ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) 35 yıldır resmi olarak sürdürdüğü silah ambargosunu 18 Eylül’de kaldırdı. Silah ambargosu kararı, ABD’nin “Kıbrıs’ta iki bölgeli iki toplumlu federal devletli çözüm” siyasetinin uygulaması olarak devam ediyordu. Bu siyaset, görünüşte sürdürülen Türkiye ve Yunanistan ile ortak müttefikliğin gereğiydi. ABD, ambargoyu kaldırma kararıyla, “Türkiye de Yunanistan da ortak müttefikimizdir” siyasetini fiilen bırakmış oldu. Bu karar, böylece kapalı kapılar arkasında ve gayriresmi toplantılarda dile getirilen “Türkiye artık müttefikimiz değil” değerlendirmesinin resmen ilanı anlamına geliyor. Geçerken şunu da belirtelim, 2020 yılında ambargoyu kaldırma kararı, Kıbrıs Rum Kesimi’nin limanlarına Rus donanma gemilerinin yanaşmasının engellenmesi şartına bağlanmıştı. Ukrayna krizinin ardından GKRY ve Yunanistan tarihte olmadığı kadar Rusya ile karşı karşıya geldi. GKRY, Mart ayında aldığı Rus gemilerinin limanlara yanaşmasına izin vermeme kararıyla ambargoyu kaldırma kararının şartını uyguladı.
ABD’nin son beş yıldır uyguladığı Doğu Akdeniz ve Karadeniz siyasetinin merkezinde Türkiye’ye karşı bir askeri kuşatmanın bulunduğunu vurguluyoruz. Yunanistan’a yapılan askeri yığınak ile birlikte Türkiye’ye karşı ABDİsrailYunanistanGüney Kıbrıs cephesinin oluşturulması, Mısır’ın bu cepheye dahil edilmeye çalışılması aynı stratejinin uygulamalarıdır. ABD, Kıbrıs Rum Kesimi’ne silah ambargosunu kaldırma kararıyla yeni bir aşamaya geçmeyi hedefliyor: Kıbrıs’ta doğrudan ABD askeri yığınağı.
HEM RUSYA HEM TÜRKİYE
Bazı çevreler, Yunanistan ve Balkanlara yapılan Amerikan askeri yığınağının Türkiye’yi hedeflemediğini, Rusya için olduğunu ileri sürüyor. Aynı çevrelerin, İsrail ile ilişkileri güçlendirmeyi de savunduğunu vurgulayarak belirtelim, bu büyük bir yalandır. Bu yığınak, hem Türkiye hem Rusya’yı, iki ükeyi birlikte kuşatmak amacını taşımaktadır.
Bunu sadece gelişmeleri izleyerek analizlerimizin sonuçlarından çıkarmıyoruz. ABD’deki resmi ve gayriresmi kurumlarda bunlar açıkça yazılıp çiziliyor. Buna son bir örnek, ABD’nin etkili yayın organlarından The Hill’den bir başlık: “Putin ve Erdoğan’ı caydırmak için bir sonraki adım Kıbrıs’ı silahlandırmak”. Yazarları, emekli Koramiral Mark I. Fox ve Ari Cicerol. Mark I. Fox, 2016 yılında ABD Merkez Kuvvetleri (CENTCOM) Komutan Yardımcılığı görevinden emekli olmuş. Deniz havacısı Fox, resmi biyografisine göre, 1986 yılından itibaren Libya’dan Bosna Hersek’e ve Irak’a kadar toplamda 103 askeri operasyonda görev almış. Daha sonra planlama ve strateji birimlerinde görevler yürütmüş. Ari Cicerol ise, ABD’deki aşırı muhafazakâr Amerikan Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü’nün (Jewish Institute for National Security of AmericaJINSA) kıdemli uzmanlarından.
Yazarların bazı vurguları şöyle:
“Kıbrıs Rusya'nın artan saldırganlığına ve Türkiye'nin güvenilmez dış politikasına karşı ABD'nin önemli bir ortağıdır. (…) Kıbrıs'ın devam eden Batı yönelimini teşvik etmek için ABD, eskiyen Rus askeri helikopterlerini, T80 tanklarını, TorM1 ve BUK hava savunma sistemlerini ve zırhlı personel taşıyıcılarını ABD veya Batı silahlarıyla değiştirmesi için Kıbrıs'a hızla yardım etmelidir. Biden yönetimi ayrıca, karasularını ve açık deniz enerji kaynaklarını savunmak için Kıbrıs'a kıyı devriye gemileri ve diğer deniz teçhizatı sağlamayı da araştırmalıdır. Biden yönetimi, ABD'nin Kıbrıs'a silah satışına yönelik işe yaramayan silah ambargosu kararından vazgeçerek, Doğu Akdeniz'de istikrarı güçlendirme yolunda ilk adımı attı. Ancak tek başına silah yasağının kaldırılması olumlu gelişmeler yaratmak için yeterli değil. Artık ABD, ortağının güvenliğini çok ihtiyaç duyulan silahlarla destekleyerek bölgeye tam olarak müdahil olabilir.” (The Hill, 27 Eylül 2022)
KKTC’NİN TANITILMASI İÇİN ATAK ZAMANI
Bu koşullarda, ABD’nin stratejisine karşı Türkiye’nin ilk adımı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanıtılması için çalışmaları hızlandırmak olmalıdır. ABD’nin Rusya ile birlikte Türkiye’yi de kuşatması cepheleşmenin netleşmesi ve keskinleşmesine neden olmaktadır. Bu cepheleşmede, Yunanistan ile GKRY’nin açıkça Atlantik safında yer alması, KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için elverişli bir durum yaratmaktadır. Tabii, öncelikle Türkiye ile birlikte Atlantik’in hedefinde yer alan ülkelerle aynı çizgide buluşmak için Atlantik döneminde izlenen politikaların kalıntılarının da terk edilmesi ve daha cesur adımlara ihtiyaç vardır. Türkiye’ye yönelik kuşatmanın bertaraf edilmesi de böylece sağlanabilecektir.
Aydınlık