“Çeşitli sektörlerde örgütlenmeler mevcut”
ABD ve Avrupa’nın Türkiye’deki pek çok medya kuruluşu ve sözde STK’lara milyon doların aktarılmasının Türkiye’nin bekasına yönelik ciddi bir tehdit olduğunu söyleyen Cihat Yaycı Paşa, şunları söyledi:
“ABD senatosu tarafından desteklenen ve bütçesi belirlenen kurumların şu şekilde çerçevesi çizilebilir. National Endowment for Democracay (NED) kurumu tarafından dünyanın dört bir tarafında kurulan çeşitli kurumları ve bu kurumların doğrudan bulunduğu ya da dolaylı olarak çeşitli kurumları fonlamak vasıtasıyla yumuşak güç (soft power) uyguladığı gözlemlenmektedir. Türkiye’de başka ülkelerin çıkarlarını göz önünde bulundurarak kamuoyu diplomasisi yürüterek çeşitli sektörlerde örgütlenmeler mevcuttur. Bunların başında medya ve STK faaliyetleri gelmektedir. Yurt dışı fonlarıyla kurulan ya da faaliyetlerini tatbik etme unsuru olarak fonlanan kurumlar mevcuttur.”
“Bu durum İstiklal Harbi öncesi ‘zararlı cemiyetlere’ bir bakımdan benzemektedir”
Amerika’nın dışında Almanya’nın Türkiye’deki belirli kurumları fonladığını hatırlatan Cihat Yaycı, “Örneğin, Friedrich Naumann Vakfı, Heinrich Böll Vakfı ve Konrad Adenauer Vakfı öne çıkmaktadır. Bu durum İstiklal Harbi öncesi ‘zararlı cemiyetlere’ bir bakımdan benzemektedir.” dedi.
“Yabancı kurumlar tarafından fonlanmak suretiyle hedef alınmaktadır”
Fondaş medya üzerinden toplumun ciddi manada yönlendirilmeye çalışıldığına işaret eden Cihat Yaycı, bu konudaki tehlikeye şu sözlerle dikkat çekti:
“Ülkemizin son yıllarda yaşadığı fondaş medya kaynaklı algı çalışmaları ve yabancı vakıflar kontrolüyle maruz kaldığı medya kıskacı oldukça dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Türkiye'nin temel sorunlarının başında gelen modern zararlı cemiyetler olarak adlandırabileceğimiz yabancı fonlar eliyle medya çalışmaları Türkiye'nin yürüttüğü tüm milli politikaları hedef almaktadır. Başta Mavi Vatan olmak üzere Türkiye'nin milli hak ve menfaatlerini savunan mekanizmalar yurtdışındaki odaklara ve çıkar merkezlerine hizmet eden yabancı kurumlar tarafından fonlanmak suretiyle hedef alınmaktadır. Yalan haber, asılsız içerikler ve operasyon vari üretimler ülkemizin kurumsallaştırmaya çalıştığı politikaların ciddi bir hedefi konumundadır. ABD'deki Chrest Vakfı, Alman Vakıfları ve çeşitli ülkelerin dışişleri bakanlıkları ülkemiz içerisinde faaliyet yürüten sözde medya özde algı platformlarını yoğun şekilde maddimanevi destekleyerek ülkenin iç ve dış dinamizmi üzerinde akamet yaratma faaliyeti içerisindedir.”
“Fondaş oluşumların stratejileri oldukça net”
Fondaş oluşumların stratejilerini sıralayarak Türkiye’nin büyük tehlike ile karşı karşıya kaldığına ısrarla vurgu yapan Cihat Yaycı Paşa, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başta Batılı merkezler olmak üzere dünyanın çeşitli noktalarından ciddi rakamlar alarak medya faaliyeti yürüten oluşumların içeriklerini incelediğimizde bu kurumların milli politikalar özelinde yıpratma, yıldırma ve saldırı faaliyetleri yürüttüklerini görmekteyiz. Bu fondaş oluşumların stratejileri oldukça nettir;
İtibar suikastleri ile vatansever kişileri kurumları hedef alma
Asılsız içerikler üreterek algı operasyonları yapma
Odaklandıkları milli kişi ve kurumları alttan alta tehdit ederek sindirme girişimlerinde bulunma
Bu kurumların temel faaliyetleri arasında yer almaktadır. Aylar evvel TÜRK DEGS olarak bu kurumların yürüttükleri algı faaliyetlerini ve saldırı stratejilerini ortaya çıkartarak. Fonlandıkları merkezler dahil birçok gerçeği Türk milletinin bilgisine sunmuştuk. Görülmektedir ki Türkiye’nin iç dinamiklerinin kurumsallaşması ve bağımsız politikalarının kitleselleşmesiyle birlikte saldırılar ve yurtdışı kaynaklı desteklerde giderek artmış vaziyettedir. Ülkemizin ve Milletimizin bu kurumlara karşı uyanık olması, yürütülen bu algı faaliyetlerine karşı farkındalığını kuvvetlendirmesi gerekmektedir. Türkiye özelinde yürütülen bu sözde medya faaliyetlerinin yurtdışındaki çıkar odakları ve grupları tarafından desteklenerek sözde bir kamuoyu diplomasisi yaratma faaliyetleri oldukça tehlikeli ve ülkemizin bekası noktasında endişe yaratacak vaziyete gelmiş durumdadır.”
