Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz Çalıştayı'na video mesajla katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle:
Doğu Akdeniz Çalıştayı'nın başarılı geçmesini temenni ediyorum. Çalıştayın düzenlenmesinde emeği olan Akdeniz Üniversitesi ve Uluslararası Üniversiteler Konseyi'ni gönülden tebrik ediyorum. Sempozyuma yurt içinden ve yurt dışından katkı sunan tüm hocalarımıza bürokratlarımıza ve devlet adamlarına şimdiden teşekkür ediyorum. Çalıştayın sadece bilim adamlarımızın, diplomatlarımızın, öğrencilerimizin değil biz siyasetçilerinde ufkunu açacak değerli tartışmalara vesile olacağına inanıyorum.
Doğu Akdeniz dünyadaki birçok devletin ve akademik kuruluşun da öncelikli gündemi
Doğu Akdeniz'le ilgili meseleler bizimle beraber dünyadaki birçok devletin ve akademik kuruluşun da öncelikli gündemini oluşturuyor. Akdeniz'e kıyısı olsun veya olmasın pek çok ülke burada meydana gelen olayları yakından takip ediyor bir şekilde müdahil olmaya çalışıyor. Son yıllarda başta enerji olmak üzere Avrupa, Afrika ve Orta Doğu eksenli tüm tartışmaların odağında Doğu Akdeniz yer alıyor.
Kamuoyuna yansıyan kimi bilimsel araştırmalar, bölgedeki çıkarılabilir doğal gaz miktarının 3,5 trilyon ile 10 trilyon metreküp arasında olduğunu ifade etmektedir. Aynı şekilde bölgede 1,5 ile 3,5 milyar varil civarında petrol rezervinin mevcut olduğu hesaplanmaktadır.
Ekonomik gücü, konumu ne olursa olsun bölgemizdeki hiçbir ülke bu potansiyeli görmezden gelemez. Özellikle Türkiye gibi Akdeniz'in en uzun kıyı şeridine sahip ülkesinin burada yaşanan gelişmeleri tribünden izlemesi mümkün değildir.
Biz de hem kendi menfaatlerimizi garanti altına almak, hem de KKTC'deki kardeşlerimizin haklarını korumak için süreci çok yakından takip ediyoruz.
Ülkemizin Antalya sahillerine hapsetmeyi amaçlayan plan ve haritaları kabul etmeyeceğini açıkça dile getirdik. Tehdit ve şantajlara boyun eğmeyeceğimizi emperyalist yayılmacılığa izin vermeyeceğimizi muhataplarımıza ifade ettik. Biz kimsenin hakkını, hukukunu gasbetme peşinde değiliz. Biz sadece haklarımızı elimizden almaya çalışan korsan zihniyete karşı dik bir duruş sergiliyoruz. Nitekim geride bıraktığımız birkaç ayda yaşananlar Türkiye'nin bu konudaki kararlılığının tezahürü olmuştur.
Ülkemiz Doğu Akdeniz meselesinde asla gerilimden değil; barıştan, iş birliğinden, hakkaniyetten ve adaletin tesis edilmesinden yanadır. Bunun yolu da karşılıklı saygıya dayalı müzakereden geçiyor. Akdeniz'deki sorunların birbirimizi dışlayarak değil, bölgedeki tüm aktörleri aynı masa etrafında buluşturarak çözebileceğimize inanıyoruz. Şayet Akdeniz'de kalıcı çözüm yolunda mesafe alınmak isteniyorsa, diplomasiye şans tanınmalıdır. Zira diplomasi ve müzakere bizi ortak paydada buluşturacak en kestirme, en garanti yoldur. Bu konuda Türkiye, 2003'ten beri Yunanistan ve Rum yönetiminin tüm şımarıklıklarına rağmen soğuk kanlılığını muhafaza etmiştir. Bugün de aynı uzlaşmacı tavrımızı sürdürüyoruz.
Avrupa Birliği, içine düştüğü stratejik körlükten bir an önce kurtulmalı, Rum kesimi ve Yunanistan tarafından Doğu Akdeniz'de bir koç başı gibi kullanılmasına müsaade etmemelidir. Birlik dayanışması adı altında Kıbrıs Türklerine ve Türkiye'ye daha fazla haksızlık yapılmamalıdır. Doğu Akdeniz'e kıyıdaş tüm bölge ülkelerinin ve Kıbrıs Türklerinin yer alacağı bir konferans düzenlenmesi önerimiz halen masada duruyor. Muhataplarımızdan Türkiye'nin uzattığı bu eli havada bırakmamalarını bekliyoruz. Başta Yunanistan olmak üzere, Akdeniz'de komşumuz olan tüm ülkeleri bu meseleyi sıfır toplamlı bir oyun olarak görmekten vazgeçmeye çağırıyorum. Sağduyu, samimiyet ve aklıselimle hareket edildiğinde herkesin hakkını koruyan, kazan kazan temelli bir formül bulabileceğimize inanıyorum.
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken Doğu Akdeniz Çalıştayı'nın başarılı ve verimli geçmesini diliyorum. Çalıştayın icrasında görev alan herkesi tebrik ediyor, sizlerin şahsında tüm katılımcılara selam ve saygılarımı sunuyorum.