Sanılmaktadır ki, Şeyh Sait Ayaklanması, Şeyh Sait'in kendi düzenlediği ayaklanmadır. Şeyh Sait Ayaklandırması'nın ardında; 1 Cumhuriyet'in ilanına karşı olanlar, 2 Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu topraklarının kapitülasyonlara “tam bir müstemleke” haline getirmiş olan zamanın emperyalist devletleri ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa intelijesya servisleri, 3Halifeliğin kaldırılmış olomasına karşı duranların, Vahdettin ve taraftarlarının çalışmaları ve yoğun faaliyetleri olduğu gibi, müzakeresi yapılmakta olan Musul Meselesi'nin çözümsüz kalmasını isteyenlerin, 4Kürdistan peşinde olan Kürt Tealicilerin organizasyonları siyasi faaliyetleri vardı. Bunlar belgeleri ile tespit edilmişti.

Şeyh Sait ve yandaşları böyle yakalandı. 

İÇ SİYASET VE DİYARBAKIR

1924 yılında iç siyasette bazı tartışmalar da yapılmaktaydı. Muhalif hareketler gözlenmekteydi. Emperyalistler tekrar “Kapitülasyonlar” peşine düşmüşlerdi. Doğu Anadolu coğrafi bölgesi ile çevresi ve Diyarbakır halkı kapitülasyonlarla “yoksul düşürülmüşlerdi.” Emperyalistler ve yoksulluğu siyaseten de kullanmak oyununa girmişlerdi.

STOCKHOLM VE İKİ KURULUŞ

Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde “Boş herif” diye anılan Şerif Paşa, Stockholm'de Kürt Teali Cemiyeti'ni İngiliz İstihbaratı'nın da yardımı ile kurmuş, bir hafta sonra da Stockholm'de ilk Ermeni terör örgütü kurdurulmuştu. Bütün bu siyasi hareketler ile öteki siyasi hareketlerin ardında Cumhuriyet'in yıkılması ve Anadolu topraklarının tekrar parçalanması, emperyalizmin çalışmaları vardı.

ŞEYH SAİTSEYİT ABDÜLKADİR

Kürt Teali Cemiyeti'nin başındaki isimlerden Seyit Abdülkadir, Damat Ferit Kabinesi'nde Devlet Şurası Reisi olarak yer almıştı.

Şeyhlik gibi bir unvan kimi uydurukçuların cahil bırakılmış olan toplum üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaktaydı. Uyduruk kimi şeyhler halkı soyarak konaklarda oturmaktaydılar.

Şeyh Sait zengin bir toprak ağası olmuştu. Hayvan sürüleri vardı. Zamanın emperyalist İngiltere istihbaratının aradığı bir oyuncu olacaktı.

İNGİLİZLERDEN İSTEKLER

Ayaklandırmaya hazırlayanların başları emperyalistlerin “vazifelilerine” şunları söylemişlerdi:

İngiltere Kürt Emirliği'ni destekleyecektir. 2Kürt Emirliği'ne Akdeniz'e çıkmak için yardım edilecektir. 3İngiltere ve öteki devletler Kürtlere silahlar vereceklerdir. 4İngiltere ve Kürtlerin ayaklanmasını destekleyecek olan devletler ilk başta Kürt Teali Teşkilatı'na tam olarak 250 bin altın vereceklerdir. 5Bu teklifler “Kürt Teali Komitesi Başkanı Seyit Abdülkadir” adına yapılmaktadır.

ZİYA GÖKALP VE İSHAK SUKUTİ

Ancak emperyalistlerin boynuna tasmalar taktıkları “ayaklanmacıların” ihmal ettikleri bir durum vardı. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Coğrafi bölgesinde İttihat ve Terakki savaştan önceki zamanlarda o bölgelerde çoktan teşkilatlanmıştı.

Ziya Gökalp Diyarbakır'dan İstanbul'a gelerek üniversite eğitimine başladığı günlerde İttihat ve Terakki'ye yeminli olarak katılmıştı.

Mustafa Kemal daha Harbiye yıllarında, Harbiye'de gece toplantılarında arkadaşlarına işmparatorluğun emperyalizmin müstemlekesi haline getirilmiş olmasını ve kapitülasyonların da kaldırılmasını anlatmaya başlamışlardı.