“Yurtdışındaki FETÖ odakları da bu fonlar aracılığıyla Türkiye’deki ayak izlerini korumaya devam etmektedir”
ABD ve Avrupa’nın fonladığı sözde “bağımsız ve özgür” medya kuruluşlarına yönelik ciddi adımların atılması gerektiğini belirten Cihat Yaycı, “Ülkemizde kendisini alternatif medya olarak sunan fakat özde çeşitli odakların kalemşörlüğünü ve Türk karşıtlığını kendisine fonlar aracılığı amaç edinen bu faaliyetler silsilesi tüm milletimizin farkındalık oluşturması gereken hassas bir gerçekliktir. Diğer yandan; Yurtdışındaki FETÖ odakları da bu fonlar aracılığıyla Türkiye’deki ayak izlerini korumaya devam etmektedir. Toplumsal karşılığı olmayan ama ülke politikaları ve milletimizin bekası hususunda ciddi tehlikeler barındıran söylemlerin Türkiye’de inşa edilmesini sağlayan bu fonlanma sistemine karşı ülkemizin politika yapıcılarının acilen önlem alması gerekmektedir. Diğer yandan; Bu foncu oluşumlar bağımsız gazetecilik adı altında tehlikeli faaliyetlerini tüm sosyal medya platformlarında inşa etmeye ve yalanın yayılması, iftiranın kurumsallaştırılması gibi tehlikeleri yoğun maddi destek alarak oluşturmaya devam etmektedirler. Diğer yandan milli hassasiyetleri olan medyanın da suni bir yankı odası oluşturularak sessizleştirildiği gözle görülür bir gerçekliktir. Bu fondaş medya gerçekliğini gündeme ilk getiren TÜRK DEGS olarak başta politika yapıcılarımızı ve milletimizi bu konularda hassasiyet geliştirmeye ve bilinç oluşturmaya davet ediyoruz.” dedi.
“Beşinci kol faaliyetlerinin en önemli merkezi olan fondaş medyanın faaliyetleri de şiddetlenmektedir”
“Ülkemizin milli politikaları ve toplumsal hassasiyetleri fonlanan medyanın içerikleri eliyle yoğun şekilde yıpratılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.” diyen Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vatansever kişileri ve kurumları hedef alan bu fondaş medya tüm gerçeklerle ifşa oldukça daha da saldırgan bir strateji izlemektedir. Tüm bu saldırı ve algı oluşturma stratejisini bir bütün halde okumakta büyük fayda vardır. Bu foncu medya oluşumlarının tamamı aynı odaklar ve yabancı kaynaklar tarafından desteklenmektedir. Diğer yandan Türkiye ve Türk toplumu üzerinde yoğun bir propaganda faaliyeti inşa edilmeye çalışılmaktadır. Türk milletinin aleyhine fakat yabancı odakların çıkarına olan tüm söylemler fondaş medya eliyle tekrarlanmakta ve üretilmektedir. Ülkemizin yeni medya ve sosyal medya hâkimiyeti hususunda bu faaliyetlere dikkat etmesi gerçekliğe erişme ve bilginin yararlı yayılması hususunda önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 15 Temmuz 2016 ‘dan bu yana artarak maruz kaldığı medya operasyonları da beşinci kol faaliyetlerinin ne şekilde Türkiye’de kurumsallaştığını gözler önüne sermektedir. Türkiye’deki bağımsız politikalar uygulama alanları buldukça ve kurumsallaştıkça beşinci kol faaliyetlerinin en önemli merkezi olan fondaş medyanın faaliyetleri de şiddetlenmektedir. Bu platformların tüm faaliyetleri yabancı odakların Türkiye özelindeki çıkarlarını maksimize etmeye ve Türk Milleti üzerinden yalan bir rıza üretmeye odaklıdır. Türk Milleti hiçbir gerçek karşılığı olmayan bu söylemlere karşı dikkat, birlik ve farkındalık oluşturarak bu saldırı akınını da kırabilecek kudrete sahiptir.”
“Amaçları tamamen Türkiye’nin menfaatlerini akamete uğratmayı hedeflemektedir”
Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde çok önemli aşamaya gelindiğini söyleyen Cihat Yaycı, şöyle konuştu:
“PKK medyası ise koordineli çalışan birçok kurum mevcuttur. PKK’nın terör örgütü olduğu gerçeği tartışmaya bile kapalı olduğu halde fondaşların terör yuvalarında örgütün sözde lider kadrosu ile çay içip poz vererek bunların reklamlarını yapmaları kabul edilemez. Örgütle iltisakı bulunanlar Uluslararası Ceza Mahkemelerinde yargılanması gereklidir.
Fondaş medya ve STK faaliyetleri hafife alınmaması gereken bir gerçeklik olduğu unutulmamalıdır. Bu faaliyetler terör örgütlerini sempatik gösterme arzusundadır. Amacı tamamen Türkiye’nin menfaatlerini akamete uğratmayı hedeflemektedir.”
“Kaygı duyuyoruz”
TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Terör örgütlerinin örgülü propaganda kolları olarak içerik üreten, faaliyet yapan, projeler yürüten bu platformlar politika yapıcılarımızın ve milletimizin dikkat kesilmesi gereken konulardır. Bu çerçevede bu kurumlara uygulanacak sansürler için gereken uluslararası meşruiyeti kazanmanın yolu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesidir. Maddenin içeriğinde ifade özgürlüğünün sınırları şu şekilde belirlenmiştir. ‘Kamu güvenliğinin korunması için zorunlu sayılacak önlemlerle, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasının makul ve meşru olduğu belirtilmektedir.’ Hiçbir özgürlük ve adı ne olursa olsun, hiçbir şeyin kisvesi altında milletimizin varlığı ve bölünmezliğini, vatanımız bütünlüğünü hedef almasına razı olamayız. Eğer böyle olmazsa, iç çatışmalara kadar açılabilecek bir taviz kapısı olacağından kaygı duyuyoruz. Elbette düşünce özgürlüğü şarttır ama düşünce özgürlüğü kisvesi altında insanlık suçu işlenmesine karşıyız. Uyanık olmalıyız”