FETÖ’den sonraki en büyük tehdit, tefrika ve fitne merkezi olarak gördüğüm Süleymancılık hakkında vaktiyle bir makale kaleme almıştım. Çok ciddi ithamların yer aldığı yazıma maalesef hiçbir Süleymancı çıkıp cevap verememişti. Zira yazdıklarımın tamamı belgeliydi.
Son gelişmeler nedeniyle tekraren Süleymancılara bir parantez açmak gerekti. Özellikle de meşhur Dırar Mescidi Vakasını anımsatarak...
Dırar Mescidi Vakası, Peygamberimiz zamanında ona muhalif birtakım sözde Müslümanların Dırar adında paralel bir mescid inşa edip kendi başlarına ayrı bir cemaat olmaya yeltenmeleri sonucunda Kur’an’ın Tevbe Suresi’nin 107110. ayetlerinin inzal olarak Peygamberimize o mescidi yıkması ve o grubu dağıtması emrinin verilmesidir. Peygamberimiz de bu şekilde hareket etmiştir.
Süleymancıların her bir yurdu, her bir mescidi de Dırar Mescidi hükmündedir ve yıkılmalıdır. Çünkü bu Süleymancılar diyanetin camiilerini boykot ederler, Cuma hatta bayram namazlarını bile kendi “talebe” yurtlarındaki mescidlerde kılarlar. Diyanet İşleri Başkanlığı, 1964/1 sayılı kararında bu tür dini yapılanmaları “hizip” diye nitelendirmiştir, İslam’a uygun bulmamıştır. Son derece önemli bir karardır, mutlaka bulunup okunmalıdır.
Bu arada Süleymancılar kendilerini Süleymanlı diye adlandırmaktalar. Başka bir deyişle kendilerini Karahanlı, Selçuklu, Osmanlı gibi saltanat sahibi görmekteler. Gel de bunların peşinden gidenlere acıma.
Süleymancıların İstanbul’daki bir talebe yurdunun yıkılması gündeme geldi. Cemaat, depreme dayanaksız kaçak yapının yıkılmaması için hemen yan tarafta kendilerine tahsis edilen araziye inşa ettikleri yurda taşınan fakir fukara çocuklarını dozerlerin, belediye görevlilerinin, polislerin önüne siper ettiler. Bir çeşit mağdur algısı oluşturmaya çalıştılar. FETÖ’den aşina olduğumuz sahneler... Mâlum ki Süleymancıların çok önde gelen isimlerinden biri Ak Parti İstanbul milletvekili. Bu ismin bizzat kendisi, işin aslının basına yansıdığı şekilde olmadığını, kendi cemaatinin kendisinden bile önemli belgeleri gizlediğini ateş püskürerek anlattı.
SİZDEN OLMAYANLAR MÜSLÜMAN DEĞİL Mİ?
Görüldüğü üzere büyük bir dolap ortada dönüp durmaktadır. Ben, çok samimi olarak şu soruyu kendi çıkarlarına dini alet eden sahte cemaatlere sormak istiyorum: İslam, zaten bir cemaat dinidir ama tek bir cemaattir ve tüm Müslümanlar kardeştir değil mi; o hâlde siz neden cemaat içinde cemaat olarak farklı bir yola sapıyorsunuz, sizden olmayan Müslümanların neyini beğenmiyorsunuz? Yoksa sizden olmayanları Müslüman olarak görmüyor musunuz? Bir defa sizler, Kur’an’ın ahkamına göre münafık pozisyonundasınız. İslam dininde kimse ayrıcalıklı değildir, hiçbir grup da ayrıcalıklı değildir. Camiinin en önünde en fakir, en pejmürde, en avam kimseler saf tutabilir; hemen yanlarında veya arkalarında zenginler, krallar, cumhurbaşkanları dizilebilir. İslam, böyle bir eşitlik ve bütünlük dinidir. Ama siz, İslam’ın özünden kopmuşsunuz, kendinizi ayrıcalıklı bir sınıf addedip diğer Müslümanları beğenmiyor, hoş karşılamıyor, hatta selam vermeye bile tenezzül etmiyorsunuz. Sürekli bir fısıldaşma, plan yapmaca, kumpas hazırlamaca, parmak sallamaca... Badem bıyık bırakıp takke giymekle Allah dostu olunmuyor hizipçi arkadaşlar...
İşin bir de siyasi tarafı var. Günümüzde bazı cemaatler burunlarına kadar siyaset bataklığına saplanmışlar. Her seçim öncesinde oyumuz şunadır bunadır diyorlar. Hatta gizli gizli de değil, çarşaf çarşaf reklam verdikleri oluyor. Hayırdır ey Müslüman, ne oluyor? Siyasi parti kurmak, siyasi partiye üye olmak ve siyaset yapmak her vatandaşın hakkıdır. Buyur gel, partini kur, siyasetini yap. Ama güzelim dini kötü emellerine alet etme!
Sevgili dini kullanan cemaatçiler, siyaset, boyalı cilalı bir kadın gibidir. Çok güzel, ihtişamlı, alımlı, albenili hatta göz kamaştırıcı görünebilir ama çoğu zaman göründüğü gibi değildir. Onu da ancak içine girdiğiniz zaman anlarsınız ama artık iş işten geçmiştir. O yüzden siz siz olun siyasete çok heves etmeyin, milletin gözünde küçülürken arkasına saklandığınız dine de zarar veriyorsunuz.
Siyasete en çok bulaşan ey Süleymancılar, bence siz de en kısa zamanda kendinize çeki düzen vermelisiniz. Makam mevki hırsı hoş değildir; keskin sirke küpüne zarar verir. FETÖ teröristlerinin düştüğü rezil durumdan hiç mi ders çıkarmıyorsunuz?
Kur’an okumak, okutmak, öğrenmek, öğretmek gerçekten takdir edilesi faaliyettir. Süleyman Hilmi Tunahan da hiç şüphesiz âlim ve evliya bir zattır; dine samimi hizmet etmiştir. Ancak onun manevi mirasına çöreklenen sizler, 12 Eylül Amerikan darbesinden sonra Türk Gladyosunun kontrolüne girip şirazeyi şaşırdınız. Doğruları araştırmaktan, sorgulamaktan, gerçeklerle yüzleşmekten korkmayınız.
Yazımı, filozof Augustinus’un Süleymancılar ve benzerleri için iki bin yıl önce söylediği hikmetli bir sözle bitireyim.
De vitiisnostrisscalamnobisfacimus, si vitiaipsacalcamus.
Kusurlarımızı ayaklarımızın altına alırsak, kendimize merdiven kılarız.