HALKIN KAHİR EKSERİYETİ

Emperyalizmin başlattığı ayaklandırmaya karşı bölge halkının kahir ekseriyeti evlerine kapanmıştı. Halk bir taraftan da ayaklandırmaya karşı ne yapacaklarını haberleşirlerken ayaklanmacılar talanlara başlamışlardı. Evler ve dükkanlar talan edilirken pusuya düşürülen askerler şehit ediliyorlardı. Yani “katliam!” Talana karşı çıkanlar da öldürülmüşlerdir.

AĞIZDAN ÇIKAN...

Geçtiğimiz günlerde birileri emperyalistlerin başlattıkları ayaklanmaların bastırılması ile ilgili olarak katliam iddiasında bulunmuştu. Geçmiş süreçlerdeki olayların arkalarını bilmeden böylesine iddialar yanlıştır. Vahimdir.

ATAY'DAN İKİLİ CEVAP

Katliam mı dediniz? O hgalde bakalım meslek ustalarımdan Falih Rıfkı Atay ne yazmıştır. Şöyle der bir yazısında:

“1. Dünya Savaşı sırasında Cemal Paşa'nın karargahından dönüyorduk. Önümüzden Ermeni atlıları geçmişler bir köydeki askerlerini öldürmüşler ve sonra köydeki bütün kadın, kızlara tecavüz etmişlerdir. (Oranın adını yazmıyorum.)

Katliam sözünü edenler ya da eden Bay Biden, bu satırlara iyi bakmalıdır. Anlaşıldı mı?

DERVİŞ VAHDETİ VE ŞEYH SAİT

Gelecek zamanlardaki Cumhuriyet'in ilk adımlarının yaşandığı 1908 Devrimi'nin ardından tarikat şeyhi, mürteci Derviş Vahdeti ayaklanması başlatılıyordu. 1908 Devrimi'nin emperyalistlerin imkanlarını kısıtlanacağını anlayan emperyalistler Derviş Vahdeti ayaklanmasını çıkarmtmışlardı. İstanbul kan gölüne dönmüş, Derviş Vahdeti'nin yaptığı katliamları yaşanmıştı. Padişah Abdülhamit, İstanbul'daki orduyu karargâhından çıkarmıyordu. Derviş Vahdeti ayaklanması, Mustafa Kemal'in başında bulunduğu Selanik'ten gelen Hareket Ordusu ve sivil İttihatçılar tarafından bastırılmıştı.


Dr. Reşit Galip

MECLİS'TE ÖFKE

Şeyh Sait ayaklandırması günlerinde Meclis'te mebuslar grup toplantıları yapıyorlardı. Aydın milletvekili Doktor Reşit Galip, öfkeyle yaptığı konuşmasında şöyle diyordu: “Karşı ihtilalciler, en sert tedbirlerle yok edilmelidirler.” Partilerde grup toplantıları devam ederken, Cumhurbaşkanı Atatürk, partilerin ileri gelenleriyle görüştükten sonra İnönü ve Genelkurmay İkinci Başkanı General Kâzım ve Bakanlar Kurulu'nu toplantıya çağırmıştı. Uzun süren toplantıda yeni kararlar alınıyordu.

İNKILÂP MECLİSİ KARARI

24 Şubat 1925 Çarşamba günü Meclis Umumi Heyeti toplantısında Fethi Okyar, ayaklanmayı anlatırken Derviş Vahdeti'nin mensubu olduğu tarikattan söz ederek ayaklanmacıların aynı tarikattan olduğunu açıklıyordu.

HİLAFET TALEBİ

Ayaklanmacılardan ele geçirilen vesikalardan birisinde, ayaklanmacıların hilafetin Abdülmecid'in oğullarından birisine verilmesini istedikleri de öğreniliyordu. Yine bir belgeden tespit edildiğine göre de kapitülasyoncular, Anadolu toprakları üzerindeki iktisadi imkânlarını kaybetmeye başladıkları için ayaklanmacıları böylesine politik hareketler içine iterek desteklemekteydiler. Ayaklanmacılar “Din mahvoluyor. Dinin yaşatılması lazım. Şeriat ve din mahvolmuştur” diye ayaklanmayı silahların gürültüsü altında anlatıyorlardı.

BASKIN VE TALAN

Ayaklanmanın çıkardığı vilayet ve ilçelerde toplumun kahir ekseriyeti evlerinin kapılarını kilitlemişlerdi. O bölgelerdeki cephelerden dönmüş, terhis edildikleri vakit silahlarıyla memleketlerine gelmiş olan Mehmetçikler evlerinin kapılarını kilitleyerek mavzerleriyle evlerini bekliyorlardı.

