AÇILIMCI Davutoğlu’nun kurduğu partinin ilkeleri, 7 Haziran 2015 seçimlerinden önceki ESKİ AKP’yi hatırlatıyor. Adını "Gelecek..." yerine "Geçmiş Partisi" koysaydı daha isabetli olurdu.
Davutoğlu hareketinin "Atatürk’ün partisiydi" denilen "Di’li Geçmiş Zaman Partisi" ile aynı kulvarda olduğunu söyleyebiliriz, çünkü HDP’li belediyeler tarafından PKK terör örgütüne götürülen evlatlarını geri almak için Diyarbakır HDP binası önünde bekleyen analara destek vereceğine, terörü savunmak adına : "Evlatlarınız haklarını size helal ediyor mu !" diyerek, analardan hesap sorabilen bir YENİ CHP dolaşıyor ortalıkta.
AKP’de, yıllar içinde değişen; Erdoğan oldu. Gül, Babacan ve Davutoğlu, Batıcı zihniyetlerini koruyorlar. Bu nedenle YENİ AKP ile ters düştüler.
ESKİ AKP’yi temsil eden bu üç Batıcı ile aynı kafada olduklarını söyleyen CHP Genel Başkanı, YENİ CHP’nin ESKİ AKP’ye benzediğini itiraf etti. AKP ile CHP, Vaşington’da yer değiştirdiler.
İzlenmekte olan dış politikayı 180 derece değiştireceğini söyleyen bugünkü CHP’ye oy vermek, Irak ve Suriye’de Amerikan çıkarlarını korumak ve bütün projelerini desteklemek, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarından vazgeçmek ve Türkiye’de devleti, vatanı ve milleti, Batı hesabına çalışan terör örgütleriyle bölüşüp paylaşmak anlamına geliyor.
Yani: YENİ CHP’ye oy vermek, ESKİ AKP’ye oy vermek oluyor.
Amerikalıların aklına uyarak ESKİ AKP’yi aynen taklit eden YENİ CHP’ye oy veren seçmen ESKİ AKP’ye oy vermediyse, ya eski tercihi yanlıştı, ya da şimdi yanlış seçim yapıyor.
"Aynı işi AKP yaparsa desteklemem, ama CHP yaparsa desteklerim" demek, Türkiye Cumhuriyeti yerine siyasi partileri birinci sıraya koymak demektir. Bu da, gerçek Atatürkçülerin hiçbir zaman ve koşulda yapmayacağı bir şeydir.
Feodal yapılara, terör örgütlerine ve etnik temsilcilere demokrasilerde yer olmadığına göre, HDP’ye siyasi parti diyemeyiz. Bu durumda, Atatürk’e en uzak partinin CHP olduğunu söylemek zorundayız.
Atatürk’ün değerini yeni anlamaya başlayan AKP bile, milli bayramlarda Anıtkabir’e utanarak gitmesi gerekenlerin listesinde, CHP’den daha az sıkıntılı görünüyor artık. Sevr Antlaşmasını hazırlayan Chatham House’a kapı kulu olanların Anıtkabir’deki riyakarlıkları, gerçek Atatürkçüleri rahatsız ediyor.
CHP yönetimi, seçmenine diyor ki: "Tek derdim Erdoğan. O gitsin de, gerisi önemli değil. Bunun için, ülkemizin düşmanlarıyla da işbirliği yaparım. Türkiye’nin bağımsızlığı falan hiç umurumda olmaz"
"Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır" faziletini terk edip "Söz konusu Erdoğan ise vatan teferruattır" gafletine düşen
CHP seçmeni de, seçimlerde kullandığı oylar ile parti yönetimine şu cevabı vermiş oluyor: "Türkiye’nin bağımsızlığı benim de umurumda değil. ABD adına Türkiye’ye saldıran terör örgütleriyle işbirliği yapmanı onaylıyorum, çünkü Erdoğan’a duyduğum nefret, Atatürk’e duyduğum sevgiden kat kat fazla, çok daha önemli, değerli ve üstündür"
Sevgili CHP’liler, içine hapsedildiğiniz kampın duvarları arasında, hangi vahim ve karanlık niyetleri onaylamak durumuna düşürüldüğünüze bakın lütfen:
2014 yılındaki cumhurbaşkanı seçiminde, partinizin adayını belirlerken ABD’nin talimatını uygulayan genel başkanınız: "Tıpış tıpış gidip oy verecekler" diyerek, size hakaret etmesine rağmen, hiç tanımadığınız Atatürk karşıtı dinci adaya "Ekmek için"(?) oy verdiniz...
