M. İLKER YÜCEL / AYDINLIK GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Türkiye’nin sorunları ağırlaştıkça deneyimli isimlerin açıklamaları daha da önemli oluyor. Son zamanlarda Dışişleri Bakanlığına yıllarca emek vermiş bilge diplomatları televizyonlarda daha çok görmeye başladık. Onlardan birisi de Emekli Büyükelçi Uluç Özülker.

%C3%96z%C3%BClker%2C%20Genel%20Yay%C4%B1n%20Y%C3%B6netmenimiz%20M.%20%C4%B0lker%20Y%C3%BCcel
Özülker, Genel Yayın Yönetmenimiz M. İlker Yücel'in sorularını yanıtladı

Sorunlu bölgelerde yıllarca görev yapmış diplomatlardan biri olan Özülker’e, eğitim ve görev süreçlerini, Münbiç yol haritasını ve Doğu Akdeniz’de alınması gereken önlemler başta olmak üzere dış politikadaki son gelişmeleri sorduk. Eski MİT müsteşarı Bahaddin Özülker’in oğlu olan Uluç Özülker’in babasının hazırladığı “MİT’te reform çalışması”nı ve ölümüyle ilişkilendirilen raporu da anlatmasını istedik.

■ Bir gelişme olduğunda önce hangi soruyu soruyorsunuz? Bilgiyi değerlendirme yönteminiz nedir?

1965’te Dışişleri Bakanlığına girdim. 2006’da ayrıldım. Görevlerimin hepsi sorunlu bölgelerde müzakere masalarında geçti. Böyle olunca isteseniz de istemeseniz de bir metodoloji geliştirmek zorunda kalıyorsunuz. Evvela konuyu bütün boyutlarıyla kavramanız gerekiyor. Sorunun temeline inerken kendi tutumunuzu da gözden geçirmeniz lazım. Sağlıklı sonuca varma imkanı bunlara bağlıdır. Mülkiye, Dışişleri Bakanlığına girenler için temel eğitim veren bir okuldu. Devletler hukuku, siyasi tarih, ekonomi gibi derslerde edindiğimiz bilgiler, bizi bugünlere taşımıştır. Dışişleri Bakanlığının kurumsal yapısı güçlüydü. Bünyesine kattığı kişileri eğitiyordu. Emeklilikte de güncel gelişmelerden kopmadım. Sabah kalkar kalkmaz dış basına bakarım. Ülkemizin iç politikasını dikkatle izlerim. Gazeteyi hiç terk etmedim.

YANILMAK ÖĞRETİCİDİR

■ Kağıttan mı okuyorsunuz?

Hem kağıttan hem de internetten okuyorum. Yakın çevremle konuları sürekli istişare eder ve fikirlerimi geliştiririm. Bazen yanılmanın da bize çok şey kattığını düşünüyorum. Yanılmak öğreticidir.

■ Galatasaray lisesi ve Mülkiye Türkiye’nin diplomasi geleneğini oluşturdu.

1. Dünya Savaşı sonuna kadar Dışişleri Bakanlığında neredeyse Türk yoktu. Dönem dönem Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler bakanlıkta etkiliydiler. Çünkü dil bilen kişi sayısı çok azdı. Dışişleri Bakanlığı İstiklal Savaşı’ndan sonra ulusallaşmıştır. Galatasaray Lisesi bile Fransız etkisi sebebiyle bir dönem sorgulanmıştır. Fatin Rüştü Zorlu gelecek vaadeden gençleri yurtdışına göndermiş ve yetişmesini sağlamıştır. Coşkun Kırca, İlter Türkmen gibi 15 civarında isim Zorlu’nun elinden tuttuğu, kabiliyetlerini geliştirdiği kişi oldu. Mülkiye’den mezun olduğumuz zamanlarda devlet bir güvence merkeziydi. Bugünkü koşullarda Galatasaray Lisesi’nin Dışişleri Bakanlığındaki etkisi çok azalmıştır. Mülkiye’yi zaten bitirdiler.

MENFAAT DEĞİL MEZHEP ODAKLI

Reklamdan sonra devam ediyor 

■ Hükümetin 16 yıllık dış politikasını bazı diplomatlar kesintisiz bir süreç olarak ele alırken siz 15 Temmuz’dan itibaren farklılaşma gösterdiğini vurguluyorsunuz. Yeni durumun sahadaki göstergeleri nelerdir?

