Milliyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı olan Mehmet Soysal, Cem Küçük'ün iddialarını geçtiğimiz günlerde yalanlamıştı. Mehmet Soysal bugünkü köşesinde ise, Cem Küçük'e göndermelerde bulundu.

Türkiye Gazetesi yazarlarından Cem Küçük, 2 Kasım'da kaleme aldığı yazısında, Milliyet Gazetesi'nin kapatılacağını ve yayın hayatına dijital ortamda devam edeceğini ileri sürmüştü.

Cem Küçük, "Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak ama milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak Milliyet de olmayacak" diye yazmıştı.

Türkiye gazetesinden Milliyet gazetesine geçen ve gazetenin İcra Kurulu Başkanı olan Mehmet Soysal ise aynı gün Cem Küçük'ü yalanlayan bir açıklama yapmıştı.

Soysal, yasal işlemlerin yapılacağını vurgulayarak şunları söylemişti:

"Demirören Medya Grubu çatısı altında yayın hayatına dün olduğu gibi, bugün ve yarın da geleneklerine bağlı olarak sadece bir internet sitesi olarak değil, yazılı basın olarak da devam edecektir. Gazetemiz hakkında sürekli olarak çıkarılan asılsız haberlere istinaden son kez belirtmek isterim ki, Milliyet’in geleceğine yönelik farklı bir tasarrufumuz söz konusu değildir ve olmayacaktır."

"ŞİZOFREN"

Mehmet Soysal, Milliyet'teki bugünkü köşesinde ise, Cem Küçük'e göndermelerde bulundu. Soysal, "Araf günleri" başlığıyla yayımlanan yazısında, "35 yıllık meslek hayatımızdaki gözlemlerimizi birkaç kelimeyle özetlemeye çalışırsak; idealizmden dörtnala kaçar gibi okuyucusundan kaçan medya, siyaset ve siyasetçiler, global şirketler, küresel istihbarat kuruluşları, lobiler, FETÖ gibi uydurukçu para ve güç tarikatlarına yakasını kaptırdığı günden beri bataklığa dönüştü" dedi.

Gazeteci – Yazar Soysal, eskiden siyaset üstü duruş sergileyen yazarların, şairlerin, gazetecilerin var olduğunu belirterek "Bize göre medya siyaseti dizayn etmeye başladığı günden beri eski alışkanlığını sürdürüyor" ifadelerini kullandı.

Soysal, şizofren portrelerin sektörü kirlettiğini ifade ederken, "Diyoruz ki bu hastalıklı sistem artık değişmeli... İstihbaratçı diye geçinen, marazi duruş sergileyen arıza tiplerden devlet ve medya kendini kurtaramıyorsa sektör kendisini asla düzeltemeyecektir" diye belirtti.

Mehmet Soysal'ın yazısı şu şekilde:

"Geleneksel medya neden krizlerden kurtulamıyor?

35 yıllık meslek hayatımızdaki gözlemlerimizi birkaç kelimeyle özetlemeye çalışırsak; idealizmden dörtnala kaçar gibi okuyucusundan kaçan medya, siyaset ve siyasetçiler, global şirketler, küresel istihbarat kuruluşları, lobiler, FETÖ gibi uydurukçu para ve güç tarikatlarına yakasını kaptırdığı günden beri bataklığa dönüştü...

Ve bataklıktan kaptığı hastalıklarını tedavi edemedi.

Neyin doğru oluşuyla değil, kimlerin doğrusuyla daha çok ilgilendiği günden beri halkını unuttu...

Acılarını, çilesini, yokluğunu, varlığını, inancını ve değerlerini...

Ve daha da ötesi, ülkesini, bayrağını...

***

Çifte standart duygusunun zirvelerinde dolaştı.

İzm’lerin kaleleri haline getirildi...

Methiye ile muhalefet arasında bir yere sıkıştırdı kendini...

İdealleri, kaygıları, sancıları, fikri ve davası olanların buluştuğu gazetecilik, yerini propagandaya, kavgaya bıraktı.

Ve saldırmayı, hakareti putlaştırdı...

FETÖ gibi birçok örgüt din pazarlayarak kendileri çalıp kendileri söyledi ve her geçen gün de kendilerini kutsallaştırdı...

Ve kendilerini kahramanlaştırdı...

***

Eskiden siyaset üstü duruş sergileyen yazarlar, şairler ve gazeteciler vardı...

Bize göre medya siyaseti dizayn etmeye başladığı günden beri eski alışkanlığını sürdürüyor.

Bu değişim ve dönüşümlerin sonrası yazısına veya özlük haklarına sahip çıktığı kadar kurumuna sahip çıkmakta zorlandı.

Aidiyet duygusu ise tamamen duygusal hale geldi.

Karşılıklı vefasızlıklar sektörü büyük bir çıkmaza soktu...

***

Okuyucusunu, seyircisini bilgilendirmek yerine, kendi içerisindeki yönetimlerden intikam almak uğruna sabahtan akşama kadar sahte adreslerle sosyal medyaya yalan dolan haberleri gönderdi...

Ve gazeteci gazetecinin kurdu olup çıktı.

Her kapıya lazım gibi operasyonel pis oyunlarla herkese saldıran, hakaret eden marazi tipler çıktı.

Bunların birçoğu istihbaratçı diye geçiniyor...

Devletin derinliklerinden kendisine haberler veriliyormuş gibi, şizofren portreler sektörü sürekli kirletti.

Kirletmeye de devam ediyor...

Diyoruz ki bu hastalıklı sistem artık değişmeli... İstihbaratçı diye geçinen, marazi duruş sergileyen arıza tiplerden devlet ve medya kendini kurtaramıyorsa sektör kendisini asla düzeltemeyecektir...

Ve Araf’ta gün tüketmeye devam edecektir..."