Genel başkanınızın, gönlünde yatan cumhurbaşkanı adayının Orhan Pamuk olduğunu söylemesini aklınızda tutamadınız ve Ermeniler ile Kürtleri soykırım çorbasına malzeme yapan omurgasız cümlesine NOBEL edebiyat ödülü verilen bu kişinin söylediği yalan ile partinizin seçim bildirisi arasındaki bağlantıyı göremediniz...
Emperyalist bir yalan olduğu, Ermenistan’ın ilk yöneticileri tarafından bile kabul edilmesine ve Avrupa mahkemelerinde de son yıllarda mecburen tasdiklenmesine rağmen, sözde soykırımın mecliste görüşülmesini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tunceli’deki egemenlik haklarına karşı çıkıp, o yılların PKK’sı olarak katliamlar yapan altı aşiretin isyanını bastıran devletin, soykırım suçu işlediği gerekçesiyle mecliste yargılanmasını seçim bildirisine yazan CHP’ye oy verdiniz...
O yıllarda devleti Atatürk yönettiğine göre: Atatürk’ün kurduğu partinin, Atatürk’ün kurduğu mecliste, Atatürk’ü soykırım suçu ile yargılamasını onayladınız!!!
Aynı seçim bildirisinde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı kabul edeceğini söyleyen partinizin, Atatürk’ün misakı milli düşüncesine aykırı olan bölünme projesini uygulamak istediğini ve Türkiye’yi, milattan önceki şehir devletleri dönemine kadar, beşaltı bin yıl geriye götürmeyi amaçladığını anlayamadınız...
Son seçimlerde Amerikalıların, Avrupalıların, Fetullahçıların ve PKK’lıların CHP’yi desteklemelerini görmenize rağmen bu durumdan hiç rahatsız olmadınız ve "Acaba bunlar mı Atatürkçü oldu, yoksa CHP mi Atatürk’ü terk etti?" diye hiç düşünmediniz...
Mazeret olarak kullanmanız ne kadar doğrudur bilmem ama her şeyi görüp sizi uyandırmaları gerekirken, CHP’ye destek ve size de kamp narkozu veren gazeteciler, hepinizden beter durumdalar...
Tek yaptıkları iş: Her gün üzerinize benzin dökerek, karşı kampa düşman olmanız için, yüreğinizi kin ve nefret ile doldurmak.
CHP, Türkiye’nin muhalefet partisi olmayı bırakıp, Türkiye’ye muhalefet eden parti olmaya başlayınca; CHP yandaşı basın ve yayın kuruluşları da, iktidara muhalefet yapmak ile Türkiye’ye muhalefet yapmanın arasındaki farkı göremez oldular.
Eğer bir gazeteci, yanlışları görmek için kamplardan sadece birine bakıp diğerine gözlerini kapıyorsa, iyi niyetli olduğunu söyleyemeyiz. O artık gazeteci değil; yandaş propaganda elemanıdır.
Devlet yönetimine katılmak bu kadar önemsiz bir iş midir ki tek gazeteyi okuyup, ülkenin kaderi hakkında karar veriyorsunuz ? Hem de, gazetelerin gazetecilik yapmak yerine, siyasi partilerin propaganda unsuru olarak görev yaptıkları ülkede ve zamanda yaşarken.
Seçilen yanlış yol, CHP’yi Türkiye’de iktidar alternatifi olmaktan çıkardı. CHP seçmeninin eğitim seviyesi, bu durumun devam edemeyeceğini söylüyor. Parti yöneticileri ile yandaş basının korktuğu başına gelecek ve CHP seçmeni elbet işin farkına varacak. O zaman, partinin kurtuluşu için güzel bir şans doğacak.
Yıllardır bize saldırmakta kullandıkları ve son zamanlarda IŞİD bahanesiyle bedava verdikleri binlerce TIR dolusu ağır silahlar ile donattıkları terör örgütlerine karşı savunma yapmamızı engellemek isteyen Batılı devletler, uyguladıkları silah ambargosu marifetiyle, aramızdaki savunma ittifakında beyin ölümünü gerçekleştirdiler.
