Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay, CHP’li bir çok önemli isimlerin partiden istifa ederek DSP’den aday gösterilmesine dikkat çekti.

Millet İttifakında DSP’nin olmamasına tepki gösteren Balbay, AK Parti'nin karşısındaki partilerle diyalog kuran CHP'nin DSP ile bir araya gelemediğini belirterek, "CHP'nin sağ yelpaze ile uzlaşıp DSP ile buzlaşmasının maliyeti yüksek olabilir. Herkes bir kez daha düşünmeli" dedi.

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesindeki bugünkü 'Solun sola ettiği' başlıklı köşe yazısında, CHP'nin yanlış politikalarına dikkat çekti.

Balbay, "CHP, 24 Haziran'da İyi Parti ve sağ yelpazenin öteki küçük partileriyle sonuç alıcı diyaloglar kurdu. AKP parlamentoda salt çoğunluğu kaybettiyse bunda CHP'nin uyguladığı politikanın büyük payı var" diye yazdı.

Balbay'ın yazısı şöyle:

"Siyasetin seçim süreçlerindeki beylik sözlerinden biri şudur: Bir bölen!

Özellikle yerel seçimlerde, solda birden fazla adayın çıkmasıyla kıl payı kaybedilen şehirler listelense sütun yetmez. Sadece İstanbul ve Ankara'da yaşananlar durumu anlatmaya yeter.

Bugünkü AKP iktidarına giden yolun başı 1994 seçimleriydi. 1994'te İstanbul'da merkez sağın iki partisi ANAP ve DYP adaylarının toplam oyu yüzde 35'ti, merkez solun iki partisi SHP ve DSP adaylarının toplam oyu yüzde 33. RP'nin adayı Erdoğan yüzde 25'le seçimi kazandı.

Aynı seçimlerde Ankara'da SHP yüzde 21.4, RP yüzde 21.7 oy aldı. Melih Gökçek binde 3 farkla seçimi kazandı. Aynı seçimde CHP'nin oyu yüzde 2'ydi. O gece seçimi SHP'nin kazandığı açıklandı, Gökçek itiraz etti. 5 bin farkla ertesi gün başkan Gökçek oldu. Aradan 20 yıl geçti, 2014'te de sadece İzmir'de DSP'nin de aday çıkarması ya da CHP'den aday olamayan başkanların DSP'ye geçmesiyle 4 ilçe kaybedildi.

***

Aradan 25 yıl geçti. O günleri yazmayı gerektirecek bir tablo ile karşı karşıyayız. 24 Haziran genel seçimlerinde yasal dayanağı olan seçim ittifakı, 31 Mart yerel seçimleri için yasal bir zemin olmaksızın fiilen uygulanıyor.

Türkiye 1950'de CHP'nin yolu açmasıyla tek partili rejimden çok partili sisteme geçti. Bugün de ErdoğanBahçeli dayatmasıyla çok partili sistemden iki partili sisteme zorlanıyor.

Yasal zemin de olmadığı için her anlaşmazlık anlık çözümlerle aşılıyor. "Jest yapma", "aday çıkarmama", "adayı ortaklaştırma", adaylar ortaya çıkınca hangisi önde görünüyorsa ötekini çekme, bu seçimlere özgü yöntemler oldu.

CHP, 24 Haziran'da İyi Parti ve sağ yelpazenin öteki küçük partileriyle sonuç alıcı diyaloglar kurdu. AKP parlamentoda salt çoğunluğu kaybettiyse bunda CHP'nin uyguladığı politikanın büyük payı var.

31 Mart için de 24 Haziran'a benzer işbirliği ilerlerken bir şey ortaya çıktı: AKP'nin karşısındaki partilerle diyalog kuran CHP, DSP ile kurmamış, kuramamış!

Son bir hafta içindeki gelişmeler DSP'nin 31 Mart'a dek ciddi bir aktör olacağını gösteriyor. Sadece Gaziantep adayı Celal Doğan'la Şişli adayı Mustafa Sarıgül'ün kamuoyu gücü bile DSP'yi gündemde tutmaya yeter.

***

DSP Genel Başkanı Önder Aksakallı'ya dün yukarıdaki süreci özetledim. Kıl payı kayıplar olursa herkesin üzüleceğini anlattım. Kendisini, "Atatürkçü, Ecevitçi, solcu" diye tanımladıktan sonra ekledi:

"Öyle yerler var ki, iki ittifakın adayı da ülkücü. Hiç soldan bir aday olmasın mı? Biz CHP karşıtı değiliz. İYİ Parti'nin seçime katılmasına gösterilen özeni bize de beklerdik…" Konu bu noktaya gelirse, iş çok uzar. Adayların Yüksek Seçim Kurulu'na teslimine daha beş gün var. Sonrasında da düzeltme yapılabilir.

Henüz vakit var… CHP'nin sağ yelpaze ile uzlaşıp DSP ile buzlaşmasının maliyeti yüksek olabilir. Herkes bir kez daha düşünmeli!"