Birçok hususu küfürsüz anlatmanın zorluğuna dikkat çeken merhum şair Can Yücel, “Memleketin jeopolitik konumu küfürsüz yaşamaya uygun değil. Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz.. Lan bu kadar o… çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?” demişti. Tarih diye, ilim diye yüzlerce yıldır algılarımıza enjekte edilen yalanları küfürsüz nasıl yaşarsın? Demirel’in de, “Türkeş Türk çocuğu, Ecevit halk çocuğu, Erbakan Müslüman çocuğu da biz o… çocuğu muyuz?” dediği iddia edilir.
Batı medeni çocuk, anlattıkları özel çocuk, onu sorgulamadan medreselerimize, kanallarımıza taşıyan ve yalana katkı yapanlar baştacı çocuk da, biz yetim çocuk muyuz? Eva Bartlett Kanadalı bir gazeteci. 2014’ten beri Suriye’nin birçok yerinde bulundu. İktidar ve muhalefet ile görüştü. Savaştan mağdur olanlarla yaşadı. Terör örgütlerin boşalttığı bölgelerde hayatta kalanlarla, tüm baskılara rağmen toprağını, evini, ailesini terk etmeyenlerle görüştü. Halep abluka altındayken kente gitti. Etraf mahalleler kurtarılınca oraları yıllarca yöneten örgütlerin arkada bıraktıkları binaları, hastaneleri, medreseleri, resmi kurumları, bankaları inceledi. Yıllarca silahlı örgütlerin kontrolünde yaşayan onlarca aile ile röportajlar yaptı. 2014’te yapılan seçimleri ülke içinde ve dışında gözlemledi.
BM'YE SUNULAN RAPOR
Yıllar süren çalışmalarını BM Genel Kurulu'na rapor olarak sundu. 2016’da BM New York Merkez Binasında kameraların karşısına geçti ve belgeleriyle şirketlerin kontrol ettiği ajans ve medyanın sistematik olarak yalan söylediğini ilan etti: “General Elektrik (GM), silah, petrol ve harap edilenin yerine bina dikme hülyası ile yaşayan devasa yüklenici şirketlerin sahibi veya finanse ettiği medya, sinema, sosyal iletişim araçları ve ekranlarda parlatılan uzmanlar topyekûn büyük bir yalan makinesi gibi çalışmaktadır.”
Gazeteci İsmail Saymaz: "Türk halkı, İslamcıların ümmetçi hayallerinin bedelini ödemek zorunda değildir… Resmi işsizlik beş milyona dayanmış, üniversiteli işsizler ordusu yarım milyonu geçmiş. Asgari ücret, açlık sınırının altına inmiş. Kira, maaşın yarısını götürüyor. Suriyelilerle biriken bu öfkeyi anlamaya çalışmak yerine kibirli bir dille halkı ırkçı ve faşist diye suçluyorlar…
Asgari ücrete çalışan yoksul Türk halkı, İslamcıların ümmetçi hayallerinin bedelini ödemek zorunda değildir."
Eski CHP Milletvekili Hüseyin Aygün: “Suriyelilerle ilgili İsmail Saymaz'a iki kamptan ateş geldi: Kürt ulusalcıları ve siyasal İslamcılar. Her ikisi de en başından beri Suriye devletinin yıkılmasını istedi, bunun için mücadele etti. Birinciler 'Rojava Devrimi', ikinciler Şam'da bir Müslüman Kardeşler Hükümeti için…”
Elhak doğru söyler. Ancak Kürt ulusalcıları ve siyasal islamcılar tabiri hem yanlış hem de bal içinde zehirdir. Zira bunların ne ulusal ne de İslami değerlerle bir bağı yoktur. Bunlar ırkçı Kürtçüler ve mezhepçi ümmetçilerdir.
