Çin’e kiraz ihracatı deyip geçmeyin. Yılda 600.000 ton kiraz üreten ve kirazın anavatanı olarak bilinen ülkemizde üretilen başta Ziraat900 çeşidi olmak üzere Türk Kirazının en az Avrupa kadar önemli bir pazarıdır; Çin Halk Cumhuriyeti. Dünya’nın en fazla nüfusuna sahip Çin’de şubat ayında kutlanılan yılbaşı döneminde birbirlerine en çok kırmızı renkli hediyeler almalarından ötürü Şili, Güney Yarım kürede olmanın verdiği avantajla ürettiği 80.000 ton kirazın tamamını Çin’e satmaktadır. Çinliler arasında iyi bir ismi olan Türk Kirazının aynı dönemde en büyük rakibi California’dan gelen Amerikan kirazıdır.
Ocak 2019’da Çin’in Amerika ile başlattığı ticaret savaşları Türk Kirazının Çin pazarına girmesini bir anda kolaylaştırdı. Hatta Çin’li yetkililer tarihte görülmemiş bir şekilde Ocak’ta alınan kararı sadece paraflamak suretiyle ve üretim yapan firmaları gelip görmeye dahi gerek görmeden haziran ayında ithalata izin vermişlerdi.
Türk meyve ve sebzelerinin yurtdışı pazarlarda tarife dışı engel olarak karşılarına devamlı çıkartılan sorun; Akdeniz meyve sineğinin var olduğu ile ilgili söylemlerdir. Çin’e yapılan kiraz ihracatında da Çin yetkililer bu olasılığa karşı ithal edecekleri kirazın sevkiyat öncesinde iki ayrı uygulamadan birinin yapılması zorunluluğunu getirmişlerdir. Bunlardan birincisi metilBromid kullanarak (145 gr/parti) fumigasyon uygulaması diğeri de 14 gün +1 derecede soğuk depoda bekletilmesi işlemidir. Her iki uygulamanın da bir takım dezavantajları mevcuttur. Metil Bromid uygulaması sapların kararmasına ve kirazın yumuşamasına sebep olmakta, 14 gün soğukta bekletme de hem kalite kaybına hem de pazarın zamanlama açısından kontrol edilememesine sebep olmaktadır. Hem Amerikan hem de Şili ise buna benzer uygulamalar yapmakta ise de kullanım Akdeniz meyve sineği olmadığı gerekçesi ile ( ki Amerika da olduğuna dair bilgiler mevcut) daha düşük dozlarda uygulanmakta ve sonuçta daha sert ve kaliteli bir kirazın pazara sunulmasına olanak vermektedir. Bazı kaynaklar bize has bir çeşit olan Ziraat900 çeşidinin de bu uygulamalara uygun bir çeşit olmadığını söyleseler de bu çeşit bizi Kirazda dünya çapında bir üretici yapmıştır.
Öte yandan aynı kirazı hiçbir kimyasal ya da fiziksel uygulamaya sokmadan Avrupa’nın tamamına sorunsuz bir şekilde satmakta ve beğeni toplamaktayız. Amerikalılar Çin’deki kiraz pazarını kaybetmemek için Türk kirazına karşı aynı siyah incirde olduğu gibi akdeniz meyve sineğini bahane ederek Çinlilere bir anlamda baskı kurmaktadırlar.
Geçtiğimiz yıl Çin gümrükleri Amerikan kirazına %54 olan vergi oranını %24 olarak uygulamaya başladılar. Los Angeles’tan Shangai’ya kargo fiyatlarının 1,40 USD/kg iken bizim fiyatımızın minimum 1,75 USD/kg seviyelerinde uygulanması da rekabetteki bir diğer unsurdur. Bilinmesi gerekir ki piyasada aynı fiyatta olduğunda Amerikan kirazı yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı Türk kirazına tercih edilmektedir.
