Diyanet İşleri Başkanlığımız, Kemalist Devrim kurumlarının tamamı gibi ileriye götürülmek ve geliştirilmek için kurulmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığının Kökeni
Halil Yiğit Gök 
Halil Yiğit Gök

Diyanet tartışmaları ülkemiz de belli zaman aralıklarıyla hep gündem de olmuştur.

Ancak diyanet tartışmaları, verilen fetvalar, kurumsal hatalar ve doğrular üzerinden yaşanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığının tarihsel kökeni tartışmaların konusu dahi edilmemiştir. Kısır bir döngü için de yaşanan tartışmalar Diyanet işleri başkanlığı hakkında fikirlerin oluşumunun esas belirleyicisi olmuştur.

Öncellikle bir kurumun yorumlanması için kuruluş dönemleri ve ilk yöneticileri oldukça hayatidir. Çünkü hiçbir kurum ve kuruluş tarihin süzgecinden geçmeden kurulamaz.

Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi

İlk Diyanet İşleri Başkanımız Rıfat Börekçiyi tanımak büyük önem taşımaktadır. Rıfat Börekçi ve Diyanet’in kurucu ekibi kurumun gereklilikleri hakkında bize detaylı bilgileri sunacaktır.

Rıfat Börekçi 1860’ta Ankara’nın Bala ilçesine bağlı Beynam köyünde dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamlamış, Arapça ve İslami Eğitimini ise İstanbul almıştır.

 Rıfat Börekçi milli mücadele yıllarında Ankara müftüsüdür. Rıfat Börekçinin kişiliğini anlamak için milli mücadeleye yaptığı katkıları bilmek çok önemlidir.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Ankara’ya geldiğinde cebinde yalnızca 1200 Lira bulunuyordu. (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 286) Mazhar Müfit beyin anlattıklarına göre Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi, Milli Mücadele karargâhının kapısını çalmıştı. Mazhar Müfit Bey hocayı karşılamakta kusur etmemek istiyordu. Hocanın sigara içip içmediğini, kahve ikram edilip edilemeyeceğine kadar yanındakilere sordu. Ancak ne sigara vardı ne de kahve. Rıfat Börekçi elde ki yokluğun farkındaydı. Mazhar Müfit Bey Müftüye ikramlarını sunsa da Rıfat Börekçi nazik bir şekilde reddetti. Çıkınından 1000 Lira milli mücadele de kullanılması için para uzattı. Mazhar Müfit Bey parası olduğunu söylüyordu. Ancak kasa da sadece 48 kuruş vardı. Rıfat Börekçinin sergilediği yüksek maneviyat Kemal Paşa’da ve yanındakiler de derin bir mutluluk oluşturmuştu. Mazhar Müfit Beyin aktardıklarına göre parayı teslim aldıktan sonra Rıfat Börekçiye kahve ikram edildi. Kahvelerin şekerli olması beklenirken Rıfat Bey şekerin yokluğunu bildiği için istemedi. Derin ruh ve düşünce ile milli mücadelenin ilk finans kaynaklarından birisi oldu. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan ölümüne kadar Atatürk’le beraber, s. 506)

Aynı zaman dilimi içerisin de Ankara Müftüsü milli mücadelenin ne zorluklarda yapıldığını ziyaret ettiği karargâhta fark etmişti. Ankara esnafını kapı kapı dolaştı. Milli Mücadele için Ankara esnafından tam 46.500 liralık yardım toplamıştır. (Ali Sarıkoyuncu, Atatürk ve Din adamları, s. 172)

Ankara Fetvası

Rıfat börekçinin şahsından örnekler vermemizin dışında Milli Mücadelenin içerideki yansımalarına karşı koyan birçok din adamı bulunmuştur. Bahsedilen müftüler, imamlar, vaizler halifeye karşı çıkmıştır.  Bizzat İstanbul Hükümetinin emri ile çıkarılan İstanbul fetvasına karşı, Rıfat börekçi ve 153 müftü Ankara Fetvasını yayınlamıştır. İstanbul fetvası Kuvvacıların öldürülmesini helal kılan bir fetvaydı. Anadolu halkı üzerinde önemli etkileri olmuştu.  Bahsedilen etkiyi Ankara fetvası Kuvvacıların vatanseverliğini anlatarak kırmıştı.

Ankara fetvasının bir diğer önemli özelliği ise 3 Mart 1924’te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının temellerini atmasıdır. Diyanet fahri olarak 1922 Nisan 1920 tarihlerin de İradei Milliye gazetesin de yayınlanan Ankara fetvası ile kurulmuştur.

Ankara Fetvası ilk maddesinden rahatlıkla anlaşılabilir bir fetvadır. Ankara fetvasının ilk maddesi özetle halifelik kurumunun baskı altında olduğunu, yürütme ile ilgili işlerin yapılamadığını bu gibi sebeplerle kurtuluş mücadelesini de Ankara Hükümetinin ve onu destekleyen yapıların yanında yer almanın gerekliliğini anlatmıştır.

