Dünyanın sonu mu yeni dünya düzeni mi?
Mehmet Yuva
Sovyet Rusya’nın dağılmasının ardından Moskova’yı eski müttefikleri Doğu Avrupa ülkeleri üzerinden kuşatma, kendi içinde ortaya çıkan siyasi, güvenlik ve ekonomik krizlerle meşgul ve felç etme, Karadeniz’de sınırlı bir bölgeye hapsetme ama özellikle “sıcak denizler” olarak ifade edilen Akdeniz’e inmesini engelleme faaliyetleri yoğunlaştı. ABD, İngiltere, İsrail, George Soros’un finanse ettiği sivil ve şeffaf toplum yalanlı projeler ile uydu devletler bu hedef için çok çaba harcadılar. Kartal yaşlandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. İkincisinde karar kılan kartal, gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine daha uzun süreli ve zinde bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir. KARTALIN YENİDEN DOĞUŞU: PUTİN
Ve sahneye Putin çıktı. Yaşlı, aciz ve ölüme mahkûm olmuş kartalın yeniden doğuşu gerçekleşti. Putin, ülkesinin içinde bulunduğu feci tabloyu tersine çevirmek için radikal kararlar aldı. Şüphesiz ki bardağın boş kısmında eleştirilecek ve Rusya’da yapılması elzem olan birçok mesele var. Ama ve lakin yoğun bakımda, her bir parçasına ölümcül mikropların musallat olduğu, akbabaların leşini yedikleri, bir sigaraya vücutlarını pazarlayan “Nataşa” ülkesi olarak anılan ruhsuz ve nefessiz kalmış bir ülkeyi, dünyanın gidişatına etki eden ve değiştiren bir merkezi kuvvet haline getirmek her yiğidin harcı değil. Moskova önce, “ya devlet başa, ya kuzgun leşe” ilkesinden hareket ederek, yerlerde sürünen, suikasta uğramış otoriteyi yeniden inşa etti. Ordu, polis ve istihbarata iadei itibar sağladı. Toplumsal güvenliği tesis etti. Ülkeyi soyan oligarkların düzenine darbe vurdu. Rusya’nın arka ve ön bahçesindeki sorunların çözümünü gündemine aldı. ABD, İngiltere ve İsrail’in Rusya’yı kuşatma hamlelerini boşa çıkardı.
ÖNCE KENDİ DÜZENİNİ SAĞLADI
Rusya’yı içinde ve çevresinde meşgul ederken ABD ve tabi devletler, Büyük Orta Doğu Projesini (BOP) Afganistan ve Irak’ı işgal ederek yürürlüğe koydu. İsrail, Büyük İsrail Projesini (BİP) hayata geçirmek üzere Şam coğrafyasına (Filistin, Lübnan ve Suriye) kapsamlı operasyonlar başlattı. Irak’tan Mısır’a kadar uzanan coğrafyada kendisine tabi etnik ve mezhep temelde uydu erkler inşa etmek için harekete geçti. Kısmi başarılar elde ettiler. Zira Moskova henüz sınırlarından uzak bölgelere müdahale edecek gücü elde edememişti. Ancak evini ve çevresini nizama sokuyordu. Stratejik bölgeleri Rusya’nın nüfuz alanlarına dönüştürüyordu. Bu hamleye Ukrayna üzerinden cevap vermek istediler. Rusya, 2014’te Kırım’ı ilhak etti. Bu adım ABD ve kuyruğundaki cepheye reddi cevap niteliğindeydi. İlhak Arapça kökenli bir tabir olup “sonradan bağlamak, katmak, yetişmek” manasındadır. Türkiye hükümeti ve ana muhalefeti dâhil ABD, AB ve güdümünde olan uydu devletler ilhakı tanımadıklarını ve tanımayacaklarını ilan ettiler. Yaptırım kararı aldılar. Ambargolar, şahıslara karşı getirilen seyahat yasakları, banka hesaplarının dondurulması ve ticaret engelleri devreye sokuldu. Rusya, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü üzerinden konumlandı.
