Hükümeti, “yasal bir partinin temsil ettiği barışçıl siyasallaşma çabasına Diyarbakır Anneleri üzerinden alçak bir suikast düzenlenmek”le suçlayan Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, dağdaki PKK ile kışladaki askeri eş tuttu.
İşte o yazının satır başları:
“(…) Şu anda bir siyasi partinin kapısında beliren ve terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarını arayan başka öfkeli ve gözü yaşlı anneler üzerinden politik bir çirkefliği pompalıyorlar.
Milletvekillerinin hapse atıldığı, belediye başkanlarının görevden alındığı, varlığı dört koldan baltalanan yasal bir partinin temsil ettiği barışçıl siyasallaşma çabasına Diyarbakır Anneleri üzerinden alçak bir suikast düzenlenmesine çanak tutuyorlar.
Bunu yapma cesaretini de kalabalıkların savaşları kanıksama aymazlığından alıyorlar.
Bu korkunç aklı ve niyeti alaşağı edecek tek şey…
Savaşı, şiddeti ve şu kadim sistemi kökünden sorgulamak…
Her türlü iktidarın ahlaksızlığını korkusuzca suratlarına vurmak…
Düzenli ya da düzensiz ordulara neden karşı çıkmak gerektiğini hiç yılmadan ısrarla tekrarlamaktır…
(…) Taş kalpli siyasiler, acılı anneler üzerinden çirkef politikalar üretmeye devam edecekler.
Savaşlarda ölmüş çocukların cesetlerine basa basa zirvelere yükselecekler.
Varlıklarını vahşetten beslene beslene sürdürecekler.
Çocuğu düzenli ya da düzensiz bir orduda ölen ya da öldüren, şehit ya da militan, vatansever ya da vatan haini bellenen tüm anneler…
Aslen her günün annesidir.
Her şehrin. Her ülkenin. Her kalbin.
O yüzden…
Tüm günlerin, şehirlerin ve ülkelerin anneleri, babaları, ağabeyleri, ablaları, kardeşleri, arkadaşları birleşin.
Dünyadaki tüm legal ve illegal ordular. Çocuklarınızı elbirliğiyle dağlara ya da kışlalara hiç ama hiç kaçıramasınlar.”