İttifakın beyni ölünce bizim beynimiz çalışmaya başladı ve aramızda hala "NATO kafa; nato mermer" cinsinden insanlar bulunsa da, Batı ile gerçek manada müttefik olmadığımızı anladık.
Terör örgütü PKK’nın en büyük geliri uyuşturucu kaçakçılığından elde ettiğini herkes biliyor. Batılılar bizden o kadar nefret ediyorlar ki, sırf bize zarar verebilmek uğruna, kendi çocuklarının uyuşturucu ile zehirlenmelerine bile göz yumuyorlar.
NATO’daki varlığımız, Türkiye’ye saldıran Amerikalıları ve Avrupalıları zor durumda bırakıp, onlara karşı bize hukuk, ahlak ve moral üstünlüğü sağlıyor. Bu avantaj gereksiz hale gelince, ittifaktan ayrılmalıyız.
70’li yıllardaki kamplaşmanın taraftarları vatanseverdi. 50 yıldır Türkiye’ye terör örgütleriyle saldıran NATO ülkeleri, kendi ordularıyla saldırsalardı, ülkücüler ile devrimciler omuz omuza düşmana karşı savaşırlardı.
Paralel devlet yapılanması döneminde iktidar kampının tutumuna ve 15 Temmuz gecesi dahil, son üç yılda muhalefet kampının davranışına şahit olduktan sonra, günümüzün kampları için aynı şeyi söyleyemiyoruz maalesef.
FETÖ’nün saldırısı altında bile, önce Eski AKP’lilerin, Cumhuriyetimize zarar vermek amacıyla ve sonra da Yeni CHP’lilerin, sırf Erdoğan’a kötülük olsun diye, düşmana karşı koymak yerine teslim olmayı, hatta düşmanla işbirliği yapmayı tercih ettiklerini görüyoruz. Bunun sebebi: 70’lerdeki kamplaşmanın ideolojiler; bugünkü kamplaşmanın ise "Kutsallara saldırı" çerçevesinde kurgulanmış olması galiba.
Kutsalların üzerine kurulmuş inançlara ve yaşam şekillerine yapılan düzenli ve sürekli saldırılar, kampların ortak hareket etme kabiliyetini yok ediyor.
Önce biri, sonra da diğeri, ötekine karşı düşmanla işbirliği yapabildiğine göre, bugünkü kamplar için ‘vatan’ birinci kutsal değil. İnançlar ve yaşam şekli, her şeyden önemli.
İnsanlarımızın bu hale düşmesinde ‘Batıcılık’ ve ‘dincilik’ denilen iki eski hastalığın suçu var; Osmanlı’nın yıkılışında görüldüğü gibi, bu hastalıklara yakalananlar için ‘vatan’ kutsal olmaktan çıkıyor.
AKPCHP kamplaşmasını bu şekilde tasarlayanlar, bizim çok ihmal ettiğimiz bir konuda iyi çalışıp geçmişten ders çıkarmışlar.
ESKİ AKP’nin ve YENİ CHP’nin, ‘dincilik’ ve ‘Atatürkçülük’ maskeleri altında Batıcılık yapmaları, tasarımın menşeini gösteriyor.
Sağladığımız teknolojik ilerleme sayesinde, her silahı kendimiz üretebiliyoruz artık. Batı’nın hizmetine giren CHP, bizim için hayati önem taşıyan bu gelişmeyi de engellemeye çalışıyor.
Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Güneydoğu Anadolu, Suriye, Irak ve Libya gibi, Batı ile ihtilaflı olduğumuz bütün konularda Türkiye’ye karşı düşmanlarımızın yanında yer alan CHP, Atatürk’ün partisi olamaz. Bir dönemin Gladyosu olan FETÖ tasfiye edilirken, CHP, yeni "Truva Atı" olma yolunda ilerliyor maalesef.
Sevgili CHP’liler, aklı ve mantığı içeriye sokmayan kalın ve yüksek kamp duvarlarının arasında, dayatılan ezberin dışına çıkmaya izin vermeyecek şekilde hapsedilmiş durumda, karşı kampa duyulan kin ve nefret ile beslenen düşmanlığın peşinden koşarken, ne hale geldiğinizi görebilseniz ve Atatürk’e duyduğunuz sevgiye, Erdoğan’a duyduğunuz nefretten daha fazla önem vermeyi başarabilseniz, CHP’de her şey Amerikalılar, Avrupalılar, Fetullahçılar ve PKK’lılar için değil, bizim için çok güzel olacak.