UKRAYNA PROTOKOLE UYMADI
ABD, İsrail ve İngiltere, Rusya ile ticaretine dolaylı veya dolaysız olarak devam etti. Zira bu devletler Moskova ile kıran kırana “her ne pahasına olursa olsun” sonucu doğuracak, cepheden bir savaşa girmekten kaçınacaktır. Bunun yerine Rusya’yı, hedef ülkeler olarak belirledikleri Almanya, İtalya, Fransa ve Türkiye ile çatıştıracaktır. Kavga özellikle de Almanya ve Türkiye üzerinedir. Bu ülkeler Kırım meselesinde temkinli davrandılar. İlhakı tanımadılar ancak yaptırımlara aktif katılmadılar. Rusya, Kırım’ı Ukrayna sahasındaki gelişmelere cevap niteliğinde ilhak etti. Moskova ile Kiev arasında ilişkiler dostane ve ticaret normal seyrindeyken Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik düşmanca bir tutumu olmamıştı. Almanya ve Fransa garantörlüğünde Belarus’ta Ukrayna hükümeti ve Rusya’nın desteklediği Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetleri temsilcileri arasında 5 Eylül 2014’te Minsk protokolü imzalandı. Ukrayna’ya tabi olan Donbass bölgesindeki çatışmaları sonlandırmayı amaçlayan ve özerk yönetimlere anayasal statü hakkı kazandıran, Ukrayna’nın beslediği lejyonerlerin bölgeden ayrılmasını sağlayan bu protokole Kiev uymadı. Çatışmalar devam etti.
BARDAĞI TAŞIRAN HAMLELER
Ukrayna’nın beslediği milis kuvvetlerin sivil katliamları ve bölge halkını topyekûn göçe zorlayarak demografik yapıyı değiştirmeye kalkışması ve etnik temizlik yapması bardağı taşıran girişimlerdi. Moskova daha çok müdahil oldu. Özerk yönetimlere ağır silahlar verdi. Askeri danışmanları ve istihbarat desteği sağladı. Gidişatın lehine olmadığını gören Kiev aynı devletlerin inisiyatifi ve garantörlüğünde 12 Şubat 2015’te Minsk 2 antlaşmasını imzaladı. Ateşkesin sağlanması, ağır silahların ve lejyonerlerin bölgeden çekilmesi, Donbass bölgesinin anayasal statüde özerk yönetimler olarak kabul edilmesi sağlandı. İsrail vatandaşı komedyen Zelenskiy 2019’da iş başına getirilinceye kadar Ukrayna, Rusya ilişkilerinde ve Donbass bölgesinde durumlar sakindi. Eylül 2015’te Rusya bölgesinde sağladığı göreli sükûnetin ardından Suriye ve Akdeniz’e odaklandı. Şam’ın talebi üzerine Suriye’ye asker gönderdi.
VATAN PARTİSİ OYUNU BOZDU
Suriye’de gidişata çomak sokan Moskova’yı önce Türkiye ile karşı karşıya getirmek istediler. Suriye’de Rus uçağını düşürüp pilotunu infaz eden Türkiye ve Ankara destekli örgütlerin oyununu ülkemizde halen devlet aklını yitirmemiş olanlarla, Vatan Partisi ve mensubu olan yüksek rütbeli askerler bozdu. Bu süreç Ankara ile Moskova arasında yeni bir sayfanın açılmasına vesile oldu. Ayrıca ülke içinde başta Davutoğlu olmak üzere Amerikancı cenahın ağır bir darbe almasının kapısı aralandı. Türkiye üzerinden Rusya’ya mutlak düşmanlık yapılamayacağını anladıklarında Ukrayna üzerinden yeniden saldırdılar. Almanya’da Moskova ile iyi ilişkiler isteyen Merkel yerine Sosyal Demokrat, Sol İttifak ve “Yeşil” maskeli Sorosun çocukları iktidar yapıldı. Zelenskiy pervasızlaştı ve saldırganlaştı. İsrail, İngiltere ve ABD’nin izni olmadan tuvaletini bile yapamayan Zelenskiy Rusya ile çatışarak başta Almanya, Fransa ve İtalya olmak üzere Avrupa ülkelerine ağır bir bedel ödemelerinin kapısını aralıyor. Bu ülkeleri Moskova ile kırdırarak aslında silahlandırmaya, savaşa daha çok yatırım yapmaya ve ekonomik intihara sürüklüyor.