Emekli%20B%C3%BCy%C3%BCkel%C3%A7i%20Ulu%C3%A7%20%C3%96z%C3%BClker
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker

Çok kutuplu bir dünyaya gidiyoruz. Buna uygun davranmamız gerekiyor. 15 Temmuz’dan sonra haddimizi ve hukukumuzu nereye kadar götürebileceğimiz ortaya çıktı. Türkiye’nin önüne objektif ve gerçekçi hedefler konulmalı. Türkiye ve İran olmadan Ortadoğu sorununu çözmek mümkün değildir. Bu geç anlaşıldı. Türk dış politikasının ana temalarında sapmalar oldu. Temel hedefi saptayıp oraya yönelmemiz lazım. Astana üçlüsünün mücadelesi ve gücü sorunların çözülmesinde çok etkilidir.

Libya’da görev yaptığım dönemde Kaddafi’yle sık sık görüşme imkanım olurdu. Bir sohbette Erbakan’ın sık sık Libya’ya gelişi konu oldu. Kaddafi bana Milli Görüş geleneğini ümmetçi ve halifeci olarak gördüğünü söylemişti. Kaddafi, Müslüman Kardeşler örgütünü sevmezdi. Bu yüzden Erbakan’ın Müslüman Kardeşler’e ilgisi hep dikkatini çekerdi. Yapılan bazı hataların işaretlerini o günlerden bulabiliyoruz. İşte o zaman tenakuz (çelişki) başlıyor. Bu etken politika değil sorunlu politikadır. Mısır’la ilişkimizi koparacak kadar ileriye götürdüler sorunu. Menfaat odaklı değil mezhep odaklı düşünülüyor. Dış politikada duygusallık olmaz. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye önünü daha net görmeye başladı. Türkiye’nin geleneksel duruşuna zarar veren bir dönem yaşadık. Yaşadığım bir olayı aktarmak isterim; Almanya’da görevliyken elimize bir belge geçti. Kaynağını söyleyemem. Belge siyasi iltica faaliyetlerini Kilise’nin organize etmesiyle ilgiliydi. İltica edenlere ciddi yaşam olanakları sunuyorlardı. Özellikle Güneydoğu’dan gelenler kolaylıkla kabul ediliyordu. Kilise kanuni bazı kısıtlamalar olduğunu Şansölye’ye iletmiş.

4 kelime 4 yanıt

Tevfik Rüştü Aras: Dışişleri tarihinde en önemli isimlerden birisi.

Kaddafi: Yazık oldu. Çünkü Libya’daki birlikti.

Monşer: İftihar etmek lazım. Çünkü monşer yazışmanın birinci kaidesidir. Her mektup monşer diye başlar

Diplomasi: Her savaş mutlaka bir müzakere ve barışla biter

■ Yıl?

1978 yılında. Cevabı mealen söylüyorum; Politikamızı yarını düşünerek oluşturmamız gerekiyor. Siz gereğini yapın biz kanuni kısmı hallederiz. Devletler yarını düşünerek çalışır.

Reklamdan sonra devam ediyor 

DEMOKRASİ İÇİN GÜÇLÜ MERKEZİ YÖNETİM

■ Bir “diktatör”le, Kaddafi’yle, görev yaptığınız dönemde yakın çalıştınız.

Kaddafi’ye bir gün “Neden halkınız için çalışmanıza rağmen sıkı bir yönetimi tercih ediyorsunuz” dedim. Cevabı şöyle oldu; “400 civarında aşiret var. Hepsi tepeden tırnağa silahlı. Otorite kurmam güçlü bir istihbarata bağlı. Başka türlü yönetemem.” Böyle ülkelerde demokrasi için güçlü merkezi yönetim gerekir.

■ Doğu Akdeniz’deki sıkışmışlık da anlattıklaırnızla bağlantılı. Nasıl aşacağız? Bakan Çavuşoğlu MGK’dan önemli kararlar çıkabileceği yönünde işaretler verdi.

