EKREM DEMİR

Sur Kültür Yolu Festivali ilk gün coşkusuyla sürüyor. Bütün sokakları caddeleri, tarihi mekânlarıyla sanatla kültürle dolan Sur içi, festivali sevdi… 

Sur Diyarbakır’ın merkez ilçelerinden biri, tarihi yapıların da merkezi… Bu yapılarda, parklarda, köşe başlarında aynı anda başlayan etkinlikler coşkuyla ve heyecanla takip ediliyor. Belediyenin verdiği rakama göre Dağkapı Meydanı’nda düzenlenen Oğuzhan Koç, Zara, Murat Dalkılıç ve Zeynep Bastık konserlerini her akşam 30 bin civarında vatandaş izledi.

Bakanlık adına festivali takip eden Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Sur Kültür Yolu Festivalini Aydınlık’a değerlendirdi.

‘HALKIMIZ KUCAKLAŞMAYA AÇIK’

Demircan’la, etkinliklerde, sokakta, kafelerde gün içinde birkaç defa karşılaşmak mümkün… O karşılaşmaların birinde de festival gözlemlerini aldık. Sur’un ciddi bir dönüşüm yaşadığını belirten Demircan, Surlarla birlikte eski eserlerin restore edilerek, içerisine yeni hayat kurgulandığını, kültürel faaliyetlerle de tahkim edildiğini ve vatandaşın bunu sahiplendiğini kaydetti. Bakan Yardımcısı Demircan, “Şehrin bütün paydaşlarının yediden yetmişe herkesin duyduğu herkesin mutlu olduğu herkesin kabullendiği inanılmaz geniş yelpazeli bir festival oldu. Ben de bunu şahsen iliklerime kadar hissettim. Vatandaş çok mütevazi, çok iyi insanlar, yani Diyarbakır halkını yakından tanıdık. Kucaklaşmaya, tevazuya çok açık, ne diyeyim, duyabildiğim bütün olumlu cümleleri söyleyebilirim, hak ediyor burası… Sanatçılarımız da bunu hissediyor. Biz de çok değişik disiplinlerde her türlü duyguya da dokunmaya gayret ettik.”dedi.

‘HAVASI, TOPRAĞI VE İNSANI GÜZEL’

Diyarbakır’ı anlamak için görmek gerektiğine dikkat çeken Demircan şöyle devam etti: “Burası çok ciddi bir dönüşüm de yaşadı. Sur’un içerisinde surlarla birlikte var olan o eski eserlerin restorasyonu ve onun içerisine kurgulanan yeni hayat, onun kültürel faaliyetlerle tahkim edilmiş olması… Vatandaş bunu çok çabuk satın aldı. Merak da uyandıran bir yer, özellikle büyük kentlerde alışık olmadığımız görüntüleri ve tatları burada görmek mümkün. Mesela büyük metropollerde oraya ait lezzet ve gastronomiyi bilmeyiz biz ama burada Hevsel bahçeleri, Dicle’nin yanı başında, orada yetişen bitkilerin sofraya gelişi, lezzetli gelişi, burada çok geniş ve zengin bir sofra var. Türkiye’yi tanımak adına Diyarbakır’ı görmeden, bu bölgeyi görmeden Anadolu medeniyetlerini, Mezopotamya’yı anlamak mümkün değil. Mezopotamya topraktır, havadır, sudur, güneştir, Mezopotamya insanlığın başladığı yer çünkü gıdası güzel, çünkü havası güzel, çünkü toprağı güzel. Bu kadar güzelliğin olduğu yerde elbette insanı da güzel.”

‘GELECEK BURADA’

Demircan Diyarbakır’ın dünyada hak ettiği yeri alacağını vurguladı: “Aynı anda birçok etkinlik başladı, Diyarbakırlı hepsini doldurdu, dolduruyor. Aynı etkinliklerin türleri sabit kalmak üzere içeriklerinde minik minik değişikliklerle tatbik ediliyor. Ciddi bir heyecan yarattı ve böyle bir motivasyon şehre iyi geldi. Oteller kapasiteyi doldurdu. Bu da şu demek; gelecekte bu tip etkinliklerin buranın ivmesini arttıracağını gözlemliyoruz. Yeni yeni yatırımlar, beşeri sermaye, ekonomik sermaye buraya gelecek demek çünkü burada daha yeni başlıyor. Beyoğlu ile mukayese ettiğimde ekonomik olarak 20 yıl öncesinin Beyoğlu olduğunu görüyorum. Burası 67 bin yataklarda çok daha ileri 50 bin yatağa gelir. Burası sadece turizmden, gastronomiden inanılmaz bir sektör oluşturabilir. Bu potansiyeli var. Geleceğin refah şehri, geleceğin tarih şehri, kültür şehri zaten böyle ama çok önemli bir destinasyon (hedef) olarak dünyadaki hak ettiği yeri bulacak.”

‘KÜLTÜREL ZEMİN HALKI SARMALIYOR’

Festivalin içeriğini de anlatan Kültür Turizm Bakanı Yardımcısı Ahmet Misbak Demircan, sözlerini çağrıyla bağladı: “Burada sufi müzik de var, mistik müzik de var, CSO da var, popüler müzik de var, her tür var çünkü her türün kendine göre bir alıcısı var. Sergilerin içerisinde İtalyan ressamlar da var, Da Vinci de var ama Cezeri de var veya İsmail Acar da var. Dijitalde Refik Anadol var. Ne kadar çeşitliyse o kadar kıymetli… Anadolu’nun ehemmiyeti çeşitliliği üzerinedir çünkü farklı dinler, farklı diller, farklı kültürler yani onlarca farklı medeniyet… Şimdi burada da 33 medeniyet var, İstanbul’da da var, demek ki bu Anadolu’nun hepsi aynı, o halde bu dokunuşları yapmazsak eksik kalır. Bu dokunuşları yaptık mı hiç kimse bir başkasına ‘niye o vardı’ demiyor. Hayır zaten hep birlikte olmak istiyor, bunu görmek lazım. Kültür dediğimiz şey böyle bir şeydir zaten. Kültür yereldir, yerelin her şeyini kuşatır. Kültürel zemin herkesi çok rahatlıkla ihata edebilen bir şeydir. Kültür Bakanlığımızın da vazifesi bu zaten, keyifliyiz, mutluyuz, herkes mutlu…

Diyarbakır’ı görmeden bölge anlaşılmaz. Buradan başlayın, burayı mutlaka görün…”

Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında 16 Ekim’e kadar şehirde kültür ve sanat rüzgarı esmeye devam edecek.Aydınlık