PUTİN’İN AÇIKLAMALARI NOT EDİLMELİ
Bu hamleye müteakip Putin, Rusya’nın sınırlarına ve topraklarına tehdit olarak algıladığı NATO’nun genişlemesi ve Ukrayna’yı biyolojik laboratuvar ve askeri operasyon üslerine dönüştürmek isteyenlere karşı askeri müdahale kararı alıyor. 9 ay sonra, Kremlin’de iki gün önce düzenlenen törende Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC), Lugansk Halk Cumhuriyeti (LHC), Herson ve Zaporojiye’yi Rus toprağı olarak kabul eden kararı imzalıyor. Bir sonraki adımı Ukrayna’yı Karadeniz’den tamamen mahrum bırakmak olabilir. Sivil kayıplar ve şehirlerin zarar görmemesi stratejisini Donbass bölgesinin kontrolüne adamış, bu sebeple Kiev’e kadar uzanan askeri operasyonlarını bu amaca uygun taktiksel olarak yürürlüğe koymuş olan Moskova, başta Kiev olmak üzere diğer şehirleri taktiksel nükleer silah veya kapsamlı hava operasyonlarıyla haritadan silebilir. Putin’in, “Donetsk, Lugansk, Zaporojiye ve Herson halklarının seçimlerini tartışmayacağız. Seçim yapılmıştır ve Rusya onlara ihanet etmeyecek.” değerlendirmesinin altı çizilmelidir.
“Batı, Rusya’yı özgür bir ülke olarak değil, kolonisi olarak görmek istiyor…Kiev rejimini düşmanlığı derhal durdurmaya ve müzakere masasına dönmeye çağırıyoruz…Batı'daki gerçek efendilerinin de beni duymasını istiyorum, Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporojiye’deki insanlar sonsuza kadar bizim vatandaşlarımızdır. Halkımızın güvenli yaşamını sağlamak için her şeyi yapacağız. Bu, halkımızın büyük kurtuluş misyonudur. Batı, 1. sınıf milletler ve 2. sınıf milletler yaratmak istiyor. Dünyayı bu şekilde bölmek istiyorlar. Yıllardır diğer ülkelere demokrasi getirmekten bahsediyorlar ancak sadece sömürü ve kölecilik götürdüler. Batı ikiyüzlüdür ve yalanlarla doludur. Batı ahlaki normları, dinleri, aileyi reddeder. Anne ve baba yerine ‘ebeveyn 1’ ve ‘ebeveyn 2’ denmesini mi istiyoruz? Kafayı mı yediler? Çocuklarımıza başka bir cinsiyetin daha olduğunun ve insanlığın yok olmasına neden olacak düşüncelerin dayatılmasını mı istiyoruz? Dolar üzerinden bizim zenginliklerimizi çalmalarına izin vermeyeceğiz. Kimseye hak etmediğini vermeyeceğiz… Kâğıt parçalarıyla kimseyi besleyemezsin, ürün, gıda lazım.” ifadeleri not edilmelidir.
ALMANYA YA SOROS’TAN KURTULACAK YA DA İKİNCİ HİTLER VAKASINI YAŞAYACAK
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Ukrayna ordusunun bu bölgelere yönelik saldırıları Rusya'ya karşı saldırganlık olarak kabul edilecek.” sözü yabana atılmamalı. Bu tünelden çıkışın adresi başta hedef ülke olan Avrupa’nın kalbi Almanya’nın vereceği karar ile olacaktır. Berlin ya Soros’un Çocuklarından kurtulacak, Moskova ile seviyeli ve dostane ilişki kuracak, ya da İkinci Hitler vakıasını yaşayacak. Ankara şimdilik denge politikaları ile süreci iyi götürüyor. Rusya meselesi ülkemizde de iç kavgayı derinleştirecek. Devlet aklı ve komşularla birlikte daha güçlüyüz şiarının kıymeti harbiyesini bilmeyen, hükümet sopasıyla erkeklik taslayan cühela bir kesim “Rusya gibi biz de Halep, Musul, Cerablus, Kerkük’ü ilhak edelim.” tweetleri atıyor. Kırım ve Donbass ilhakını tanımayız, kabul etmeyiz açıklamaları, Rus Mir kredi kartlarının iptali ve ABD ambargosunu delmeyelim, Washington’u küstürmeyelim derdinde olanlar ile bu oyunu bozanlar arasındaki mücadele Türkiye’nin geleceğini belirleyen temel çelişki olacaktır. Vatan Partisi’nin tam da bu günlerde onlarca Rus şirketi ve yatırımcısını Türk şirketleri ile ülkemizde buluşturan faaliyetleri takdire şayandır. Hükümet ve ana muhalefetin bu çalışmalara katılması ve destek vermesi elzemdir. Aksi takdirde millet TürkRus dostluğuna hizmet etmeyenlerin hesabını önce vicdanlarda ardından sandıkta keser.