Ayla Erdem/Hepimizin Sendikası Grubu Sözcüsü

Eğitim felsefemizi nasıl bir insan istediğimize verdiğimiz yanıtla belirleyebiliriz. Eğitim toplumsal, ekonomik süreçlerden ayrı değildir ve ayrı ele alınamaz. Ülkemizde yaşanan toplumsal ve ekonomik süreçler de dünyadan ayrı değerlendirilemez. Pandemi ile birlikte dünyada millî devlet bilincinin ve kamuculuğun yükselirken neoliberalizmin çöküşüne tanık olduk. Çöken emperyalist politikalar yükselen kamuculuğu dizayn edebilir mi?

Eğitimin en temel işlevlerinin başında ideolojik/kültürel işlevi gelmektedir. Eğitimle millî bilinç kazandırılabilir, toplumsal değerler aktarılabilir. 1973 yılında çıkarılan Millî Eğitim Temel Kanunu (METK)'nun 2. maddesinde eğitimin ideolojik işlevi, “Türk Milletinin bütün fertlerini, 1. (Değişik: 16/6/1983 2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; 2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek” şeklinde yer almaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı METK’de ekonomik hedefler ise, “Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmak” şeklinde yer almaktadır.

PROGRAMI ABD'Lİ KOMİSYON OLUŞTURUYOR

1973 yılında çıkarılan Millî Eğitim Temel Kanunu eğitimimizin esas hedeflerini ortaya koysa da 1949 yılında ABD ile imzalanan Fulbright Anlaşması’nın çeşitli etkileri, izleri görülmekte ve METK’de belirtilen amaçlarla çelişmektedir. Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu TürkiyeAmerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu, 1949 yılında Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan ikili anlaşma ve TBMM’den geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanun çerçevesinde çalışmalarına başlamıştır. ABD Büyükelçisinin fahri üye olduğu ve eşitlik hâlinde oy hakkıyla karar verici olduğu komisyonda 4 Türk, 4 Amerikan üye bulunmaktadır. Fulbright Anlaşması’nın 1. maddesinin ilk paragrafı şu cümle ile başlamaktadır: “Türkiye'de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu namı altında bir komisyon teşkil olunacak ve bu komisyon işbu Anlaşmanın hükümleri dairesinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından temin edilen paralarla finanse edilecek olan eğitim programının idaresini kolaylaştırmak için ihdas ve tesis edilmiş bir teşekkül olarak Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümetleri tarafından tanınacaktır...” Anlaşmanın 7. maddesi ise idare ve büro memurlarını tayin etmek, maaş ve ücretlerini tespit edip ödenmesi ile ilgili uygulama yetkisini komisyona devrediyor. Evet, yanlış okumadınız, anlaşma gereği Türk Millî Eğitim Programları bu komisyon tarafından hazırlanıyor, onaylanıyor. Aynı anlaşmanın 10. maddesi ile ABD Dışişleri Bakanı’na Komisyon’un her türlü kararını gözden geçirebilme yetkisi veriliyor. Millî Eğitim Komisyonu’na ilave olarak 1994 yılında Millî Eğitim Geliştirme Komisyonu kurulmuştur ve başında ABD’li bir isim bulunmaktadır, komisyon hâlâ yürürlüktedir.

VETO YETKİLERİ VAR

 Büyük Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözleri eğitimin ne denli önemli olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Gelecek nesilleri yetiştirdiğimiz eğitimimiz ABD’li uzmanlara emanet edilebilir mi? Millî Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan amaçlar Fulbright Anlaşması ile hayata geçirilebilir mi? Türkiye 1946’lardan siyasî, ekonomik, hukukî, eğitimsel açıdan Batı emperyalist kampının kontrolüne girmiştir. ABD Dışişleri Bakanı’na veto yetkisi veren, eğitim programı geliştirmeyi bu komisyon eliyle ABD’ye devreden Türkiye’de Millî Eğitim’den söz edilebilir mi? Bu komisyon eliyle sömürgeler için eğitim programı hazırlanır, toplumuna yabancı, Batı hayranı, Batı’ya çalışan kişiler, kadrolar yetiştirilir. Eğitim programlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulamak MEB’in uhdesindedir. Millî Eğitim Şûrası ise, Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur. Türk millî eğitim sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek için eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik eder; tavsiye kararları almakla mükelleftir. O hâlde Türkiye’nin siyasal ve ekonomik olarak ABD’den gelen baskılara karşı bağımsız hareket ettiği, ABD tehditlerine karşı vatan bütünlüğünü koruma mücadelesi verdiği koşullarda 13 Aralık 2021 günlerinde toplanacak olan 20. Millî Eğitim Şûrası her şeyden önce Fulbright Anlaşması’nı feshetme kararı almalıdır. 20. Millî Eğitim Şûrası bu tarihî sorumluluk ile karşı karşıyadır, 20. Millî Eğitim Şûrası’nı bu sorumluluğun gereğini yapmaya çağırıyoruz.