Tek isteğim; AKP’ye ve Erdoğan’a kilitlenmiş bakışlarınızı kısa bir an dahi olsa onlardan ayırıp aynaya bakmanız ve kendinizi inanılmaz, korkunç işlere destek verirken seyretmeniz.
Tanınmaz hale geldiğinizi görünce yaşayacağınız şokun, hem kendi iyileşmenizin hem de CHP’nin kurtuluşunun başlangıcı olacağından eminim.
CHP’yi yönetenler öyle korkunç işlere giriyorlar ki; CHP’li vatanseverlerin, Atatürk’ün kemiklerini sızlatan bu politikayı destekleme durumuna düşmeleri, fanatik kampçılığa bağımlı olmanın vahim sonuçlarını en hazin şekilde gösteriyor hepimize.
CHP’nin, Türkiye’ye karşı kurulan kumpaslara katılıp, sürekli karanlık işler peşinde koşması, attığı her adımdan şüphe duyulmasını gerektiriyor: Barolardan gelen tepki nedeniyle, CHP, yazı işleri müdürleri ve zabıt katiplerine bir defaya mahsus olmak üzere (!?) ‘Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’ ya da ‘İdari Yargı Ön Sınavı’na giriş hakkı sağlanmasını içeren kanun teklifini geri çekmek zorunda kaldı.
"Çok sayıda FETÖ üyesi hakim ve savcının yakalanmasından sonra, adalet sistemi içindeki yapılanmasını kaybeden terör örgütü, bürokraside saklanan kripto elemanlar sayesinde zararı telafi etmeye mi çalışıyor acaba?" sorusu ister istemez akıllara geliyor işte.
Soğuk Savaş döneminin hâlâ devam ettiğine inanan ve Amerikan aleyhtarlığının yüzde seksenlere ulaştığı Türkiye’de, ABD’nin desteğini alan partilerin bugün de iktidara geldiğini zanneden politikacıların elinde rehin kalan CHP, her konuda sadece ABD’nin çıkarını düşünen ve ona uygun hareket etmeye çalışan, kişiliksiz ve ideolojisiz bir parti olarak, iyice anlamsız, kalitesiz ve zararlı bir yapıya büründü.
Sevgili CHP’liler: Kamp hapishanesinden çıkmanın ve iyi eğitim almış, bilgili, kültürlü, dünyadan haberdar olan, düşünebilen, sorgulayabilen, akıl ve mantık ile hareket edebilen, gerçek Atatürkçü vatanseverler olduğunuzu göstermenin tam zamanıdır.
Bölgemiz cayır cayır yanıyor. İşin şakası kalmadı artık, dananın kuyruğu kopmak üzere. Gözlerinizi ve kulaklarınızı açmanız lazım:
Türkiye’nin yetiştirdiği değerli Amiraller tarafından geliştirilen ve denizlerdeki haklarımızın gasp edilmesini önleyen ‘Mavi Vatan’ kavramını, hiç utanmadan KOMİK bulan bir CHP’ye oy veriyorsunuz!!!
Her seçimde bizi CHP yönetsin diye değil de, AKP yönetmesin diye sandığa gitmenizden, oy verdiğiniz kişilerin utanmalarını boşuna beklemeyin.
Peki bu durumdan sıkılmadınız mı? Çok uzun zamandır denemediğinizden unutmuş olabilirsiniz ama ülkeyi yönetsinler diye, güvenebileceğiniz insanlara oy vermek güzel olmaz mıydı?
CHP üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulan kumpasın hız kazanmasına, yapılan yeni taktik hamlelerin özelliklerine ve CHP’li politikacıların gittikçe artan bir pervasızlıkla cüret ettikleri şeylerin karakterine bakılırsa "AMERİKANCI HALK PARTİSİ" ibaresinin tabelaya da yazılmasına ramak kaldı...
Bu gidişe itiraz etmek için, daha fazla gecikmeyin lütfen.
İLK YAZI: CHP seçmenine tarihi uyarılar
Aydınlık