Emperyalist sistem milletin akıl ve mantığı ile dalga geçmeye devam ediyor. İnsanın giysilerini yırtan ‘Moda, bunu giyeceksin’ dayatmasında bulunan sistem şimdi de ‘çiş lekeli’ ve ‘kirli’ kot pantolonlarıyla moda yaratma arayışında. Uzmanlar konuyu Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi
Yırtık pantolon, düşük bel, göbek üstü tişört modası çılgınlığına bir yenisi daha eklendi. ‘Çiş lekeli’ kot pantolonlar.
İngilizİtalyan erkek giyim markası Jordanluca yeni bir kıyafet piyasa sürdü. Milano Moda Haftası'nda ‘Stain Stonewash’ (Lekeli Taş Yıkama) adını verdiği bir kot pantolonu tanıttı. Bu pantolonların en dikkat çekici özelliği üst kısmındaki koyu kir. Lekeli bir görünümle yıpranmış görünen pantolonlar, "çiş lekeli kot pantolon" unvanını kazandı. "İdrar lekeli" görünümü olan kot pantolonlar, yüksek fiyat etiketiyle moda dünyasının yeni tartışma konusu oldu. Kot pantolon, 608 dolara (yaklaşık 20 bin TL) satılıyor.
Ünlü giyim markası Zara da kirli görünümlü pantolonlarıyla moda yaratma arayışına girdi. Uzmanlar, ‘çiş lekeli’ ve ‘kirli’ görünümlü kot pantolonları Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi.
DAHA FAZLA TÜKETİMİN OLMASI İÇİN BUNLAR YAPILIYOR
Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bengi Bugay, daha fazla tüketimin olması için böylesi pantolonların tasarlandığı görüşünde. Sahne dekor ve kostüm tasarımcısı olan Bugay şunları ifade etti:
“Sistem bize ne veriyor ise onu yaygınlaştırıyoruz. ‘İdrar kaçırma’ görüntülü, kirli pantolonlar; bunların hepsi moda adı altında daha fazla satışa yönelik şeyler. Moda diye daha fazla tüketime yönelik giyecekler çıkarılıyor. Kapitalist sistem her sene yeni yeni ürünler piyasaya sürüyor. Daha fazla tüketimin olması için bunları yapıyor. Bu zaman zaman bizi bile etkisi altına alıyor. ‘Ne güzel ceket’ deyip gidip alıyoruz. Örneğin uzun ve takma tırnak moda oldu. Neredeyse 10 yaşındaki çocuk bile takma tırnakla geziyor. O tırnak aslında birçok işi yapmasını engelliyor. ‘Hadi kızım bunu böyle çiz. Bu tırnakla zorlanıyorsun’ dediğimizde ‘yok ben çok rahatım yaparım’ diyor. Sistem değişmediği sürece bu böyle devam eder. Bütün bunları düzeltmenin yolu eğitimden geçiyor.”
MODA KAPİTALİZMİN EN ÇÜRÜMÜŞ SEKTÖRLERİNDEN BİRİ
Sinema eleştirmeni Tunca Arslan şunları söyledi: “Batı kültürünün bunalım ve çöküş çağında olduğu gerçeği karşısında, bu tür ucubeliklerin görülmesi gayet doğal. Moda, kapitalizmin en şatafatlı, en parlak ama en çürümüş sektörlerinden biri. Şimdilik pantolonların önünü kirletmekle yetinmişler; yakında arkasını da modaya uğratır ve aynı kirliliği popo bölgesinde de yansıtırlar. Bir zamanlar, şapkaya atılan sözcüklerin teker teker çekilip şiir yazılan akımların çıktığı, sanatsal yaratıcılığın estetik dışı yöntemlerde arandığı çöküntü halindeki kültürlerde, saçmalığın sonu yoktur. Gerçekte işçi sınıfı giysisi olan kot pantolonların modacılar eliyle geldiği bu nokta da derin bir bunalımın alametidir.”
Kapitalist sistemin insanı parasıyla değersizleştirmesi
SİNAN BEŞE / TASARIMCI
Moda sektörünün olmazsa olmazı geri dönüşleri olan; patchwork pantolonları, kazakları, tişörtleriyle gündeme oturan tasarımları artık boyutlarını aşarak, kirletilmiş görselleriyle yeniden gündemde. Bu tasarımları farklı açılardan değerlendirmek de mümkündür. Elbette bu kirlenmişliğin bir de maddi boyutları vardır. Günümüz koşullarında bu fiyatların yüksekliği de göz önüne alındığında, bu tür ürünlerin satın alınması konusu tartışılır bir duruma gelmektedir. Moda tasarımı açısından kirliliği ele aldığımızda, bu kirletilmiş görsellerin tasarımın ve estetiğin boyutlarını aştığına ve farklı leke algıları yarattığına tanık oluyoruz. Bu da insanda; bu giysilerin alınılabilirliğinin olup olmadığı, kime ve neye göre böyle bir tercihin yapıldığı, insanın neden üstüne böyle bir şey giyerek ortamlarda yer almak istediği sorularını akla getiriyor.
