Salı ve çarşamba papağanları, AKP’nin gündeme birbiri peşi sıra attığı bombalar üzerinden muhalefet yapmaya bayılırlar.
Merkez Bankası Başkanı görevden alınır, muhalefet anında her zamanki kalıpları tekrarlar: "Merkez Bankası'yla oynanmaz, bu kez bittiler, gidiyorlar, iktidardan düşüyorlar..."
Sanki bu olay ilk defa yaşanıyormuş gibi ayağa kalkanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce de birçok Merkez Bankası Başkanını görevden aldığını unuturlar.
Döviz kurlarında sert hareketler başlar, salı ve çarşamba papağanı muhalefet, yıllardır bir sonuç alamadığı eleştirileri sanki bu kez tutacakmış gibi sıralar:
“Dolar, Euro yükseliyor, ekonomi batıyor, AKP bu kez gidiyor..."
Döviz hareketliliği AKP iktidarında ilk defa yaşanıyormuş gibi dolardan medet umar.
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çekilir, salı ve çarşamba papağanları için muhalefet yapma imkânı doğar.
“AKP baltayı taşa vurdu, bu kez bittiler, iktidarı kaybediyorlar” mesajları ortalığı doldurur.
Oysa dönüp geriye baksalar, AKP’nin kadın konusunda çok daha vahim işler yaptığını hatırlayacaklar.
Lafı uzatmayalım, HDP’nin kapatılması ve yeni anayasa konularında da muhalefetçilik oynayan salı, çarşamba papağanları, yıllardır tekrarladıkları açıklamalarla esip gürlüyorlar. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar.
Yukarda sıraladığım gelişmeler ve benzerlerini Türkiye fazlasıyla yaşadı, ama bu tür olayların 19 yıldır AKP’yi iktidardan indirmeye yetmediğini, muhalefeti işgal edenler bir türlü anlamadı.
Tüm olumsuzluklara rağmen, Erdoğan ve AKP’ye verilen desteğin yarısını neden geçemediklerini ise hiç anlayamadılar.
AKP'nin, muhalefeti kızdıran her şeyi kendi tabanını sağlamlaştırmak için yaptığını, oy alamayacağı kesimi yok sayarak hareket ettiğini bilmeyen kalmadı.
Şu kadarını söyleyeyim, AKP’nin atacağı sonraki adımı değil birkaç adım sonrasını öngörmeden, ülkedeki gelişmeler anlaşılamaz.
Kuruluş felsefesini doğru okuyamayanlar AKP'nin atacağı adımları da öngöremezler.
Uzun yıllardır muhalefet makamında oturanlar yeni anayasa, HDP’nin kapatılması, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma, Merkez Bankası Başkanı’nı görevden alma, döviz kurlarındaki hareketlilik Boğaziçi Üniversitesi, Montrö Sözleşmesi gibi konuların, MHP ve AKP kongreleri sürecinde birbiri peşi sıra neden geldiğini anlayabildiler mi diye sormaya gerek bile görmüyorum.
Eğer AKP’yi biraz tanımış olsalardı, söz konusu olayların zamanlamasının ne anlama geldiğini anlarlardı.
Buraya kadar yazdıklarımı okuyanlardan bazıları, ne söylemek istediğimi hem çok iyi anlayacak hem de gerçekleri duymaktan hoşlanmadıkları için kızacak ve “AKP’yi yüceltiyor” diyecektir.
Bunu biliyorum, çünkü yıllardır AKP'yi neden yenemediğini anlayamayanlar, hırslarını benden çıkarırlar.
“Lafı uzatma da ne diyeceksin onu söyle” cümlesinin de kurulacağını biliyorum. O zaman sadede gelelim.
Öncelikle ekonomi batacak, işsizlik çığ gibi artacak, dolar bilmem ne kadar olacak, esnaf çıldıracak, çiftçi yeter gayri diyecek, halk öfkelenecek, ABD, AB baskı uygulayacak AKP iktidarı da yıkılacak yalanını 19 yıldır söyleyenlere itibar etmemek gerekiyor, çünkü bu iş böyle olmayacak.
