CIA’nın Doğu Avrupa, Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik geçmişteki örtülü operasyonlarında görevler üstlenen, 1991 sonrasında ise yükselen Avrasyacılığa karşı faaliyetler yürüten Jamestown Vakfı’nın (Jamestown Foundation) gündeminde Kanal İstanbul ve Montrö Sözleşmesi var. CIA paravanı kuruluş, 14 Nisan’da Kanal İstanbul ve potansiyel jeopolitik etkilerini tartışmak üzere çevrimiçi bir seminer düzenliyor.
Konuşmacılar, New York Times İstanbul Büro Şefi Carlotta Gall ve Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Mitat Çelikpala’nın yanısıra başroldeki Obama döneminde ABD’nin Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yapan Matthew Bryza.
Bryza, Jamestown Vakfı’nın Yönetim Kurulu üyesi. Geçerken belirtelim, Matt Bryza İstanbul’da yaşıyor ve eski gazete patronu Zafer Mutlu’nun üvey kızı Zeyno Baran ile evli. Uzun süre ortalıkta gözükmeyen Zafer Mutlu, Ocak ayında gazeteoksijen adlı internet gazetesini yayınlamaya başladı. Kızı Zeyno Baran’ı ise Türkiye kamuoyu 2006’da Newsweek’te yazdığı “2007 yılında Türkiye’de darbe olma ihtimali yüzde 50” (Newsweek, The Coming Coup d’Etat?, 4 Aralık 2006) yazısı ve Hudson Enstitüsü’nde düzenlen ve bir yıl sonra başlayacak olan Ergenekon ve Balyoz operasyonları için kamuoyu oluşturma işlevi gören “felaket senaryoları” toplantısından tanıyor.
MOSKOVA İÇİN BATI’YA KARŞI TÜRKİYE’NİN YANINDA OLMA ŞANSI
Jamestown Vakfı, son dönemde özellikle Çin ve Rusya ile ilgili çalışmalara özel önem veriyor. Ama kuruluşun ana odağında Çin, Rusya, Türkiye, İran gibi ülkeler arasındaki ilişkiler var. Jamestown Vakfı’nın yayın organı Eurasia Daily Monitor'da 9 Şubat 2021’de yer alan Kanal İstanbul ve Montrö ile ilgili bir yazı dikkat çekici. Yazının başlığı: “Montrö Sözleşmesinin Revizyonu Moskova'nın Lehine Çalışabilir”. Yazarı ise ABD Dışişleri Bakanlığı, Merkezi İstihbarat Ajansı ve Uluslararası Yayın Bürosu ve CIA’nın radyosu olarak bilinen Hür Avrupa Radyosu çalışanı Paul Goble. Kendi özgeçmişine göre “Avrasya'da etnik ve dini konularda uzman”. Paul Goble, Rus askeri analist Sergey Marzhetsky’nin görüşlerine dayanarak şöyle yazıyor:
“Rus askeri analisti, Türkiye Montrö'yü revize ederse, bunu kendi çıkarına yapar”, başka hiç kimsenin yararına değil. (Montrö Sözleşmesi’nde yapılacak) değişiklikler prensip olarak Rusya'da hoş karşılanmayacak, ancak sonuçlar kesinlikle bazılarının öne sürdüğü gibi bir trajedi olmayacak. Ve bu, Moskova'ya 1936 sözleşmesini revize ederken Batı'ya karşı Türkiye'nin yanında yer alma fırsatı veriyor, bu Türkiye'nin memnuniyetle karşılayacağı ve Ankara'nın Batı başkentlerinden daha da uzaklaşmasına yardımcı olacak bir şey, yani Moskova'nın yararlanabileceği başka bir gelişme. Moskova’dakiler bu iddiayı kabul ederse, bu Kremlin'in artık bu konuda Ankara ile ittifak kuracağı anlamına gelebilir. Böyle bir hareket, transatlantik ittifak içinde yeni sorunlar ve gerilimler yaratabilir.