Peki ne yapılmalıdır? Her yıl 1,5 Milyar dolarlık kiraz ithalatı yapan Çin pazarında kalıcı olmak için alınması gereken önlemler nelerdir? Bir kere Çin’e her firmanın ihracat yapmasına izin verilmemelidir. Tarım ürünleri ile ilgili yatırım yapmış ve bu işin ihracatını yapan bir firmanın aynı anda müşterisi talep etti diye Türkiye’den mermer satmaya çalışması ne kadar abesle iştigal ise Çin ile ticaret yapan her firmanın kiraz satmaya kalkışması bir o kadar yanlış ve sürecin ilerisi için tehlikelidir. Herkes kendi işini yapmalı ve işi bilene vermelidir. Bu sebeple de Çin gibi yeni başlanan ve kendine has özellikleri olan çok büyük bir pazara giriş için öncelikle hem bahçeleri kontrol altında olan, hem paketleme tesisleri yeterli, teknik açıdan tüm süreçlere hakim ve bilimsel olarak izlenebilirlik anlamında her türlü etkiye tepki verebilecek kabiliyette firmaların pazara girişine müsaade edilmeli ve kalıcı olmaları için devlet tarafından her yönüyle desteklenmeleri gerekmektedir. Devletin desteği her daim maddi olmak zorunda değildir. İyi bir ticaret ataşesinin bile birçok kapıyı açabilecek özellikte olabileceğini (Çin’deki ataşelerimizi tebrik ederim) unutmamız gerekir. Devletin işin arkasında olduğunu ithalat yapan ülkeye hissettirmek en az fiyat kadar önemli bir unsurdur. Bu arada hatırlatmam gerekir ki Mayıs ayının başında Tarım ve Orman Bakanlığımız Çin yetkililerine 227 bahçe ve 28 firmanın ismini uygunluk açısından bildirmişlerdir.
Bir diğer önemli husus Lojistik imkanlarıdır. Dünyanın 6. Büyük kargo firması olan Türk Hava Yolları kargo birimi Uzakdoğu dahil olmak üzere 155 destinasyona kargo uçuşu yapmaktadır. Bu uçuşların büyük bir kısmı yolcu uçaklarının altında giden kargolardan oluşmaktadır. Bunun yanı sıra sahip olduğu büyük gövdeli kargo uçakları ile de charter seferler de yapmaktadır. Tabii ki yolcu beraberi giden kargonun kilogram başına maliyeti charter seferine göre 3’te 1 oranındadır. Yolcu beraberinde giden yaş meyve sebze ürünlerinin tamamında gerek yükleme öncesi gerekse seyahat esnasında meydana gelen ısı değişiklikleri ürünün kalitesine son derece olumsuz etki yapmaktadır. Burada esas olan charter seferindeki gibi tamamen belli bir sıcaklık derecesinde ürünün sevk edilmesidir. Yolcu beraberi taze meyve sebze kargo taşımacılığı kalite açısından uygun değildir. Bunun çözümü de bu sektörün Çin gibi stratejik pazarlar açısından bir devlet politikası çerçevesinde lojistik açısından desteklenmesidir (Mısır örneğinde olduğu gibi). Benim kişisel önerim ise THY nin kar amacı olmadan faaliyet yapamayacağı fikrinden hareketle TİM bünyesinde kurulacak bir birim ile Türk Yaş Meyve Sebze ürünlerinin yılın 12 ayı taşıma yapacak kargo uçaklarını kiralaması ve işletmesidir. Yıllarca faaliyet gösterip etki analizinin bilinmediği tanıtım gruplarına verilen bütçeler bu şekildeki faaliyetlerde rahatlıkla kullanılabilir ve etkili sonuçlar alınabilir diye düşünüyorum.
Sonuç olarak Çin gibi çok büyük bir pazara başta kiraz olmak üzere birçok taze meyve sebze ürünlerini satmak konusunda alt yapısı olan güçlü bir ülkeyiz. Üretim olarak bir problemimiz yok. Konuya bilimsel, sürdürülebilir ve kalıcı yöntemler uygulayarak yaklaşmamız ve bu şekilde yönetmemiz gerekir. Günlük, primitif ve işporta mantığıyla yapacağımız her hamle bize zarar getirir, 17 yılda zor girdiğimiz bu büyük pazarı 17 günde kaybetmememiz gerekir.
Murat Bayizit
BTSO Dış Ticaret Konsey Başkanı