CHP’deki skandal, önüne geleni sürükleyerek büyüyor. Rahmi Turan, “kaynağım saraydan biri” demişti. Sonra aslında başka bir gazeteci olduğu ortaya çıktı. O gazeteci de “kaynağım CHP’den biri, hatta genel başkana da doğrulattım” dedi. Haberi önce Uğur Dündar’a önerdiğini, Dündar “zokayı yutmayınca” da daha acar bir isme, Rahmi Turan’a verdiğini söyledi. Ardından Cumhurbaşkanı, İzmir’de çok net bir dille bu haberi yalanladı, Kılıçdaroğlu’na meydan okudu.

Parçaları birleştirince meselenin CHP içinden planlanan bir komplo olduğu şüphesi kuvvetleniyor. Olayın, CHP’nin kurultay sürecinden hemen önce patlaması ise akıllarda başka bir ihtimal bırakmıyor. Bakmayın, “delegelerin özgür iradesi”, “parti içi demokrasi” gibi martavallara, yakın tarihli deneyimlerimiz CHP’de genel başkanın sadece ayak oyunları ile değiştiğini (ya da değişmediğini) gösteriyor. Buraya kadar tamam da, acaba komployu kim kime karşı kurmuş olabilir?

KILIÇDAROĞLU MU, İNCE Mİ?

İlk akla gelen Kılıçdaroğlu ekibinin rakiplerini tasfiye etmek için böyle bir yalan haber uydurmuş olması. Mümkün müdür? Mümkündür. Kılıçdaroğlu, delegenin de seçmenin de kolaylıkla manipüle edilebildiğini biliyor. Gözleri Erdoğan nefreti ile kararmış olan CHP’lilerin uzunca bir süredir takım tutar gibi “particilik” yaptığını biliyoruz. Kitlenin bu “tuhaf” durumunu genel başkan da bizim kadar görüyor olmalı. O halde neden bu güçten istifade etmek istemesin?

İkinci şüphelimiz, komplonun mimarı olarak değil ama kullanılan bir parçası olarak, Muharrem İnce olabilir. Belki de olayların bu noktaya geleceğini hesap edememiş, gerçekten gidip Cumhurbaşkanı ile görüşmüştür. “Adam anında yalanladı, olmaz öyle şey” mi diyorsunuz? Olur olur, hem de öyle bir olur ki ağzını açık kalır, siyaset zaten böyle bir şeydir.

Şimdi gelin iki tezimizi de yakından değerlendirelim. Diyelim ki Muharrem İnce bu işin bir parçasıdır. Bu, parçası olduğu işi köpürtüp sonra da genel merkezin üstüne yıkmaya çalıştığı anlamına gelir ki CHP’nin cadı kazanı dünyasında İnce’nin bile boyunu aşan bir iştir. Dolayısı ile ihtimal dışıdır. Bir de ilk senaryomuza bakalım, akla yatkındır yatkın olmasına ama Kemal Bey’in bu işi yapması için makul bir sebebi olabilir mi acaba? CHP’nin bugünkü delege yapısı ile Kılıçdaroğlu, ömrünün sonuna kadar genel başkan olarak kalabilir. Genel başkanlık seçimini kazanacağı bugünden belli, bu kadar güçlü bir adam, neden durduk yere böyle amatörce bir işe kalkışsın ki? Şu halde, olayın Kılıçdaroğlu’nun komplosu olma ihtimali de çok akla yatkın gelmemektedir.

KOMPLONUN KAZANANI KİM?

“Peki öyle ise kim?” dediğinizi duyar gibiyim. Bu rezilliğin arkasında hangi şahsın olduğunu düşünmeden önce nasıl bir güç ve niyet olduğunu sorgulamak doğru olacaktır. Baykal’ın genel başkanlıktan çekilme öyküsünü anımsayın. FETÖ, delegelere kalsa bir ömür boyu başkanlığı garantilemiş olan Baykal’ı hiç beklenmedik derecede kirli bir yöntemle tasfiye etmişti. Bu, FETÖ açısından bir başarı öyküsüdür, çünkü devamında CHP, tam da ABD’nin istediği biçimde dizayn edildi. CHP’nin hangi yöntemlerle hizaya getirildiğini iyi bilen ve daha önce bu şekilde başarının tadını almış olan odak, bugünkü komplonun da mimarıdır diyebilir miyiz? Sanırım diyebiliriz.

“Şahıs olarak kim olabilir?” diyorsanız, olayın hemen ardından yazdığımız yazıda “İmTrol” diye bir kavramdan söz ettiğimizi anımsayınız. Dolayısı ile, planlayıcı olarak, bu işten hiç yara almayan, her şey olup biterken Brüksel’de İngiltere’de kapalı kapılar ardında görüşmeler yapıp sırasını bekleyen birilerini akla getirmek hiç de fantezi olmayacaktır.


Aydınlık