Ya İstiklâl Ya Ölüm dizisinin son iki bölümünü bugün saat 20.00’de TRT–1’de izleyeceğiz. Hepimiz ekran başındayız. 

FUNDA ÇETİN

Bazı sanat eserleri vardır, bitmesini istemezsiniz. Bu Dizi de öyle. Yönetmeniyle, oyuncularıyla, kamerasıyla, ışığıyla çok başarılı, mükemmel bir çalışma. Bu köşede 30 Mart 2020 günü yazmıştık. Daha sonraki bölümleri izledikten sonra daha büyük bir heyecanla alkışlıyoruz. 

Artık Dizinin kahramanından da söz edebiliriz. Emek veren herkese helâl olsun. Ancak senaryoyu yazan Funda Çetin, bu ortak başarının temelini kurmuş. Dizinin bütün kahramanlarında, en sonunda O’nun birikimi ve duruşu var. 

CUMHURİYET DEVRİMİNE GİDEN İKTİDAR SAVAŞI

Öncelikle 23 Nisan’a giden yolda başlangıç tarihi, çok doğru belirlenmiş. 16 Mart 2020 günü İstanbul’un fiilen işgali, Padişah Hükümeti ile Anadolu’daki Devrimci Hükümet seçeneklerinden ilkinin elendiği gündür. Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya çıkışındaki stratejik karar, Meclisin Anadolu’da toplanması için ısrarı, Erzurum Mebusu seçildiği halde İstanbul’daki Meclisi Mebusan toplantısına gitmeyişi, o gün doğrulanmış oldu. 

Dizi, İstiklâl Savaşını anlatmıyor, İstiklâl Savaşına önderlik eden Cumhuriyetin kuruluş sürecindeki iktidar mücadelesini anlatıyor. Bu nedenle senaryonun 15 Mayıs 1919 günü İzmir’in işgaliyle değil, 16 Mart 1920 günü İstanbul’un fiilen işgaliyle başlaması, çok yerinde. Altı hafta doğru seçilmiş.

Savaşa kim önderlik edebilirdi ve kim önderlik etti, İstanbul mu, Ankara mı? Funda Çetin, kameraları bu tarihsel soruna yanıt vermek için yönlendiriyor ve diziyi bu eksende kuruyor. Dizide Demirci Mehmet Efeler, Yörük Ali Efeler, Kuvayı Milliye kahramanları bu nedenle yok. Çünkü onların Ankara – İstanbul iktidar savaşında bir rolleri yok. Dikkat edilirse Dizide savaş sahneleri görmedik. Ama Ankara İstanbul savaşının sahneleri çok iyi seçilmiş. Tarihsel metinler iyi incelenmiş, ayrıca bazı anılar anlamlı yerlerde çok iyi değerlendirilmiş. 

Dizi, Türkiye Cumhuriyeti nasıl kuruldu konusunu aydınlatıyor. 23 Nisan 1920, Atatürk’ün de vurguladığı üzere Cumhuriyetin fiilen kurduğu gündür. O gün saltanat sona ermiş, Cumhuriyet Meclisi ve Hükümeti kurulmuştur. Artık ülkenin yasama organı Ankara’daki Meclis’tir ve yönetim makamı, Ankara’daki Millî Hükümettir. Bu olay, bir devrimdir.     

Türkiye, saltanattan kurtulduğu için İstiklâl Savaşını kazanabildi. O savaş İstanbul’dan yönetilemezdi. Bu durumda Millî Devrim, kaçınılmazdı. İstiklâl Savaşı’nın zaferi, Cumhuriyet Devrimiyle kazanılan zaferdir. Toplumların hayatında devrim, böyle tarihsel anların gereğidir ve zorunluluğudur.

ÖNCÜLER ARASINDA İKİ ÇİZGİ MÜCADELESİ

Funda Çetin, bu senaryosuyla İstiklâl Savaşı’nın aynı zamanda iç cephede savaş olduğunu işliyor. Ve bakışları iç cephede topluyor. Mustafa Kemal Paşa’nın “İç cepheyi sağlam tutmak esastır” diye özetlediği büyük strateji dersi, Dizimizin de konusudur. Türk sineması ve televizyon dizileri bugüne kadar bu konuyu merak etmedi. Ama Nutuk’u inceleyelim, bize baştan sona İç Cephede savaşı, dahası Öncüler arasındaki mücadeleyi anlatır. Çünkü düşmana karşı savaşı kazanmanın anahtarı, oradadır. 

Zamanın iktidar odakları olan Ankara ile İstanbul arasında bir mücadele olduğu gibi, bu mücadeleyle bağlantılı olarak Ankara’nın ve İstanbul’un içinde de mücadele var. Funda Çetin, Millî Devrimin öncüleri içindeki farklı eğilimlere de ışık tutuyor. Anadolu’daki iktidar kampında yer alanlar içinde bile İstanbul var. Örneğin bazı komutanların tereddütleri, Mustafa Kemal Paşa ile Meclisi Mebusan Başkanı Celalettin Arif Bey arasındaki diyaloglar, Halide Edip’in duygusal gelgitleri vb, Öncüler içindeki iki çizgiyi yansıtıyor. Albay İsmet Bey’in Anadolu’ya geçtikten sonra Mustafa Kemal Paşa’nın yanındaki duruşunun göz ardı edilmemesi, günümüz koşullarında daha bir anlam kazanıyor.  

Bütün bu sahneler, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinin tarihsel önemini güçlü sinema diliyle canlandırıyor. Atatürk, yalnız iradesi ve kararlılığıyla değil, programı, stratejisi ve siyasetleriyle Devrimin tartışmasız önderidir ve zaferin güvencesidir. 

TARİHİN DIŞINDAN ELEŞTİRİLER

Aydınlık gazetemiz, çok iyi yaptı, bu diziyi tartışan söyleşiler ve yazılar yayınladı. Özellikle Öncü Gençlik Genel Sekreteri Ferdi Tanhan’ın yazısı tarihsel süreci aydınlatan bir öncü yazısıydı. 

Tarihin dışından yapılan eleştiriler de oldu. Ama tartışma bütünüyle o süreci daha iyi anlamamıza hizmet etti. Aydınlık, 23 Nisan’dan yüzyıl sonra Millî Devrimin yayın organı görevini yerine getiriyor.

Funda Çetin ve arkadaşları, 23 Nisan’ın yüzüncü yılında görsel sanatımıza tarihsel bir eser kazandırdılar. Elbirliğiyle üretilen bu güzel eserin yönetmeni Yasin Uslu’yu ve dizinin bütün kahramanlarını ve emekçilerini yürekten kutluyoruz. Bilinçlerimize parlayan bir ışık, yüreklerimize sönmeyen bir ateş, gönüllerimize unutulmaz duygular armağan ettikleri için. 

DERGİLER

TEORİ DERGİSİ, son sayısında 23 Nisan’ın yüzüncü yılını işliyor. Geçen Mayıs sayısında da Atatürk’ün devrimci hükümet atılımına ışık tutmuştu.