AKP’yi seçimde yenmenin yolu, ‘Halka gitmekten geçer’ demekten yoruldum. Bu sözlerimi 'Halk'ı, 'Cumhuriyet' ile 'Parti' arasına hapsetmiş kişilerin anlamasını hiç beklemedim.
AKP’nin etkisi ve denetimi altındaki geniş halk yığınlarına ulaşmadan iktidar değişikliği hayaldir.
Muhalefetin, Çankaya’da, Beşiktaş’ta, Kadıköy’de Bodrum'da ya da İzmir Karşıyaka’da değil AKP’nin kalelerinde çalışması gerektiğini 12 yılı aşkın süredir yazıyorum.
Örneğin, Ankara Keçiören’de, Sincan’da, İstanbul Esenler’de, Sancaktepe’de, Sultanbeyli’de, Erzurum’da, Kahramanmaraş’ta, Konya’da, Rize'de, Yozgat'ta, Gaziantep’de, Şanlıurfa’da ve daha birçok yerde AKP’nin etkisindeki insanlara ulaşamıyorsanız, oralarda gedikler açamıyorsanız, kalıcı ilişkiler kuramıyorsanız, sadece yerinizde sayar, zamanla da geriye gidersiniz. Böylelikle AKP’nin devamına katkı sağlarsınız. Nitekim 19 yıldır olan tam da budur.
Muhalefeti tapulamış ‘Mutlu Azınlığa’ AKP’nin kalelerine gidilmesi konusunda ısrar ettiğinizde alacağınız yanıt, “Bunlar cahil, yobaz, gerici, körü körüne AKP’ye bağlı. Ne yaparsak yapalım vazgeçmezler. Boşuna vakit kaybetmeyelim” şeklinde olur.
Oysa söz konusu seçmen kitlesinin tamamının ya da büyük bir bölümünün AKP’yi daha doğrusu Erdoğan’ı bırakacağını söylemiyoruz ki.
Derdimiz o kapalı kutunun içine girmek ve olabildiğince çok insanı etkilemek, kalede gedikler açmaktır.
Yıllardır bu gerçekleri kabul etmeyip, AKP’nin kendiliğinden bitip tükenmesini hayal edenler, beklenen muhalefeti yapacağını, iktidara alternatif olacağını gördükleri yeni oluşumlardan ise hiç hoşlanmazlar.
İşte tam da bu nokta da muhalefeti işgale edenlere son dönemde en çok rahatsızlık veren gelişme, Muharrem İnce’nin başlattığı Memleket Hareketi oldu.
AKP’yi yenemeyenler, Memleket Hareketi’ni yok sayabilmek için her yolu deniyorlar.
Oyları bölecek palavrasına artık kendileri de inanmadığı için uyduruk anketçilere sarıldılar.
Yaptırdıkları anketlerde, “Muharrem İnce’nin kuracağı parti” ibaresini kullanıp, oranları olabildiğince düşük göstererek, akılları sıra kamuoyuna ‘bunların bir gücü yok’ mesajını veriyorlar.
O kadar komik işler yapıyorlar ki, son uyduruk ankette bu oranı yüzde 1’in altında gösterdiler.
Oysa Muharrem İnce’nin partisi, onların yıllardır yapamadığını başaracak, AKP’nin denetimindeki kitlelerden oy alacak, o kaleyi düşürecek, "Halka çok rahatça gidebilecek" potansiyele sahiptir.
Ama gel de bunu, AKP’yi yenmekten umudunu kesip, Memleket Hareketi’ni yenmeye odaklanmış Salı ve Çarşamba papağanlarına ve onların sosyal medya üzerinden saldıran adamcıklarına anlat.
Halkı sadece kendi gibi düşünenlerden, sosyal medyada takipleştiklerinden, whatsapp gruplarında yazıştıklarından, kendi kanallarını izleyenlerden ibaret zannedenlerin anlattıklarımızı anlamalarını da zaten beklemiyoruz.