Asilerin halka dağıttıkları beyannamelerde, “Halife sizi bekliyor. Halifesiz Müslümanlık olmaz. Hiçbir Halife memleketten çıkarılmaz. Şiarınız dindir. Şeriat isteyiniz” gibi sözlerle halkı tahrik ediyorlardı.

HÜKÜMETTEN TALİMAT

Diyarbakır ve öteki vilayetlerdeki emekli zabitlere, geçmişte İttihat ve Terakki'ye katılmış olanlara ve halka, aykalanmacılara karşı harekete geçilmemesini bildiriyorlardı. Bunun bildirilmesinin sebebi, bölgede iç savaşı önlemekti.

KÂZIM KARABEKİR

Meclis toplantısında Başbakan Fethi Okyar'ın ardından Terakkiperver Cumhuriyet Partisi Başkanı General Kâzım Karabekir, söz alarak şunları söylüyordu:

“Hükümetimizin beyanatına nazaran şark vilayetlerimizin bazı yerlerinde mahdud mütegallibenin dış teşviklere kapılarak ve dini alet ve ittihaz ederek halkı tahrik etmekte oldukları anlaşılmaktadır. Bunun için örfi ilan edilmelidir. Efendiler, dine alet ittihaz ederek milli mevcudiyeti tehlikeye koyanlar lanetlidirler. Bu hareket vatana ihanettir.”

MAHMUT ESAT BOZKURT

Karabekir'in uzun alkışlarla biten konuşmasının ardından Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un teklifine Hiyaneti Vataniye Kanunu'na bir madde eklenmesi hakkındaki önerisi görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Oy birliğiyle kabul edilen kanun maddesi aynen şöyledir:

“Dini veya mukaddesatı diniyeyi siyasi gayelere esas veya alet ittihaz etmek maksadıyle cemiyetler teşkili yasaktır. Bu kabil cemiyetleri teşkil edenler hiyaneti vataniye suçu işlemiş olurlar.”

İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR

O tarihlerde Suriye, Fransızların mandası altındaydı. Türk ordusunun bazı birliklerinin Suriye demiryolundan geçirilmesi icap etmişti ancak Fransızlar buna itiraz ettiler. İngilizler de buna karşı duruyordu. İngiliz basını Şeyh Sait'in büyük kuvvetlere sahip olduğunu yayıyordu.

YENİ HÜKÜMET

Atatürk'ün başkanlığında yapılan toplantının ardından İsmet İnönü, 4 Mart 1925 Çarşamba günü yeni kabinenin teşkilini açıklamıştır. Yeni kabinede siyasi tarihte önemli yerler alacak olan şu isimler vardır:

Başbakan: İsmet İnönü (Malatya)

Dışişleri Bakanı: Dr. Tevfik Rüştü Aras (İzmir)

İçişleri Bakanı: Cemil Uybadın (Tekirdağ)

Bayındırlık Bakanı: Süleyman Sırrı (İstanbul)

Maliye Bakanı: Hasan Saka (Trabzon)

Ticaret Bakanı: Ali Cenani (Gaziantep)

Adalet Bakanı: Mahmut Esat Bozkurt (İzmir)

Tarım Bakanı: Sabri (Saruhan)

Milli Savunma Bakanı: Recep Peker (Kütahya)

Deniz Bakanı: İhsan (Cebelibereket)

Milli Eğitim Bakanı: H. S. Tanrıöver (İstanbul)

Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı: Dr. Refik Saydam (İstanbul)

Şeyh Sait ayaklanması işte bu yeni kabine ile bastırılmıştı.

KİTAPLAR:

Gazeteciyazar Taylan Sorgun'un Mustafa Kemal Paşa ile beraberlikleri olanların hatıraları ve Sorgun'a birebir anlattıklarından tek kaynak kitaplar:

1) İmparatorluktan Cumhuriyet'e, Altay Paşa'nın hatıratı ve anlattıkları.

2) Devlet Kavgası İttihat ve Terakki, İttihatçıların Sorgun'a anlattıkları.

3) Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü, Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmeden önce İstanbul'daki dönemi, o dönemi yaşayanların Sorgun'a anlattıkları.

4) Bitmeyen Savaş Kut'ül Amare Kahramanı Halil Paşa, Halil Paşa'nın hatıratı ve anlattıkları.