DİNİ İLİM İLE HARMANLAYAN TEK İNANÇ SİSTEMİ İSLAM'DIR.
61 izlenme 15 Mayıs 2022
Leyla Düzel yazdı
Hurafeler ilmi reddeder ve her dinin
uydurulmuş ve gerçeğinden kopuk birçok bilimden uzak fikirleri;
Tanrı tarafından indirilmiş kutsal kitapları gölgede bırakmayı
başarmıştır.
Bunun sebebi insanların dini kitapları
tanımak için bir kez dahi ellerine almadan kolaycılık ile
birilerinin anlatımı ile yetinmeleridir.
Bu asırlar önce okuma yazma oranının
düşüklüğü ile yerleşmiştir. Fakat eski din adamları ilim
sahibi iken gelişen Dünya düzeninde söylenti şeklinde teknoloji
sayesinde hızla dalga dalga yayılmayı sağlayan, din kisvesine
bürünüp şahsi emellerine uygun mürid toplayan cemaatler
çoğalmıştır. Halbuki okuma oranımız artık bir hayli yüksek.
Peki okumadan duyulana inanma kolaycılığına insanoğlu niye
sapıyor?
21. yüzyılda her din özünden kopmuş
ve inananı azalmıştır. Tüm Dünya'da Ateizm ve Deizm yükselen
inanç sistemleri içinde yer almaktadır. Yeni kilise inşası yok
iken var olanlardan çoğunun içi daire olarak vatandaşlarına
satılmaktadır. Pazar ayinlerine ise sadece çocuklarını kilise
okullarına göndermek isteyenler; devam ettiğine dair referans için
katılmaktadırlar. Hristiyanlar yatılı kilise okullarının
yüzyıllardır çocuk istismarına olur verdiğini bu yüzyılda
açılan binlerce davadan öğrenmiş oldu. Yabancı medyada gün
geçmiyor ki bir skandal daha patlamasın.
Ülkemizde ise yabancı ülke etki
ajanlarının kurdurduğu bir takım tarikatlar halkı İslam
dininden soğutmak için var gücü ile çalışmaktadır. ABDAB'nin
imalatı olan DEAŞ ile İslam dinini bilinçli bir şekilde vahşi
göstermeyi ve İslam ile Terör'ü aynı cümlede kullanmayı
başardılar. Bu algı maalesef kendini Müslüman diye
tanımlayanların beynine dahi işlendi.
Bunun yanında bahsettiğim bu tip
proje tarikatlarda bademleme ve çocuk istismarına yol vererek İslam
dini ile Çocuk tacizini aynı cümlede kullananlar çoğaldı.
Velhasıl din ile ilmi harmanlamayı beceremeyen dini bilgisi düşük,
inanç cahili çok kişiyi İslam'a düşman ettiler. Bunun yanı
sıra bazı din adamlarının 21.yüzyılda gelişen insan beynine
ters aptalca yorumları da milletimizi dinden uzaklaştırdı.
Atatürk'ün kurduğu Diyanet İşleri
Başkanlığı ise halâ yalın bir dile sahip değildir. Türk İslam
anlayışı tam yerleşmemiş olduğundan bazen zamanı okumakta geri
kalmaktadır. İki yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuran'ın
özüne dönme, korkutucu değilde güzel taraflarını çıkaracak,
sadeleşme sağlayacak reform hareketine başlamaktan bahsetmiş olsa
da kurulan baskı sebebi ile maalesef rafa kaldırılmıştır.
Bilim ile Din birbirinden ayrıldığı
takdirde, sadece Din insanları gericiliğe, sadece Bİlim ise
Ateizm'e ve Deizm'e sürükler.
Kuran baştan sona Bilim ile inancı
harmanlamıştır. Bunun adına İslam Dini diyoruz.
Din, ruhu terbiye ederken, Bilim
varoluşumuzdan yok oluşa yol göstericimizdir. Buna ise İlmi İnanç
diyoruz.
Din nefes ise, İlim vücuttur.
İki olguyu birbirinden ayırmamak,
bireysel varoluşta olgunlaşmak için şarttır.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin
bilmektir.
Sen kendini bilmezsin, ya nice
okumaktır.”
Yunus Emre
Kuran'ı Kerim'in "Oku' kelimesi
ile başlaması aslında mucizenin ilk şifresidir. Çok okuyan ve
bilgi sahibi olanların fikirlerini daha çok önemsemez miyiz? Fikir
sahibi olmak için bilgi sahibi, bilgi sahibi olmak için yaratılışta
bize verilen merak duygumuz gereklidir.
Din ise cahil bir takım dinciler
tarafından mantık dışı bir hale getirilmiştir. Bilgisiz
cahillerin ürettiği sıradan mantık hataları ile fikir
açıklamaları Kuran'ı ve İslam'ı kirletmemelidir. Ama bunu anca
Kuran'ı kendi dilinde okuyan ve çözümleme bilincine sahip olanlar
yapabilir. İslam dinini hiç bir din adamının söylemi lekeleyemez
ve yok edemez. Bunu sağlayacak olanda gerçek manada özünü
kavrayan ve çağa ayak uydurarak yaşayabilenlerdir.
İlim ve dini değere sahip
yöneticilerin kamusal alanda makam sahibi olması vicdanlı, dürüst,
adaletli ve ahlaklı kararlar almasını sağlar.
Yalnız bir şartla. Burada ince bir
ayar vardır. Birinin diğerinin üzerinde baskı kurmamış olması
gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer
Müslüman ülkelerin ilerisinde ve güçlü bir devlet yapısına
sahip olması bundandır.
Bireysel laik olunmaz ama makam
sahipleri görevsel laik olmalı.
Bu ilkelerin hak ettiği yerde değer
bulmasıyla, birbirinin alanlarına nüfus etmemesiyle toplumda Milli
Şuur oluşur.
Bir toplumu değiştirecek olan,
evrensel ve sistemsel bilgi ve anlayış, edep ve saygı, samimilik
ve doğruluk, düşünce özgürlüğü (nifak ve münafıklıktan
kurtarır, özgüveni aşılar), insani hukuk ve adalet, herkesin
hukuk önünde hesap verebilir ve sorulabilir olması gibi etkenler
beyinde değişim ve dönüşümü tetikler.
Ya değilse.
Ayrılık, korku, nifak, suçlama,
tedirginlik, terör, adam kayırma, kanunsuzluk, yalan dolan,
dinitarihi, tarihi kişileri manipüle eden, saygısızlık, rüşvet,
cehalet alır gider.
Bu Dünya'nın Ateş'i bunlardır. İlim
ile din inanç kurallarını özümsememiş; saygısız, adaletsiz,
ahlaksız, devşirilmiş fikirlere sahip bencil velhasıl liyakat
sahibi olmayan şeytanlaşmış insanların Dünya'yı yönetmesine
izin verildi.
Bu hakimiyeti engelleyecek tek güç
inançlı milli şuura sahip toplumlardır.
Dünya'nın ateşini söndürecek olan
da çağdaş Türk İslam anlayışına sahip yalın bir inançla
bilimin önünü açan güçlü ve tam bağımsız Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'dir.