ÇİŞLİ VEYA KİRLİ BİR PANTOLON NE ÇAĞRIŞTIRIYOR?
Modacılar tasarımlarıyla çağrışımlar yapar. Mesela yorgan; üstümüze yorgan giyersek, o yorganın bizde çağrıştırdığı duygular vardır. Soğuk kış gününde ısınmak gibi, sıcak bir yatak gibi, pazar günü öğlene kadar uzatılan bir uyku gibi. Yorgandan bir elbise, bizde o duyguları uyandırmayı amaçlar. Peki çişli veya kirli bir pantolon bizde ne çağrıştırmak içindir? Üstümüze bir şey giyip aynaya baktığımızda kendimizi nasıl görmek isteriz? Aslında aynaya baktığımızda kendimizi temiz, bakımlı, şık ve güzel hissetmek isteriz. Kirli, özensiz veya yırtık kıyafetler, bizi değersiz hissettirir. Ben temiz ve şık giysilere layık değil miyim? Bu tür tasarımlarla kapitalist sistem insanı parasıyla değersizleştirir.
Bir de fiyatların uçuk seviyede olduğu düşünülürse, bunu giyecek kişinin psikolojisi de merak uyandırıyor. Bana sorarsanız: "bunu moda akımının içine katabilir miyiz?" sorusu aklıma geliyor. Bu soruya başka bir soruyla cevap verebilirim: "Bu kadar para veriyorum, kendimi daha iyi ifade edebilmek için, sonucun bu mu olması gerekiyor?” Eğer buradan bir moda tanımı çıkaracak olursak, “zaman içinde biçimsel değişimlere uğrasa da, insanın düşünsel bağlamda standardını bozmadan kendisini doğru ifade edebileceği tarzı bulması" olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, bu tarz tasarımların hayatımızdan gelip geçme sürecinin kısa olacağı ve kapitalizmin hızlı tüketimi içinde yerini alıp, kısa bir süre içinde de bu sektörden kaybolup gideceği kanısındayım.
‘Farklılaşma’ aldatmacası ile herkesi birbirine benzetme
PROF. DR. SERAP AKFIRAT / PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞR. ÜYESİ
Geçen yıl Milano Moda Haftası'nda tanıtılan ve geçtiğimiz günlerde piyasaya sürülen, kasık bölgesinde idrar kaçırmış görüntüsü veren kot pantolonun 608 dolara (yaklaşık 20 bin TL) satıldığı ve çok sayıda da alıcısı olduğu haberlerini okuyoruz. Bu olayda dikkat çeken iki nokta bulunuyor. Birincisi özellikle bireyciliğin kutsandığı kapitalist sistemde farklılıkların ön plana çıkarılıp, “ne kadar farklıysan o kadar bağımsız bireysin” bakış açısının pompalanıyor olmasıdır. Bireyci Batı toplumlarında “insan”ın, başkalarından farklı, onlardan üstün, dahil olunan topluluğun iyiliğini ve esenliği değil ama bireysel çıkar ve amaçların ne pahasına olursa olsun gerçekleştirilmesini önceleyen bir doğaya sahip olduğu varsayılır. Özellikle son yıllarda bu farklılıkların etnik ve cinsel kimlikler üzerinden ön plana çıkarıldığını görüyoruz. Moda günümüzde kapitalist üretimtüketim ilişkileri tarafından belirlenen kurallara göre işlemekte, bu süreçte moda içerisinde çeşitli mitler üretilerek bireylerin farklı olmak adına daha fazla tüketime yönlendirilmesine çalışılmaktadır. Bu da, toplumsal sistem içerisinde başkalarından “farklı” olursa, görünürse ancak birey olabileceğini düşünen insanlarda ironik bir sonuca yol açmaktadır, çünkü örneğin kısa zaman içerisinde bir sokakta sidikli pantolon giyen onlarca kişi aslında farklılaşmamakta, tam tersine tek tipleşmektedir.
