Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002’de öldürülen değerli bir yurtsever aydınımız. Katilleri ve onu öldürtenler henüz ortaya çıkarılamadı. Devletin ve ana akım medyanın büyük ayıbıdır bu. Katillerin izini bilip, üstüne gitmedikleri, aksine konuyu unutturdukları için.
Konuyla ilgili FETO suçlanıyor, BND (Alman Gizli Servisi) suçlanıyor. Devlet bunlarla işbirliği ettiği için suçlanıyor. Ciddi suçlamalardan biri, konunun Bergama altın madeni ile ilişkisini ortaya koyan iddialardır. Bu konuda araştırmacı yazar Kaan Turhan’ın kitapları incelenebilir.
İddialar doğrudur veya yanlıştır… Ama şu kesindir: Hablemitoğlu, emperyalizmin bu ülke üstündeki oyunları hakkında araştırma yapan ve bunları eserlere dönüştüren, yabancı gizli servislerin faaliyetlerine ışık tutan bir yazardır. Buradaki işbirlikçileri deşifre eden bir uzmandır. Bazıları benim katılmadığım aşırı milliyetçi savlarını kamuya mal eden birisidir. Bu savların, katledilişiyle herhalde bir bağlantısı mevcuttur.
Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü, birkaç yıldır Hablemitoğlu anısına “toplumsal duyarlılık ödülleri” dağıtıyor.
Sorun burada daha da derinleşiyor.
Çünkü ödül verilenlerden birçoğunun antiemperyalist mücadeleyle hiçbir ilgisi bulunmuyor. Aksine… Bunların çoğu Türkiye’de emperyalizmin güdümündeki medyanın mensupları veya o medyanın öne çıkardığı isimler. Ayıp oluyor, diyemiyoruz, çünkü ortada çok daha vahim bir durum bulunmakta. Konuyu okumuşlarımız arasında giderek derinleşen cahillikle, kafalarını popüler medyanın önlerine koyduklarıyla sınırlayan körlükle de açıklayamıyoruz. Çünkü ödül verilenler pek rastgele seçilmiyorlar.
Bu yılki ödüllere baktığımızda da, Hablemitoğlu yaşasa.. Kesinlikle karşısında mücadele vereceği çevrelerin insanlarını görüyoruz. İçinde işbirlikçi kaynayan CHP’den biri… Hürriyet’ten bir yazar… (Doğan Medya emperyalist işbirlikçilerin ışıklı karanlık merkezidir. Hürriyet Gazetesi, Hablemitoğlu cinayetini unutturmak ve uluslararası oligarşiye hizmetten başka ne gibi bir toplumsal duyarlılık sergiler şu ülkede?) Postmodern ideoloji seven bir dahi… vb…
Bir de Hasan Ali Toptaş.
Bizim toplumsal duyarsızlığı nedeniyle eleştirdiğimiz ve bu yüzden yandaş medyanın, işbirlikçi liberallerin ve hatta FETO organlarının el üstünde tuttuğu bu yazar, “toplumsal duyarlılık” ödülü alıyor! Konuyla ilgili çok yakında çıkan bir yazımız:
Toptaş toplumsal sorumsuzluğu yanında, kötü bir yazardır. İmge Magandalarından oluşan günümüz işbirlikçi edebiyat çevresi, gerçi onu ödüle boğuyor… Fakat ne yapsa nafile:
Anlaşılıyor ki burada da edebiyat ajanları (menajerler) devreye girmiş… Ama öteki ödülleri açıklamıyor bu. Jüri kimlerden oluşuyor acaba? Cidden merak ediyoruz.
Ödül ile ilgili video kaydında bile müzik kimden biliyor musunuz! Zülfü Livaneli’nden. Bu ülkede emperyalizmin ideolojik hakimiyeti için çalışan sayısız popülerden biri. Hablemitoğlu’nun yurtsever davasıyla ne ilgisi var?
https://www.youtube.com/watch?v=FW_c4unSehc
Her şey tamam! Öyle değil mi? Halka tamamlanmış. Böyle bir ortamda Hablemitoğlu’nun katilleri nasıl ortaya çıkartılır? Çıldırmak işten değil.
AYDINLIK YAZARI “ULUSALCI” FERİDUN ANDAÇ
İçiniz kararmıştır bu umutsuz tablodan. O zaman biraz gülümseyelim.
Her kanattan, en sağından en soluna, medyayı çıkar ilişkileri ile ele geçirmişlerin sahte edebiyatı hakim Türkiye’de. Neyin sahte olmayanı dikiş tutturabiliyor ki zaten. Biz bu edebiyat şebekesine İmge Magandaları diyoruz.
Berbat mı berbat ürünlerine ödül üstüne ödül dağıtıyor, reklam üstüne reklam yapıyorlar. Kendilerine uygun geniş bir okur kesimi yaratmışlar. Bunların kitaplarındaki pespayelikleri sergilediğimizde, ellerinde tek silah kaldı, çemkirip, eleştirileri güya geçersiz kılmak için.
“Ulusalcı, ırkçı, faşistlerin itirazı bunlar! Onlardan her şey beklenir. Hiçbir şeyden anlamazlar!”
Yoo, biz ulusalcı falan değiliz işte. Yine de bu yaygın zevksizliği görüp anlatabiliyoruz.
Tam tersine. Bu zevksiz çoğunluk ulusalcı yayın organlarına, Aydınlık’a bile adamlar sokmuş.
İşte Doğan Hızlan, Ahmet Altan ve Toptaş hayranı Aydınlık yazarı Feridun Andaç ve işte nabza göre şerbet, birbirini yalanlayan iki ifadesi.
Alttaki iki beyan da Cumhuriyet ve Aydınlık gazetesi yazarı Feridun Andaç’a ait.
2017:
Doğan Hızlan’ı da bugün “ustam” olarak görürüm. Mahşeri vicdan duygusu dediğimiz şeyin edebiyat ortamında nasıl biçimlenmesi gerektiğini ben onlardan öğrendim.
Feridun Andaç, Varlık, Nisan 2017
2015:
Çünkü ödüllerle okurun hiçbir ilgisi yoktur. Neden mi? Çünkü artık bizde ödül bir “kayırma” kurumuna dönüşmüştür. Seçici kurullara bakın ne demek istediğimi anlarsınız.
(Feridun Andaç Çıkmazdaki Edebiyat, Sf 49)
Doğan Hızlan’ın bu ülkede sanatla ilgili ilgisiz, tüm yarışma jürilerinin başkanı olduğunu hatırlatırız.
Feridun Andaç’ın aynı zamanda bir Ahmet Altan hayranı olduğunu da hatırlatırız. Aslını sorarsanız bu piyasa tanıtımcılarının kimseye samimi bir hayranlık duyduklarını falan sanmıyorum. Onlar sadece kendilerine ve onları doyuran piyasaya hayrandır.
İşte Feridun Andaç’tan “ulusalcı” bir inci: “Altan, romandan vazgeçmez, ama tarihseli de zaman sorgusunda irdeler; bir bakış/yorum getirir. Üstelik yaratılan ‘millî tarih’ tezini yerle bir eder.”
Andaç’ın skandal yazıları için eski bir yazımız. B. Sadık Albayrak’tan: