç içinde bıraktı.
Fetö ve gladyö, bozulmuş deniz ortasında kalmış ya da sahile vurmuş gemiler gibi aydınları iple kendine bağlayıp istediği yere sürükleyerek götürdüğüne defalarca şahit olduk.
Hiç değilse, bunu sorabilin: Efendiiiiiiiiiiim, biz keriz miyiz?
Efendiiiiiiiiim, biz eşya mıyız, efendiiiiiiiim biz öküz müyüz?
Hayır, evet efendim, haklısınız efendim, biz sığırız!
Özdemir İnce'yi rahatsız huzursuz eden, katillerimizin kurduğu partilere oy vermeyi redettiğimiz için!
veryansıntv
Fetö'nün ve Enver Altaylı'nın gönlünü hoş tutmak için sizi hendeğe iten kimlerdir?