İNSANLIĞA KÖTÜLÜĞÜN VE PİSLİĞİN REVA GÖRÜLDÜĞÜ BİR SİSTEM
İkincisi ve daha önemlisi, toplumların estetik ve güzellik algısının içinde bulundukları çağın sosyo ekonomik yapısından beslenen değerlere göre şekillendirildiği. Genellikle kültürel değerlerdeki değişimlerin, tüketicilerin satın alma niyetlerini ve kıyafetlerdeki tercihlerini belirlediği varsayılır. Ancak burada önemli olan nokta, moda aracılığıyla insanların tercih ve beğenilerinin manipüle edilerek bir kültürel değer sisteminin kasti olarak değiştirilmesi veya yozlaştırılması söz konusu. Yani kültürel değer sistemlerindeki değişimler bu tür bir “beğeni” ve “tercih” değişimine yol açmıyor, tersine bir tercihmiş gibi sunulan, aslında dayatılan giysiler, aksesuarlar, saç biçimleri, moda kapsamına girebilecek her şey, belirli bir toplumsal sistemi ve onun değerlerini topluma benimsetmek, kanıksatmak için kasti olarak piyasaya sürülüyor. Dolayısıyla bu son yaşanılan sidikli pantolon örneğinde, “kötü”, “pis”, “mide bulandırıcı” çağrışımlar yapan bir ürünün, insanlığa biçilen sıfatlar olduğu; iyinin, güzelin, rahatlığın değil de insanlığa kötülüğün ve pisliğin reva görüldüğü bir sistemi inşa etme çabası olduğunu söylemek mümkün. Yani, hem tasarımcı hem de üretici, tüketicinin beğeni ve zevkini kasti olarak manipüle etmekte, insanı insan yapan her türlü değerden arındırarak kapitalizmin piyonları haline getirmektedir.
Sonuç itibariyle, sosyal bir olgu olarak moda, “çoğunluk”tan farklı kimlikler kazandırma vaadiyle herkesi birbirine benzetmekte, sermaye sahipleri tarafından üretilen aynılıkları popülerleştirerek sahte farklılık yaratmakta ve bireyleri, farklılık, teklik, eşsizlik ve yenilik propagandasıyla inanılması güç bir yalana inandırmaktadır. Böylece kimlikler ve değerler sidikli pantolonlar aracılığıyla yeniden yeniden üretilmektedir.
Batı, dünyaya büyük çılgınlıklar dağıtıyor
YUNUS EMRE ÖZGÜN / TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÜROSU BAŞKANI
Ben bir genç olarak sidikli görüntüye sahip olan böylesi bir pantolonu giymem. Çünkü ihtiyaçlarımı karşılamanın ötesinde başka bir anlam atfediyor. Türkiye'de de bunu giydirebilecekleri insan olduğunu zannetmiyorum.
Böyle bir pantolon üretmesinin sebebi ne olabilir? Bunu moda haline getirenler yani pazarlamaya çalışanlar elbette maddi çıkar bekliyor. Bunun satılabilmesi için de giymeye özendirilmesi, belli figürlerle bunun reklamının yapması ve cazip kılınması lazım. İnsanları durup dururken, affedersiniz altına tuvaletini yapmış bir şekilde gösteren bir pantolonu giymeye kimseye razı edemez. Bunun özendirilmesi gerekli. Bunun için medya şirketleri tarafından yapılan büyük havalı reklamlar, sponsorluklar, mankenler kullanılacak.
Neden böyle bir şeye başvuruyorlar? Çünkü postmodernizmde aslında post olan bir dönemini yaşıyoruz. Batı, dünyaya büyük çılgınlıklar dağıtıyor. Yeni şeyler üretmelisin ki kar edebilesin. Bu sistemde akıl ve mantık devreden çıkıyor. Normalde kıyafeti üstümüzü örtmek için, soğuktan ya da sıcaktan korunmak için giyeriz. Yani doğadan korumak için giydiğimiz bir şeye elbette desen olarak, kültür olarak bazı şeyler ekleyebiliriz. Estetik katarız.
AKIL VE MANTIK DEVREDEN ÇIKIYOR
Batı merkezli düşünce sistemi şunu dayatıyor: “Sidikli görün. Sidikli görünmek özgür olmaktır, herkes gibi olmamaktır, orijinal olmaktır. Buna cüret et. Bundan korkma. Yani sen eğer gençsen, kabına sığmıyorsan, diğerlerinden farklı olacaksan işte tam sana göre bir şey. Bunu giy ve marjinal ol. Bunu giyen insanlar cesur insanlardır.” LGBT örneğinde olduğu gibi akla, mantığa, bilime, ahlaka savaş açıyor. Bunları normalleştirmeye çalışıyor.
Bugün Filistin’de bir soykırım yaşanıyor. Büyük moda firmalarından Zara ne yapıyor? Gazze soykırımı ile alakalı İsrail'in düşünsel anlamda ve sanatsal anlamda propagandasını yapan bir reklam filmi, bir katalog çekiyor. Soykırımı meşrulaştıran, öven, bunun sanatsal bir yönü olduğunu iddia eden ve bunu modayla harmanlayan zihniyet neden altına işemiş görünümlü pantolon üretmesin ve bunun satışını telkin etmesin ki?