Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenen ‘6. Din Şurası Kapanış Programı’nda dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Erbaş, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyo ekonomik ve kültürel değişimin, dini inanç, ahlaki değerler ve milli kültürü tehdit eder hale geldiğini öne sürdü.
Bu durumun dini hayatı zorladığını ve Müslümanların savunma mekanizmalarını zayıflatarak gelecek tasavvurunu gölgelediğine söyleyen Erbaş, iç ve dış dinamiklerce dini inanç ve değerlerin istismarının ve araçsallaştırılmasının dinin geniş kitleler nezdinde zemin kaybetmesine yol açtığını söyledi. Erbaş, Türkiye’nin bu istismarın en somut halini 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde yaşadığını hatırlatarak sahih din anlayışının korunup yaygınlaştırılmasının ne kadar önemli olduğunun çok acı bir şekilde görüldüğünü ifade etti.
Dinin, her toplum ve tarih için geçerli olan sabitelerinin tartışmaya açılmaması gerektiğini vurgulayan Erbaş, içtihada bağlı dini hükümlerin üretildiği tarihsel şartların sosyoekonomik gerçeklikler açından yeniden yorumlanabileceğini söyledi.
DİYANET SOSYAL MEDYAYA GİRİYOR
İnanç karşıtı akımların, İslam coğrafyasında meydana gelen olumsuzlukları ve ortaya çıkan terör olaylarını, arka planını sorgulamadan sosyal medyada İslam’ın aleyhinde kullandığına işaret eden Erbaş, bu tür olumsuz paylaşımların etkilerinin ortadan kaldırabilmesi için uygun içeriklerin oluşturulup sosyal medyada yayınlanmasının sağlanması gerektiğini açıkladı.
TARİKATLARA DENETİM MESAJI
Üstü örtülü tarikat ve cemaatlerin denetlenmesi çağrısı yapan Erbaş, “Dini kültürel oluşumlar ve dini sosyal teşekküller çoğunlukla toplumsal hayatın olağan seyri içerisinde meydana gelen oluşumlardır. Bu oluşumlar üzerinden yanlış ve maksatlı bir biçimde dinin olumsuz temsilinin zuhur etmemesi ve dini inanç ve değerlerin istismar edilmemesi için söz konusu grupların şeffaf bir yapıya kavuşturulması ve denetime açık hale getirilmesi önem arz etmektedir” diye konuştu.
Erbaş’ın “Din Şurası”ndaki konuşması, geçen aylarda ortaya çıkan “Diyanet’in tarikatlar raporu”nu akıllara getirdi. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir tarikatlar araştırmasının raporu hazırladığı ortaya çıkmıştı. Aydınlık gazetesinin gündeme getirdiği raporda, tarikatlar tek tek incelenmiş ve uyarılarda bulunulmuştu. Raporda tarikat ve cemaatlerin ticari alandaki etkinlikleriyle hızla holdingleştikleri, gizlice örgütlenerek, devletteki kadroları liyakat kriteri dışında suistimal etmeye başladıklarının altı çizilmişti. Rapora “Bu yapıların yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantıları incelenmeli” notu da düşülmüştü.
NURCULAR DİYANET’E ATEŞ PÜSKÜRDÜ
Rapora en sert tepkiyi gösteren oluşumlardan biri Nurcular olmuştu. Nurcuların yayın oraganı Yeni Asya gazetesi, 17 Nisan 2019’da yayımladığı başyazıda şu ifadeleri kullanmıştı:
“Diyanet İşleri Başkanlığı’na atfedilen ve ‘Gizli’ ibaresi bulunan rapor ‘Dini –Sosyal Teşekküller, Geleneksel DinîKültürel Oluşumlar ve Yeni Dinî Yönelişler’ başlığını taşıyor. Önsöz’de, raporun Din İşleri Yüksek Kurulu’nun İnançlar ve Dinî Oluşumlar Komisyon koordinasyonunda hazırlandığı belirtiliyor.
Akademik yaklaşım ve ciddiyetten uzak, son derece subjektif değerlendirmelerle dinî grupların töhmet altında bırakıldığı raporla ilgili henüz Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir açıklama gelmemesi raporu sahipsiz bıraktı. Kamuoyu, sahiplenilmesi durumunda vahim sonuçlar ve tartışmalar doğuracak raporla ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir açıklama beklemeye devam ediyor.
Sivil alanlara işaret eden din işlerinin hangi şartlarda ve kimler tarafından doğru bir şekilde yürütüleceği öteden beri tartışılan bir husustur. Öteden beri tarikat ve cemaatleri tehdit olarak gören devletçi yaklaşımlara dinî hizmetlerle ilgili tartışmaların odağında olan Diyanet’in de müdahil olması kabul edilebilir bir durum değildir.”