Sekiz senedir Suriye ve bölge konularında önerilerimizi, düşüncelerimizi arz ediyoruz, uyarılarımızı yapıyoruz. Çözüm sunuyoruz. Daha sonra ensar ve muhacir yapılan, Suriye’yi kan gölü yapan örgütlerin aileleri alındı korundu. Davutoğlu, 'Hele sayı 80 bin, 100 bin olsun işte o vakit Halep’ten girer Şam’dan çıkarız’ dedi. O hafta sayı çeyrek milyonu aştı. En nihayet bugün en az 3 milyon Suriyeli ülkemizde. Resmi olarak bunları nasıl tanımlıyoruz: Mülteci. Geçici Güvenli Kimlik Kartları sağlıyoruz. Dünyanın tüm ülkelerinde ve BM mefhumunda mülteci kimdir? Ülkesindeki, afet veya savaştan mağdur olan, kaçan ve ülkesi normalleşinceye kadar başka bir mekânda geçici yaşam sürdüren kişi demektir. Suriye’den savaştan kaçanların yeri sınır boyunca inşa edilen mülteci kamplarıdır.
MÜLTECİ KAMPLARI
Mülteci kampları ülkenin veya BM’nin sağlayacağı güvenlik kuvvetlerinin güvencesi altında yaşar. Sunulan beslenme, sağlık, eğitim, kültürel faaliyetler, sportif aktiviteler ve insanca yaşam koşullarından istifade eder. Evliye Çelebi misali Türkiye’de istediği köye, kasabaya, şehre intikal etmez. Mülteci, şirket kurmaz. Çalışmak için elini kolunu sallayarak iş aramaz. Zaruriyet halinde dolaşım özel ve kısa izin ile yapılır. Mülteciler siyasi projeler için kadavra değildir. Mülteciler Suriye hattı boyunca düşünülen güvenli bölgenin yeni koruyucuları yapılmaz. Demografik yapının değişiminde araç olmaz.
BÖLÜNME VE ÇATIŞMA
Bunlar olursa Mülteci konumundan çıkar sadece sizin ve size inanların ensarı ve muhaciri olur. Bu da toplumu karpuz gibi ikiye böler. Bölünme çatışmaya götürür. Çatışma toplumsal huzursuzluk yaratır. Toplumsal huzursuzluk ve öfke Suriyeli mültecilere yönelir. Tüm kötülüklerin sebebi başta Suriyeliler yabancılar gösterilir. Bu tablo oluştuğunda sorunların ana sebebi yerine zahiren görünen düşman bellenir. Konu bu safhaya ulaştığında pusuda bekleyenler devreye girer ve mesele gayet güzel istismar ve suistimal edilir. Ancak son merhalede ana suçlu iktidar gösterilir.
Araştırmacı yazar Kemal Çalışkan,” Evet, Erdoğan Gül, Babacan ve Davutoğlu tarafından ihanete uğramıştır… Sırtından hançerlenmektedir… Erdoğan’ın Gül, Babacan ve Davutoğlu’nun ABD yanlısı, İngiliz valisi, Batı ajanı vs… ilan etmesi de çok işe yaramaz… Suriye’de EsadRusyaİran, yani Avrasya cephesine karşı ABDİsrail’in sahaya sürdüğü İslamcıCihatçı görünümlü azgın çeteleri, yıllardır destekleyen Erdoğan’dır… Üstelik RusyaİranEsad cephesi Suriye’de savaşı kazanmasına rağmen, Erdoğan hala kişisel bir inatla, Türkiye’nin devlet menfaatlerine aykırı olarak, Esad düşmanlığını sürdürmektedir” tespitiyle milletin ve ülkenin yararına bir uyarıda bulunmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı ‘ülkenin, milletin menfaatine uygun önerilerinizi yapın. Bunu yapanın siyasi kimliğine bakmayız, önerilerini alır uygularız’ diyor. Şam ile diyalog ve başta mülteciler konusu Suriye meselelerinin çözümü için, Türk milletinin ulvi menfaatleri için Esad hükümeti ile görüşülmesi zaruri ve hayatidir diyen bendenizi dinlemediniz bari alimlerin, komutanların, siyasetçilerin, akademisyenlerin, diplomatların, esnaf, tüccar ve din adamların önerilerini nazari dikkate alınız.
Mehmet Yuva
Aydınlık