Umut Oran’dan CHP PM Toplantısı Öncesinde Önemli Kurultay Uyarısı:
CHP Örgütleri Parti Programını Yazabilecek Kadar Niteliklidir
Siyasi partilerin parti program ve tüzüklerinin seçmene ve üyelerine yönelik kimlik beyanı anlamına geldiğini anımsatan CHP’li Umut Oran, korona döneminde kapalı kapılar ardında blok olarak bütünüyle değişecek CHP program değişiklik taslağı hazırlanmasına tepki gösterdi. Siyasi partilerin anayasası niteliğindeki program ve tüzüklerin kuruluş aşamasındaki özünden bütünüyle uzaklaştırılamayacağını belirten Umut Oran, “Doğru olan ise Parti Programının tamamını “partililerin/seçmenlerin” oluşturmasıdır. Tabandan tavana en geniş katılımla hazırlanacak taslak metin, tıpkı geçmişte olduğu gibi en az 7 gün sürecek bir Kurultay/Dijital Kurultay düzenleyerek ele alınabilir” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, altı oktan bağımsız düşünülüp, değerlendirilemeyeceğini “Yorumlama adı altında özünden ve kökünden kopartılamayacağı” uyarısında bulunan Umut Oran, CHP Üst Yönetimine, bu yaz sonunda yapılması beklenen 37. Olağan Kurultay için 6 maddelik bir çağrıda bulundu.
CHP’li Umut Oran, konuyla ilgili olarak bugün yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti:
“Siyasi partilerin “Biz Kimiz?” ve “Ne Düşünüyoruz?” sorularına cevap verdikleri metinler olan “Parti Tüzükleri ve Parti Programları” aynı zamanda “üye ve seçmenle” yapılan bir tür sözleşmedir. Siyasi partiler, tüzüklerini ve programlarını benimseyen yurttaşlara “üye olma hakkı” verirken, bunlara aykırı söz ve eylemleri de “sözleşmenin ihlali” sayarak disiplin işlemi uygularlar. Benzer şekilde, seçmenler de ideolojik, politik ve örgütsel anlamda hangi partinin kendisini temsil etmesi gerektiğine “parti programını/tüzüğünü” inceleyerek karar verirler. Bu anlamda siyasi partileri en geniş manada birbirinden ayıran şey: Parti Programı/Parti Tüzüğüdür.
Bu derece “ayırıcı ve belirleyici” özelliği olan ve “çerçeve niteliği gösteren” metinler, tıpkı devletlerin anayasaları gibi “zorunlu durumlar hariç” olmak üzere, topyekûn değiştirilmezler. Zamanın gerekli kıldığı değişimler de çok sınırlı alanlarda, bazen kullanılan dilin sadeleştirilmesi şeklinde, bazen de madde ekleme/çıkarma yoluyla gerçekleştirilir. Zira siyasi partiler, “tüzük ve programlarında belirlenen görüşler doğrultusunda” belirli süreli olarak değil, sınırsız süreli olarak kurulurlar ve “temel görüşlerini” kısa sürede değiştirmezler. Bu anlamda Türkiye’de de siyasi partilerin “kuruluş aşamalarında” toplumun ilgisine sunulan “tüzükler ve programlar”, ilerleyen yıllarda “kısmi değişiklikler haricinde” aynen muhafaza edilir.
Ancak Türkiye’de 2002’den itibaren yoğun olarak gündeme getirilen “Yeni Anayasa” tartışmaları gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nde de özellikle 2010’dan beri “Yeni Tüzük ve Yeni Program” tartışmaları gündemde tutulmuş ve 910 Mart 2018 yılındaki 19.Olağanüstü Kurultay’da CHP Tüzüğü “blok olarak” yani “tümüyle” değiştirilmiştir. Şimdilerde de 2008 yılında kabul edilmiş olan “Çağdaş Türkiye İçin Değişim” başlıklı Parti Programı, “blok olarak” yani “tamamen” değiştirilmek istenmektedir. Bir başka deyişle, CHP Üst Yönetimi, seçmenlerle ve üyelerle yapılmış olan “sözleşmenin” iki ana maddesinden biri olan “tüzüğü” değiştirmiş ve şimdi de Parti Programını “tamamen” değiştirmek istemektedir.