Yunanistan bir proje ortaya attı. Girit’ten başlayarak 250 bin km karelik bir sahayı ekonomik bölge ilan etti. Bunun 170 bin km karesi Yunanistan’a ait olacaktır. Girit’ten Kıbrıs’a uzanan hattı düşünün. 50 bin km Güney Kıbrıs’ın 20 bin km karesi de bizim olacakmış. Bu ne cüret. 12 mil dayatmasıyla da Türkiye’ye “benden izin alacaksın” demek istiyorlar. İki defa savaşın eşiğine geldik. MGK’dan çıkacak karar bu kararları hatırlatmak şeklinde olabilir. Uluslararası kamuoyunun hafızasını teyit etme amacı olduğunu düşünüyorum. Hak güçle elde edilir. Jandarmanız yoksa mahkeme kararlarınızı uygulayamazsınız. Dikkatle planlanmalı. İmkan ve kabiliyetler iyi değerlendirilmeli. İsrail’in ihtiyaçlarını da gözeten bir çizgi izlersek daha etkili olabiliriz. Ticaretimiz zaten hiç bozulmadı. Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız için İsrail ile ilişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Çünkü İsrail’in de bize ihtiyacı var.

ERDOĞAN KONUYU KİŞİSELLEŞTİRDİ

■ ABD’nin son zamanlarda “Türkiye’yi yatıştırıcı” bir çizgi izlemeye başladığı görünüyor. ABD yönetiminin gerginliği azaltıcı adımlarıyla Hükümet’in kısa vadede ekonomiyi düşünerek seçimi atlatma telaşını birlikte ele aldığımızda Fırat’ın doğusunda hangi gelişmeleri ön görüyorsunuz?

ABD bölgede bulunmanın mazereti olarak bin 200 kadar IŞİD’liyi bazı bölgelerde tutuyor. Kürt bölgesi için kantonlar oluşturmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar. Bu yapılanmayı Lazkiye’nin kuzeyinden denize çıkarmak istemişlerdi. Türkiye’nin operasyonları ABD’nin önünü kesmiştir. ABD’nin Münbiç’te uzun vadede dayanabilme şansını görmüyorum. ABD’nin gözü İran’da. Fırat’ın doğusundan İran’da hedef alınacak. Astana üçlüsünün ağırlığını ortaya koymasıyla ABD sürecin dışına itildi. Rusya bölge için artık ana kuvvettir.

■ Jeffrey bu dönemde ana aktör. Onunla da birlikte çalıştınız. Jeffrey göreve geldiğinde “bizi anlayacak” yorumu yapıldı.

Temiz bir insandır ama ABD politikalarını uygulamakla görevlidir. Mark Parris’in yardımcısıydı. Dışişlerine gelip bizimle sık sık görüşürdü. Türkçesi çok iyidir. Diğerleri gibi tehdit etmez, yumuşak ifade eder.

Reklamdan sonra devam ediyor 

■ ABD Münbiç’ten PKK’yı çıkarmazsa Türkiye ne yapmalı?

ABD çıkmayacak. Önce diplomatik kanallar açmalıyız. Uluslarası hukuk açısından bir yere girebilmeniz için evvela mücbir sebep olması veya davet olması lazım. Mücbir sebep BM 7. bölüm 51. madde. Meşru müdafaa hakkı. Taciz ve tecavüz varsa cevap verilip önlenebilir. Yanlış hatılamıyorsam en geç 72 saat içinde Güvenlik Konseyi’nin haberdar edilmesi gerekir. Münbiç’e baktığımızda mücbir sebep var mı, yok?

■ Örgütsel bağ var. Yeterli değil mi?

Böyle yorumlanabilir ama bağ kanıtı yeterli değil. Doğrudan tehdit aranır. Tecavüz yok. BM’ye göre meşru müdafaa diyemezsiniz. Afrin’de tecavüz vardı. Siyasi çözüm olduğu anda biz oradan çıkacağız dedik. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü Türkiye için fevkalade önemldir. Barzani’ye karşı oluşan ittifakı hatırlayın. Güçlü bir merkezi hükümetle bölücülüğün üzerine giderseniz sorunu çözebilirsiniz. SykesPicot anlaşmasıyla belirlenen sınırlar değiştirilmeye çalışılıyor. Bunun için de İsrail’in çok önemli bir payı var. Bu yaptırılmamalıdır. Sınır güvenliği merkezi otoritelerin güçlü olmasıyla sağlanabilir. Bu Türkiye’nin menfaatinedir. Münbiç politikasını da toprağın sahibiyle birlikte belirlememiz lazım. Suriye merkezi hükümetiyle ilişki sorunun çözümünü sağlar. Sorunu Esad olarak gördüğünüz sürece bunu yapamazsınız.

GERÇEKÇİ DEĞİLLER

■ Hükümet buna neden cesaret edemiyor?

