Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olduğu kadar Türk kültür tarihinin de en büyük kaynaklarından biri kabul edilen ve 12 hikâyeyi içeren Dede Korkut Kitabı’nın bütün dünyada iki yazması bulunuyor.
Biri Almanya’nın Dresden şehrinde diğeri Vatikan’da olan nüshaların sayısı Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Halk Bilimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Ekici'nin ses getiren keşfiyle üçe çıktı.
Ekici, gelişmeyi Türk Dil Kurumu, Bayburt Valiliği, Bayburt Üniversitesi ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye Milli Komisyonu iş birliği ile düzenlenen “Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu”nda açıkladı.
Dede Korkut kitabının 3. nüshasını ortaya çıkaran Türkolog Prof. Metin Ekici, akademik kariyerine Dede Korkut ile ilgili yüksek lisans çalışması yaparak başlamış.
KAYIP DESTAN 3. NÜSHADA
Keşfin hikayesini anlatan Ekici, 3. nüshanın 12 hikaye (destan) içeren Dede Korkut Kitabı’nın 13. destanını da içerdiğini söyledi.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Folklorü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Ekici, sempozyumda yaptığı sunumda Dede Korkut'un 3. nüshasına ait sayfaları da paylaştı.
Kazakistan'ın Mangışlak bölgesinde Türk kültürüyle ilgili araştırmalar yaptıklarını söyleyen Ekici, "O coğrafyada tanıştığımız dostlarımız Dede Korkut nüshalarının ellerinde olduğunu söylediler. 61 sayfalık bir dosya olarak bana verdiler. Bu dosyanın içerisinde 13. Dede Korkut anlatması olarak adlandırdığımız Salurkazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi de var. Geri kalan kısmı ise Dede Korkut'un soylamalarından ibaret" dedi.
EN ESKİ DEDE KORKUT KİTABI OLABİLİR
Ekici, metnin 1416. yüzyıl arasından yazıya geçirildiğini tahmin ettiklerini o günden bugüne şahıslar eliyle veraset yoluyla bugünkü sahiplerine intikal ettiğini söyledi. Dede Korkut Hikayeleri'nin Almanya'nın Dresden ve Vatikan'da bulunan nüshalarının 15. yüzyılda yazıya aktarıldığı biliniyor. 3. nüsha, 14. yüzyılda yazıldığı kesinlik kazanırsa en eski Dede Korkut kitabı olacak.
Prof. Metin Ekici, 61 sayfalık eseri "Türkistan nüshası" olarak adlandırmayı tercih ettiklerini belirterek "Türkistan coğrafyası bizim için kadim medeniyetimizin ortaya çıktığı ve bu coğrafyaya getirdiklerimizin taşındığı bir alan. Dede Korkut'un da Kazakistan'da, Azerbaycan'da ve Bayburt'ta mezarı bulunuyor" diye konuştu.
Ekici metinle ilgili de şu bilgileri verdi:
Son derece okunaklı; talik yazıyla yazılmış. İçerisinde mevcut Dede Korkut kitaplarında açıklanamayan bazı kelimeleri bulabilirsiniz. Türkoloji alanında dil, edebiyat, tarih ve kültür açısından son derece değerli bir el yazması. Bunu tamamiyle Latin alfabesi ve günümüz Türkçe'sine aktardıktan sonra bilim, edebiyat ve sanat alemiyle paylaşacağız. Eser olarak da Dede Korkut Türkistan Nüshası olarak yayınlayacağız. Bayburt'ta yapılan sempozyumda da 13. Nüsha olarak adlandırdığım metnin özetini de bildiri olarak sundum. Türk kültürü ve Dede Korkut ile ilgilenen bilim dünyasında herkes bu 13. Boy'dan haberdar...
MEVCUT NÜSHALAR KOPYA MI?
Keşfin Türkoloji dünyasında yankı uyandırdığını söyleyen Ekici, "Mevcut nüshaların başka metinlerden alıntılanıp alıntılanmadığı 200 yıldır tartışılıyor. Dresten Nüshası 1815 yılında keşfediliyor. O zamandan beri Dede Korkut ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Bu bakımdan 13. Boy (Türkistan Nüshası) Türk bilimine, tarihine, kültürüne çok önemli bir katkı oldu" dedi.
Sempozyuma katılan Türkologlar ise gelişmenin mutlu edici olduğunu ve bir an önce metnin yayınlanıp Türk kültürüne, tarihine ve edebiyatına sunulmasını beklediklerini ifade ettiler.
DEDE KORKUT'UN ÖNEMİ NEDİR?
"Bütün Türk edibayatını terazinin bir gözüne Dede Korkut'u diğer gözüne koysanız Dede Korkut daha ağır basır"
Dede Korkut'un tam olarak kim olduğu tartışılsa da Oğuz boylarının destanlaşmış hikayelerini derli toplu bir biçimde aktaran bir anlatıcı olduğu biliniyor. Dede Korkut'un anlattığı hikayeler ancak XV. yüzyılda yazıya geçirilebilmiştir.
Türk edebiyatının ilk ürünlerinden olan Dede Korkut Hikayeleri, Türk boylarının Kafkasya ve Azerbaycan yörelerindeki yerleşme, yurt kurma uğraşlarını ve akınlarını konu alır. Oğuz boylarının çeşitli kahramanlık öyküleri, akıncıların töreleri ve gelenekleri doğal çevre içinde hikaye edilir. Dede Korkut hikayeleri yer yer şiir yer yer düzyazı biçiminde yazıya geçirilmiştir. Bu eşsiz değerdeki yazılar önce Almanyanın Dresden Kitaplığı'nda bulunmuş ve Türkçe'ye ilk kez Kilisli Rifat Bilge tarafından kazandırılmıştır. Kitabın asıl adı Kitabı Dede Korkut Ala Lisanı Taifei Oğuzan'dır. Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı'dır. Kitap 12 destansı hikaye ve bir mukaddimeden oluşmuştur. Hikayeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki müslüman Oğuzların hayatını anlatır.
Türkolojinin en büyük isimlerinden kabul edilen Prof. Dr. Fuat Köprülü, Dede Korkut'un Türk edebiyatı ve kültürü için önemini şöyle anlatmıştı:
"Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne Dede Korkut Kitabı'nı da diğer gözüne koysanız Dede Korkut ağır basar" sözleriyle önemini anlamamız gereken bir kültür mirasımızdır.'