Muharrem Sarıkaya, Habertürk'te "AB kredileri kapatınca CHP Çin'de arayacak" başlığıyla yayımlanan yazısında "Hükümet'in yeni ekonomik tedbirlerinde bazı yatırımların kısılmasına, yüzde 70’in altındaki projelerin durdurulmasına karar vermişti" hatırlatmasında bulundu.
"Bu da belediyeleri ciddi oranda etkilerken, bir de ağırlıklı olarak belediyelerin yararlandığı AB fonlarındaki kesinti üstüne binmişti" diyen Sarıkaya, devamında konuya ilişkin olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ile görüştüğünü belirtti.
Sarıkaya şunları kaydetti:
"Torun’a toplantıda bu konuların ele alınıp alınmadığını da sordum.
Gördüm ki CHP’li belediyeler AB’nin fonları kısacağından daha önceden haberdar olduğu için ara çıkış formüllerinin yanı sıra başka alanlara da yönelmiş.
Mersin’in de arasında bulunduğu bazı CHP’li belediyeler, ‘Kardeş Belediye’ kapsamı içinde Çin’de incelemeler yapıp, yatırımlarına destek olanağını bulmuş.
Torun şimdi de 45’i büyükşehir olmak üzere 14 il ve büyükşehir ilçe belediye başkanının Çin’e gideceğini, organizasyonlarının yapıldığını belirtti.
‘Çin’in elinde 110 milyar fazla gibi bir para var ve bunu ortak yatırımlara dönüştürmeyi amaçlıyor’ anımsatmasında bulunup devam etti:
‘Belediye başkanlarımız da ellerindeki projeleri aktaracak ve finansmanının Çin tarafından sağlanması şekliyle bunların hayata geçirilmesi olanağına bakacaklar…’
CHP’de AB fonları kesince, ‘para Çin’de de olsa git bul’ hedefine odaklanmış.
SAHA İLE YÜZDE 90 UYUMLU
CHP’nin hafta sonu tamamlanan Afyonkarahisar Arama Toplantısı’nın en önemli yanı ise belediyelerin ihtiyaç ve malzeme paylaşımı konusundaki uyumları olmuş.
İş makinası kullanım değişiminden, büyük şehir belediyelerinin ellerinde olan ve atacak yer bulamadıkları ihtiyaç fazlalarının bazı ilçe belediyeleri için nimet değerinde olduğunun fark edilmesi sağlanmış.
Sahada elde edilen taleplerle, belediye başkanlarının hedefledikleri icraat planlamasının %90 uyuştuğu görülmüş.
En dikkat çeken de belediye başkanlarının en büyük sorununun ekonomik olacağı varsayılırken, aslında imar olduğunun ortaya çıkmasıymış.
TALEP ÜRETİMİNE DOĞRU
Üç ay sonda tekrarına karar verilmiş…
Önceki yazımda da vurguladığım gibi CHP’de zihniyet ile birlikte kantitatif, yani saha çalışmasıyla elde edilen örnek sorunların hangi uygun araçlarla çözüleceğine yönelik bakışı da geliştirdi…
Katı klikleşmiş yapısından arınıp, dekolizasyon, yani yük paylaşımı ve dağılımını yapma becerisine kavuşmaya başladı.
CHP bu adımlarıyla siyasal arz üretiminde başarılı oldu, bu sayede belediyeleri kazandı.
Ama henüz ‘anlam talebini’ üretemedi.
Yani, hem siyasal tüketiciyi, hem de onların taleplerinin ne olacağını baştan belirleyip, çözüm modellerinin sadece kendisinde bulunduğuna ilişkin anlam üretme aşamasına geçemedi.
Çözümün sadece CHP’nin elinde olduğu, o olmazsa veya kaybederse kendisinin de kaybedeceği fikrini seçmenin herhangi bir katmanında yaratamadı.
Eskişehir, Aydın, Muğla ve İzmir’de belediye öncülüğünde yeni tip kooperatifçilik modeli ile adım attı ama tam oluşturamadı.
Ancak bu Afyonkarahisar’daki çalışma modeliyle devam ederse ona da ulaşması uzak değil…
‘TEMİZ KALABİLMEK İÇİN 5 MİLYAR DOLAR GEREK’
Fethiye körfezindeki ‘alg’ patlamasını yazınca Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün aradı…
Sorunla ilgileneceğini belirtti, ‘Ama bilesiniz ki belediyelerin kontrol mekanizması yok’ kaydını da düştü…
Yetkinin tamamen Çevre Bakanlığı’nın elinde olduğunu, denize giden atıklara dönük bir denetim yetkilerinin dahi bulunmadığının altını çizdi.
‘Kaotik bir durumun olduğunu ben de kabul ediyorum’ deyip devam etti:
‘Muğla olarak nüfusum 1 milyon gözüküyor; İller Bankası’ndan alabildiğiniz 30 milyon lira kredi. Oysa denizleri temiz tutabilmem, çevreyi koruyabilmem için yapacağım yatırım yazları 5 kat artan nüfusa göre olmalı, bu da 5 milyar lira….’
Türkiye’nin en fazla arıtma tesisi ve en büyük ‘çöp depone’ alanlarına sahip tek kenti olduklarını belirten Gürün, ilk kez bu yıl Bodrum’da çöp alanı yangını ile karşılaşılmadığını anımsattı.
BEŞ YILDA 1226 PATLAK
Su isale hattının 1226 kez patladığını da belirterek trajikomik hikâyesini paylaştı:
‘Bir isale (suyu kaynağından şebekeye taşıyan) hattı beş yılda 1226 kez patlama yapabilir mi? Bu hattı DSİ yaptığı için sürekli övünüyor; iyi de çalışmayan, sürekli sorun çıkaran hattan söz ediyorum. Kuralına uygun yapılmamış ki patlıyor. Bürokratlar, sorunun olduğunu kabul ediyor ama hattın değişimine karşı çıkıyor. Çünkü hattın değişimini kabul etse kuralına göre yapılmadığını da kabul etmiş olacak. Bu da baştan yanlış yapıldığını kabul ve kendisinden hesap sorulacağı anlamına geldiği için değişime karşı çıkıyor.’
Gürün sözlerini, ‘Ben tek başına bir Muğla değilim, Türkiye’yim, yazın 8 ay boyunca Türkiye’nin her bir yerinden insan akıyor’ diye noktaladı.
HEP BİRLİKTE BATAR
Haksız da değil…
Peki, bütün bunlar yapılamazsa, belediyelere getirilen ekonomik blokajlar artarsa ne olur?
Şunu belirteyim ki, turizmde bugün gelinen noktada kimsenin ‘bu benim sorumluluk alanım değil’ demesi olanaksız.
Birinin sorumluluğu diğerine yüklemesinin yaratacağı etkiyi görmek için Fethiye körfezinde geçen hafta ortaya çıkan alg patlamasına bakılmasında yarar var.
Bunun bir an olup bittiğini de kimse sanmasın, eğer önlem alınmazsa bir iki günde patlama olup bitmez, sürekli alg patlamalarına dönüşür.
Sorunun boyutunu anlamak için yakın geçmişte alg patlamaları yaşayan İtalya’ya ne maliyet getirdiğini turizm işiyle uğraşanlara sorun…
Onun için batarsa sadece yerel yönetim veya o bölgenin turizmi batmaz, toptan batılır."