Vatan Partisi lideri Dr. Doğu Perinçek, Aydınlık Gazetesi'ndeki yazısında iktidarı sert ifadelerle eleştirdi. İşte o yazı:
Adli Yıl açılışının dua ile başlatılması din istismarıdır, günümüz Türkçesiyle dinin sömürülmesi, kötüye kullanılmasıdır. Kimileri, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a yüklendi. Oysa sorumlu olan, en başta Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’dır, sonra Hükümettir ve Yargıtay Başkanı’dır, onlardan sonra da Diyanet İşleri Başkanı’dır.
İNİŞE DUA OKUYARAK SON VERME ŞANSI
Bu olay, Tayyip Erdoğan yönetiminin gidişatı ile ilgili önemli bir işarettir. AK Parti iktidarı iniş halindedir, kaybediyor ve kaybederken de mantıklı ve akıllı davranamıyor. Bu inişe dua okuyarak son verme şansları yok.
19 yıldır hükümet yönetiyorlar. Bugüne kadar Yargıtay hangi yıl duayla açıldı. 19 yıl mı yanlış yaptılar, yoksa bugün mü yanlış yapıyorlar?
Tayyip Erdoğan yönetiminin devlet törenlerinde dua okutarak kazanabileceği bir güç yok. Eğer Saadet Partisi oylarıyla iktidarını sürdürmeyi düşünüyorsa, o parti de iniş halinde ve oyları çare değil. Kaldı ki aşırı muhafazakâr kesimden bir kazanıyorsa, Türkiye’den on kaybediyor.
ÖNÜMÜZDEKİ HÜKÜMETİ BELİRLEYECEK SEÇMEN
Önümüzdeki yönetimi şu anda kararsız konumunda olan seçmen belirleyecek. Oyların yüzde 15’ini, hatta yüzde 20’sini oluşturan bu kesim, Cumhuriyetin değerleri konusunda duyarlı. Önümüzdeki seçimi Atatürk hangi tarafta ise o taraf kazanacak.
Merkezinde CHP ve İyi Parti yönetimlerinin bulunduğu Biden İttifakı, HDP/PKK ve FETÖ ile birlikte iktidar oluşturmakta ısrarlı. Vazgeçemez de, çünkü Biden projesinin vazgeçilmezleri PKK ve FETÖ’dür. Millet İttifakının bu mecburiyeti, aslında AK Parti’ye büyük olanaklar sunuyor. Çünkü Atatürk’ün PKK/HDP ve FETÖ ile yan yana getirilmesi mümkün değil.
AK Parti yönetimi, bu şansı değerlendirmek yerine kararsız seçmeni iten tavırlara devam ediyor.
HALK HAKİMİYETİNİN ŞARTI
Yargıtay dua ile açılmaz. Duanın yeri evlerimizdir, camidir, ibadethanedir. Türkiye Cumhuriyeti laik devlettir. Laiklik, halk hakimiyeti demektir. Ortaçağ devletlerinde iktidarın kaynağı ilahî idi, başka deyişle tanrısaldı. Krallar ve padişahlar, saltanatlarının kaynağının Tanrı olduğunu iddia ediyorlardı. Laiklik, iktidarın kaynağını dünyevileştirdi, halk temeline oturttu. Saltanatı yıkan demokratik devrimler, laikliği de getirdi. O nedenle laiklik, demokrasinin şartıdır. Din sömürüsünün geçerli olduğu alanda demokrasi olmaz, başka deyişle halk yönetimi olmaz.
Türkiyemizin anayasa geleneğinde Laiklik, halk yönetimi esasına göre tanımlanmıştır. Anayasamızın 24. Maddesinin son fıkrası, laikliği düzenler, bir yönüyle de demokrasinin temel şartını belirler:
“Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasal veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasal ve kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Bu hüküm, en güzel laiklik tarifidir. Din esasına göre toplumsal düzen kurulamaz, siyasal faaliyet yürütülemez, ekonomik faaliyet yürütülemez. Yargı faaliyeti, adalet dağıtımı da din esaslarına göre olamaz.
21. YÜZYIL TOPLUMU 7. YÜZYIL KURALLARIYLA YÖNETİLEMEZ
Bu durumda inanç insanların gönlünde kalacak, yargıya ve adalete yansımayacak. Bugün 21. yüzyılda toplum, siyaset, kültür ve ekonomi din esaslarına göre düzenlenemez. Bütün kudret, zenginlik, silah, ideolojik hegemonya, her şey elinizde olsa, yine de Türkiye’yi 7. Yüzyılın hükümlerine göre yönetemezsiniz. Çünkü o zaman banka yoktu, sigorta yoktu, çek yoktu, senet yoktu, kredi yoktu, tren yoktu, uçak yoktu…. 7. yüzyılın fıkıhıyla 21.YY’ı düzenleyemezsiniz.
Örneğin kadının mirastan payını erkeğin yarısına indiremezsiniz. Erkeğin dört kadına kadar evlenmesi hükmünü getiremez ve uygulayamazsınız.
Ceza Hukukunda kısası uygulayamazsınız, hırsızın elini kesemezsiniz.
AK Parti. 7. yüzyılın kurallarını kendi tabanına da kabul ettiremez. Bambaşka bir dünyadayız. 7. yüzyılın dünyasında değiliz. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan da 14 yüzyıl öncesinin hükümlerinin bugün uygulanamayacağını belirtmişlerdi.
İNANÇ VİCDANDADIR
Evet İslam inanışlarına sahibiz ve inanmakta özgürüz. İbadette özgürüz. Ancak hukuk düzeni çağa göredir. Bütün çağlar için geçerli bir hukuk düzeni yoktur ve olamaz.
İnanç insanın vicdanındadır. Yunus Emreler de öyle tanımladılar, inanç gönüldedir. Gönülden dışarı çıkıp dünyayı düzenlemeye kalktığında başarma olanağı yok. Toplumlar değişiyor, toplumlar gelişiyor, toplumlar ilerlerken siz geçmiş dönemin hukuki kalıplarını toplumların başına giydiremezsiniz.
Hz. Muhammed hadisinde “İlim Çin’de olsa gidip bulun” diyor. O tarihte Çin’de İslamiyet var mıydı? Çin’de İslam hukuku var mıydı? Ama Hz Peygamber, İlimi İslam hukuku olmayan bir yerde bulabilirsiniz diyor. İslamın geçerli anlayışı budur. Hz. Muhammed, toplumsal süreçleri gören büyük bir devrimciydi. 7. yüzyılın hükümlerini uygulayacağız dediğiniz zaman Hz. Muhammed ile karşı karşıya gelirsiniz.
BIDEN PLANLARINA HİZMET
AK Parti’nin Türkiye’nin çağdaş birikimini kaybetmesi, Biden Tayfasını sevindiriyor. Biden projesinde yer alan CHP, İyi Parti yönetimleri ve HDP/PKK, FETÖ gibi dostları, Türkiye’de iktidar olamazlar, ülkeyi yönetemezler ama Türkiye’yi kaosa sürükleyebilirler. Yargıtay’ın açılışında din sömürüsü yapılması onlara hizmet ediyor.