İnsanları yalnızca biyolojik olarak yorumlamak batının düştüğü hatalardan birisidir. Yüksek maneviyat ve kültür çoğu nükleer ve biyolojik silahtan daha güçlüdür. Vatan bilinci üzerinde yaşadığın toprağa aidiyet, silahtan daha önemlidir. Öyle olmasaydı ABD Vietnam da yenilmez, İsrail Lübnan Hizbullahı’na karşı kaybetmezdi. Rıfat Börekçi Ankara Fetvası ile milli duyguları harekete geçirmiş, çelikten maneviyatın gün yüzüne çıkmasında öncü bir rol oynamıştır.

Halifeye bağlılığında şüphe duyulmayan müftüler, Milli Mücadelenin yanında yer alıyordu. Diyanet İşleri Başkanlığının bizzat atamızın emriyle kurulmasının arkasında ki gerçeklik Ankara Fetvasının tutumunda yatmaktadır.

Diyanetin kaldırılması her tarikat ve cemaatin istediği gibi hareket etmesinin önünü açacaktır. Nitekim milli mücadelenin öncüleri bunun farkına kitaplardan değil, savaş meydanın koşullarında varmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı ihtilalci bir kurumdur. Savaş meydanının, milli mücadelenin bağrında Atatürk’ün emri ile kurulmuştur.

Milli Mücadele yıllarının ardından Rıfat Börekçi öncülüğünde Diyanet İşleri Başkanlığı, Elmalılı Hamdi Yazır’ın Türkçe Kuran çevirisini de içinde barındıran 9 önemli eseri topluma kazandırmıştır. 19241950 arasında ki tek parti döneminde ki Diyanet İşleri Başkanlığı 352.000 eser kazandırmıştır. 45.000’i Kuran Tefsiri 60.000’ini Buhari hadisleri 247.000’i ise değişik din kültürü eserleriydi. (Abdullah Manaz, Atatürk reformları ve İslam, s. 147) Yayınlanan eserlerin büyük çoğunluğu Rıfat Börekçinin yönetimini yaptığı ilk 15 yılın ürünleriydi. Gazi Paşa, Rıfat Börekçiye bu yüzden derin bir saygı ve hayranlık duymaktaydı.

Güncel Yaklaşım

Diyanet İşleri Başkanlığının her kurumda olduğu gibi yanlışları ve hataları vardır. Temsil yetersizliği, fetvalarda ki hatalar, kurumun bütçesi ve daha birçok şey tartışılabilir. Ancak özü itibariyle devrimci bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığının kapatılması çağrısı yersiz ve gereksizdir. Laik toplum düzenin de dinsel ihtiyaçların karşılanması bir gerektir. Toplumumuzun dinsel ihtiyaçları Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından karşılanmaktadır. Biz Atatürkçülere düşen görev, Diyanet’in kapatılması değil kuruluş felsefesinin hatırlatılmasıdır.

Biliyorsunuz ki ülkemiz 15 Temmuz hain kalkışma girişimi yaşadı. Fetullahçı terör örgütü mensupları meclisimizi gazi edecek kadar gözlerini kör etti. Fetullahçı terör örgütü Kahraman Türk polisinin bütün unsurlarına sızmayı başarmıştı. Ancak sızamadığı Polis Özel Harekâtımızı darbe gecesi Gölbaşı Polis Özel Harekât merkezin de şehit etti. Polis Özel Harekâtlarımızın kahramanlık sergilediği o akşam, Türk milleti Fetullahçılar her yerde sızdı diyerek Türk milletinin vurucu gücü olan polislerimizin arkasında durmasıydı ülkemizin hali ne olurdu. Nitekim Fetullahçı çetenin sızamadığı polislerimiz darbenin bastırılmasında öncü kuvvet olmuştur. ( 15 Temmuz Gecesi şehit olan asker, polis ve sivillerimizi saygıyla anıyoruz)

Diyanet işleri başkanlığını da bugün aynı tutumla değerlendirmek gerekir. Üzerine basarak belirtiyorum, muhakkak hatalar yapılmıştır ancak bugün doğru mevzide Türk milletinin değerlerini korumaktadır.

Diyanetimiz şehitlerimizin kanıyla kurulan cumhuriyet kurumlarından yalnızca biridir. Diğer bütün kurumlar gibi belli bir hizmet amacı taşımaktadır. Diyanetin kapatılması talebi niyeti üzüm yemek değil bağcı dövmek olanlara fırsat vermektir. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığının kapatılması Kemalist Devrim kurumlarının tartışılması anlamına gelmektedir. Karşı devrimcilerin oluşturduğunuz kurumları kendiniz kaldırıyorsunuz öyleyse cumhuriyete de gerek yok cümlelerinin muhatabı haline gelmektir. Diyanet gerekli olmayan bir kurum niteliği taşımasaydı, savaş meydanını tecrübe etmiş milli mücadele öncüleri tarafından kurulmazdı.

Tekrar ve önemli olduğu için dile getiriyorum, Diyanet İşleri Başkanlığımız da Kemalist Devrim kurumlarının tamamı gibi ileriye götürülmek ve geliştirilmek için vardır. Çabamız kapatmak değil, eksikleri hataları giderip kurumumuzu ileriye taşımaktır.

Kemalist Devrim yapılan işlerin bütünüdür, birbirinden ayrı düşünülemez.

Halil Yiğit Gök

TGB İzmir Üyesi

tgb.gen.tr