“Ankara, bazı Rusların düşündüğü gibi, Washington'un bir ajanı olsaydı, ABD'nin Karadeniz'e daha uzun ve daha uzun süreler boyunca veya belki de herhangi bir kısıtlama olmaksızın daha fazla ve daha büyük deniz gemileri koyabileceği bir duruma yol açabilirdi. Ancak Marzhetsky, Türkiye bir ABD vekili değil, diye yazıyor; bu nedenle, Ankara'nın önerebileceği veya kabul edebileceği herhangi bir revizyon, Batılı müttefikleri için değil, kendi yararına çalışacaktır.”
TÜRKİYE, ABD’NİN VEKİLİ DEĞİL
Paul Goble’un özellikle Kanal İstanbul’un yapılması durumunda ortaya çıkabilecek Montrö rejimi konusundaki değişiklikler hakkındaki değerlendirmesi dikkat çekici. Özellikle bu konuda ABD ve Batı’nın herhangi bir kazanç sağlamayacağını, Rusya ile Türkiye’nin Batı’ya karşı ittifakını kuvvetlendirecek bir zemin oluşturduğunu vurgulaması önemli. Kuşkusuz, bu değerlendirmenin ABD’nin resmi görüşü olduğunu ya da yazıda dayanılan Rus askeri analistin görüşlerinin Rusya’daki hakim görüş olduğunu söyleyemeyiz. Ancak hem CIA’ya yakın hem de Rusya’daki bazı mahfillerde Kanal İstanbul ve Montrö konusundaki tartışmalarda meseleye yaklaşırken temel alınan noktayı ortaya koyması bakımından önemli. Bunu kısaca şöyle özetlemek mümkün: “Türkiye, ABD’nin vekili değil. Boğazlar konusunda da kendi çıkarlarına bakar!”
NATO SAVUNMA KOLEJİ VAKFI YAYININDAKİ DEĞERLENDİRME
Yazımızı, yukarıdaki değerlendirmeye benzer bir yaklaşıma sahip olan bir başka bir yazı ile bitirelim. NATO Savunma Koleji Vakfı’nın internet sitesinde Alman Silahlı Kuvvetlerinin kurum içi danışmanlığı olan BwConsulting'de siyaset bilimci ve danışman, Alman Silahlı Kuvvetleri Operasyonel İletişim Merkezi'nde Binbaşı olarak görev yapan Nuray Atmaca, 21 Mayıs 2020 tarihli “Kanal İstanbul'un Jeopolitik Sonuçları” başlıklı yazısında şöyle diyor:
“Montrö Sözleşmesi aracılığıyla istikrarı sürdürme ihtiyacı konusunda fikir birliği vardır. Karadeniz bölgesinde bir silahlanma yarışını tetiklemek Türkiye'nin çıkarına değil, çünkü bu Rusya ile ve dolayısıyla Çin ile çatışmaya neden olarak kendi güvenliğine zarar verecektir.”
Yani, Ankara, Moskova ve Pekin’i karşısına almaz. Ayrıca Montrö’nün sağladığı Atlantik güçlerini sınırlayan statükonun devamı konusunda bu üç ülke arasında genel bir mutabakattan bahsedilebilir. Son söz: ABD Tayyip Erdoğan’ı bir kaşık suda boğacağını ilan ederken, Erdoğan’ın ABD hesabına Rusya ve Çin’i karşısına alacağını iddia etmek andavallık değilse doğrudan FETÖcülerin başını çektiği psikolojik savaşa ortak olmaktır.
Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki baş döndürücü değişikliklerin anlaşılabilmesi için dünya dengelerindeki değişiklikleri anlamak zorunlu. Gelişmenin yönü, ABD’nin istediği gibi değil Türkiye’nin Asya ile birleşme yöneliminin derinleşmesi doğrultusunda.
Aydınlık