Tenkit olarak değil tespit olarak söylüyorum. Cumhurbaşkanı çok duygusal bir isim. Konuyu kişiselleştirdi. Başlangıçta İsrail ile Suriye’yi masaya oturtabilecek kadar etkili oldu. Sonra her ikisiyle de bozuştu. Akılcı bir politika benimsenmedi. Suriye’ye gittiğinizde size de “Türkiye’nin Müslüman Kardeşler mensuplarına imtiyaz istediği”ni açıklamışlardı. Bu hatalı çizginin sonlanması lazım. Müslümanlığın hamisi olma hedefi hata yapılmasına yol açıyor.

■ Aynı hata Mısır’la ilişkilerde de yapıldı.

Evet. Mısır’la yürütülen politika baştan aşağıya yanlıştır. Gerçekçi olacağız. Sisi orada oturuyor artık. Ve benim menfaatlerim var. Ülkenin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmalıyız. Libya’da da aynı şey oldu. Bavullarla para gönderdik, Batı müdahale etti ve Libya yıkıldı. Biz bu koşullar altında bölücü olan tarafı destekledik. Batısı üzerinde etkisi olabilecek olan tarafı değil, muhalif olan öbür tarafı destekledik. Kaddafi tasfiyesinin destekçisi olduk. Hafter eski bir generaldir. Türkiye’yi istemiyor. O şu anda Batının desteğiyle etkili oldu. Türkiye Libya’da ne yapacağını bilmiyor. Türkiye ne yazık ki çok yönlü alternatifi olan politikalar geliştiriyorken bu terk edildi ve şu anda dostsuz kaldık.

'BABAM MİT İÇİNDE MOSSAD VE CIA'NIN AĞIRLIĞINI AZALTMAYA ÇALIŞTI'

■ MİT Müsteşarlığı görevini yapan babanız Bahattin Özülker’le ilgili pek konuştuğunuzu görmüyoruz. İzninizle ısrar edeceğim. Ölümünü MİT’te reform çalışmasına bağlayanlar oldu. Bu doğru mu?

Babam 1960 ihtilaline sıcak gözle bakmazdı. O tarihte kıdemli albaydı. Alparslan Türkeş’le Amerika’da NATO kapsamında bir görevde bulunmuştu. Bir komutanından ona intikal etmiş bir sözü kullanırdı sık sık; ‘Tüpünden çıkan macunla kışladan çıkan asker geri yerine konulamaz’ derdi. İhtilal olduğunda ‘yazık oldu’ dedi ama görevinin başına gitti. Bir süre sonra Deniz Kuvvetleri kurmay başkanı oldu. 1973 yılında Bülent Ecevit İsmail Cem’i TRT’nin başına getirmek istedi. Karışık bir dönem. TRT’nin başına bir solcunun getirilmesi rahatsızlık yaratıyor. Bu yüzden de askerler MİT’in başına kendilerine yakın bir ismin getirilmesinde ısrarcı oluyorlar. MİT’in reforma tutulma tartışmalarının yapıldığı bir dönem. Babam bu süreçte Ankara’ya davet edilir ve MİT’in başına reform göreviyle getirilir. Babam “beni affedin” der ama “bu bir komutan ricasıdır” denilince kabul etmek durumunda kalır. Kıbrıs mücadelesi büyük zorluklarla verildi. İstihbarat yoktu doğru düzgün. Babamın çekilmiş bir resmini hatırlıyorum. Gördüğüm zaman “ babam ölmüş burada” dedim. Yorgunluktan bitmiş. Yaşayan bir cenaze gibi. Spazm geçirmiş. Hastaneye gitmiş. Zor günler. Babam reforma çalışması için bölge bölge dolaşıp herkesten fikir almış. Çok yoruluyor. En son durağı Samsun’da biraz uzanmak istiyor. Emir subayından camı açmasını istedikten on dakika sonra kalp sıkışmasından ölüyor. O dönem gazetelerde Amerikalıların öldürdüğü yönünde haberler çıktı. O tarihlerde MİT içinde MOSSAD ve CIA’nın ciddi ağırlığı var bu doğru. Babam bu ağırlığı azaltmaya çalıştı. İşbirliği yapmadan yapamazssınız. Onlar çok güçlüdür. Babam onların hakimiyetine girmeden bunu yapmaya çalıştı. Hazırladığı rapor doğrultusunda MİT reforma tabi tutuldu. Aşırı yorgunluk ve spazmdan dolayı hayatını kaybettiği sağlık raporlarında geçti. 26 Eylül 1974 yılında vefat etti.