Böylesi bir çalışmanın “yeni bir sözleşme” olduğu ortada olduğuna göre mevcut parti örgütlerinin, üyelerin ve seçmenlerin “yeni sözleşme” konusunda yeterince bilgilendirilmesi, demokratik katılım süreçlerinin işletilmesi ve programın her bir maddesinin “Kurultay” iradesine sunulmadan önce “ciddiyetle ele alınması” sadece kendini sol, sosyal demokrat, işçi partisi ya da Atatürkçü olarak tanımlayan partilerin değil en otoriterinden en liberaline kadar tüm siyasi partilerin temel yaklaşımı olmalıdır. Ancak ne yazık ki bugüne kadar yaşananlar ve basına yansıyan demeçler, tıpkı CHP Tüzüğünün hazırlanmasında olduğu gibi, CHP Programının hazırlanmasında da seçmenlerin, “demokratik katılımına” imkân verilmeyeceğini ortaya koymaktadır. Örneğin, OcakŞubat aylarında tamamlanan İl/İlçe Kongrelerinde “program değişikliği” üzerine tek bir söz bile söylenmesine müsaade edilmemiş, gündem, “saygı duruşu ve seçim” arasına sıkıştırılmıştır. Seçilen İl Başkanları da korona salgını vb. sebeplerle hiç toplu olarak kendi aralarında veya Genel Merkez ile bir araya gelememiş, süre sınırsız olarak karşılıklı fikir alışverişinde bulunulmamıştır. Doğaldır ki program yazımı konusu da gündeme gelmemiştir.
Kapalı Kapılar Ardında Program Hazırlamak Demokratik Bir Yöntem Değildir
Oysa Cumhuriyet Halk Partisi; örgütü, üyeleri ve seçmenleriyle sadece Türkiye’nin değil dünyanın en eğitimli, nitelikli ve üretken olabilecek seçmen/üye tabanlarından birine sahiptir. Her yaştan Cumhuriyet sevdalısı, oy verdikleri partiyle olan “sözleşmelerinin” iki ana metninden birinin hazırlanmasına “eşsiz katkılar” sunabilecek kapasitededir. Ancak görünen odur ki “kongre geleneğinden” yani “ortak akıl” geleneğinden gelen parti tabanımız yerine, “bir kişi/bir grup” parti programını yazmakla görevlendirmiştir.
Elbette CHP kimliği taşıyan herkesin partimize vereceği katkı çoktur, ancak “tek başına ya da birkaç kişiyle birlikte, kapalı kapılar ardında oturarak” milyonlarca CHP’linin katkısıyla hazırlanabilecek bir parti programından çok daha iyi ve tabanın fikirlerini yansıtan bir program yazma iddiası “gerçekçi değildir.” Üstelik program yazımının hiçbir aşamasının Cumhuriyet Halk Partililere ve partimize tüm ömrünü adamış seçmenlerimize açık olmaması da gelişmiş ülkelerdeki kardeş partilerin uygulamalarına benzememektedir. Katılımcılık, çoğulculuk, saydamlık, hesap verebilirlik ilkelerinden uzaklaşarak “kapalı kapılar ardında hazırlanan temel metinler” sebebiyle tabanımızın üst yönetime ve kısmen partimize olan güven duygusu zedelenmiştir/zedelenmektedir.