Diyanet İşleri Başkanlığı raporunda Süleymancılar hakkında ‘yeni bir FETÖ’ ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısı yapılıyordu: “Süleymancılarla ilgili olarak, onların, birtakım yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantısı olduğu iddialarının ciddiye alınması ve yeni bir FETÖ ile karşılaşmamak için gerekli incelemelerin yapılması, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.” Raporda şu bilgilere yer veriliyordu:
Süleyman Hilmi Tunahan’ın (1888 1959) öncülüğünde ortaya çıktığı için ona izafeten “Süleymancılık” olarak bilinir.
Öne çıkan görüşleri: Nakşî geleneğin içinde filizlenmekle birlikte kendilerini bir tarikat olarak nitelemeyen oluşumun son derece içe kapalı yapısı nedeniyle görüşlerini sağlıklı bir şekilde tespit edebilme imkânı pek bulunmamaktadır. Yayın organları olan “Yedi Kıta” dergisi “Tarih, İnsan ve Hayat” dergisi aktüel içerikli olup, cemaatin kendine özgü görüşlerini yansıtan bilgilere buralarda rastlanmamaktadır.
Faaliyetleri: Cemaatin faaliyetleri günümüzde orta ve yükseköğretim öğrencileri için yurtlar, Süleymaniye Özel Eğitim Kurumları ve Kur’an kurslarıyla devam etmektedir. Yurt, kurs ve okulların finansmanı, sahip oldukları çok sayıdaki holding ve halktan toplanan yardımlarla karşılanmaktadır.
YENİ FETÖ UYARISI
Süleymancıların, Kur’an kurslarına Diyanet’in ismini kullanarak yardım topladıkları, cenazelerde para karşılığı Kur’an okuma ve ıskat hususlarında da oldukça aktif davrandıkları bilinmektedir. Süleymancılarla ilgili olarak, onların, birtakım yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantısı olduğu iddialarının ciddiye alınması ve yeni bir FETÖ ile karşılaşmamak için gerekli incelemelerin yapılması, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Zira uzun yıllar cemaat bünyesinde çalışmış, içyüzlerine vâkıf olduktan sonra onlardan ayrılmış olan ve cemaat içinde ‘Kozan imamı’ olarak bilinen Mustafa Akyıldız, oluşumun din anlayışı ve yapılanmasıyla ilgili oldukça ciddi iddialarda bulunmaktadır.
Buna göre, cemaatin Türkiye genelinde bölgeler bazında ‘kolordu kumandanlığı’ ismi altında yapılandıkları öne sürülmektedir. Cemaat hakkında dile getirilen bir başka iddia da 16 yıldır derin güçler tarafından kontrol altında tutulduğudur. 1980 darbesinden sonra arkadaşıyla hapse alınan Kemal Kaçar’ın, o dönemki MİT tarafından hapiste anlaşmaya zorlandığı, anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldığı söylenmektedir.”
RAPOR UYGULANMADI
Diyanet’in cemaatleri kızdıran söz konusu raporun üzerinden aylar geçmesine rağmen uygulamaya konmadığı belirtiliyor. Erbaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bulunduğu şurada rapordakine benzer ifadeler kullanması dikkat çekti. “Gizli” ibareli raporun ortaya çıkmasından bu yana Diyanet’ten bir açıklama gelmemişti.
DİJİTAL VAİZ
Öte yandan Erbaş’ın Din Şurası’ndaki “dijital” vurgusu da dikkat çekti. İbadet yerlerinin kadın, çocuk, genç ve engellilerin ihtiyaçlarını karşılama yönündeki uygulamalarla destekleneceğini anlatan Erbaş, cami merkezli irşat faaliyetlerinin yanı sıra ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda vaizlerin bir kısmının dijital ortamlarda, bir kısmının ise gezici irşat faaliyetlerinde istihdam edilerek hizmet alanlarının genişletilmesi ve çeşitlendirilmesi yönünde çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının farklı dil ve lehçelerde yaptığı yayınları çeşitlendirmesi, bilişim teknolojilerinin sunduğu imkanları kullanarak etki alanını genişletmesi ve uluslararası düzeyde nitelikli yayınlarını artırabilmek amacıyla bir çeviri ofisi kurmasının gerekliliğini dile getirdi.
Başkanlığın ayrıca sosyokültürel değişimleri ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeleri göz önüne alarak dijital yayıncılık alanında kaliteli ve etkin yayınlar üretmek için Dijital Yayınlar Daire Başkanlığını bir an evvel faaliyete geçirmesi gerektiğini belirten Erbaş, çocuklar, gençler ve dezavantajlı gruplara yönelik yayınlar, stratejik öncelikler arasında yer almalıdır. Bu kapsamda dijital mecralarda yayımlanacak ürünler farklı disiplinlerden istifade eden bir anlayışla zenginleştirilmeli, ayrıca çocuklara yönelik bir televizyon kanalının kurulması için gereken adımlar atılmalıdır.” dedi.