Korona Salgını Devam Ederken Kurultay Salonunda Program Oylatmak Yanlıştır
Türkiye’yi 18 yıldır “otoriter” bir bakış açısıyla yöneten iktidar bloğunun antidemokratik uygulamalarını referans göstererek “Biz kurultay salonunda/stadyumda yeni programımızı okuyup, oylayacağız! Başkaları onu da yapmıyor!” diyenler mutlaka çıkacaktır. Ancak korona virüs tehlikesinin devam ettiği bir dönemde, sosyal mesafeyi de muhafaza ederek her bir program maddesi üzerinde “fikir alışverişi yapma ve gerekli düzeltmeler için konuşma” fırsatı olmayacağı da bellidir. Mevcut şartlarda en olası senaryo: Bir kişi ya da grup tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanan programın, Kurultay alanında, yeterince incelenmeden “Kabul Edenler/Etmeyenler” denilerek kabul ettirilmesidir. Ancak bu yöntemin de CHP’ye, tarihine ve ilkelerine uygun olmayacağı aşikardır. Doğru olan ise Parti Programının tamamını “partililerin/seçmenlerin” oluşturmasıdır. Tabandan tavana en geniş katılımla hazırlanacak taslak metin, tıpkı geçmişte olduğu gibi en az 7 gün sürecek bir Kurultay/Dijital Kurultay düzenleyerek ele alınabilir. Böylece 1954’teki İlk Hedefler Beyannamesinin ve 1973’teki Ak Günlere Seçim Bildirgesinin ortaya çıkardığı sonuçlar gibi Türkiye’nin ve partinin geleceğine ışık tutacak bakış açıları ve öneriler ortaya konulabilir.
Altı Ok, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Ruhudur!
Seçmenlerle bir çeşit sözleşme anlamına gelen “Parti Tüzüğü ve Programı” kadar önemli olan bir diğer unsur, “Partinin Tarihi ve Gelenekleridir.” Bu anlamda Cumhuriyet Halk Partisi, altı oktan bağımsız düşünülemez, değerlendirilemez. Yorumlama adı altında “özünden ve kökünden” kopartılamaz. Her yaştan Cumhuriyet çocuğu için Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği şekliyle, Cumhuriyet Halk Partisi: ”Milliyetçidir, Laiktir, Cumhuriyetçidir, Halkçıdır, Devletçidir ve Devrimcidir.”
4 Eylül 1919 ruhuyla hayata ve siyasete bakan Cumhuriyet Halk Partililer olarak “Gelecek 100 yılda da Türk Milletinin Öncüsü” olma misyonumuzun gereği olarak şu çağrıyı yapıyoruz:
1) CHP Programı, mahalle örgütlerinden başlayarak tüm CHP’lilerin katkısına açılmalıdır.
2) Korona salgını sürecinde, sosyal mesafe kuralını ihlal etmeden uzun süre çalışma yapılamayacağı gerçeğinden hareketle “Program yazım süreci” tamamen sanal ortama taşınmalı ve her CHP’linin ‘söz söylemesine/katkı sağlamasına’ imkân verilmelidir.
3) Artık çağdışı hale gelmiş olan “el kaldırma yoluyla” oylama düzeninden vazgeçilip akla ve zaman uygun olan “elektronik oylama” düzenine geçilmelidir.
4) Parti Tüzüğünde ve Yönetmeliklerde yapılan hatalardan dönülerek tüm antidemokratik maddeler ortadan kaldırılmalıdır.
5) Cumhuriyetimizi yeniden Atatürk’ün rotasında, “çağdaş uygarlıkların ötesine geçirme” mücadelesine uygun olarak “yeni sözler, yeni yollar, yeni kadrolar” bulunmalıdır. CHP; geleneğine ve kuruluş ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalarak geleceği kurmayı hedef edinmelidir.
6) Parti tabanında soğumalara/kopmalara sebep olabilecek “hatalı fikirlerin” programa girmesine engel olunmalıdır.
Tüm umudunu “kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet’e” ve “büyük Türk Milletinin birliğine” bağlamış olan tabanımız, her zamankinden daha fazla mücadele azim ve kararındadır. Şanlı tarihimize uygun olarak “tek başına iktidar” dışındaki her yolu reddederek, zamanın ruhuna uygun araçlarla Atatürk’ün yolunda yürümek vazgeçilmez gayemizdir. Bu itibarla seçmenlerle yapılan “sözleşmenin” iki ana gövdesinden biri olan “Parti Programının”, demokratik katılımla tüm örgütümüzün, seçmenlerimizin ve yurttaşlarımızın katkısına açılması, tarihsel bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Cumhuriyet çocukları, hiç şüphesiz ki her yapılanı ve yapılmayanı doğru analiz edecek kabiliyettedir.