CHP Cumhuriyeti kuran partidir. Her şeyden önce Atatürk’ün partisidir. Bu nedenle Cumhuriyet’in kurucu değerlerine saygılı olmalı, ülkenin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkmalıdır. Bu konuda en keskin ve en kararlı mücadeleyi CHP vermelidir. Ne yazık ki CHP, Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasından sonra çok farklı bir kulvara girdi. Önce Cumhuriyet’in 1930’lu yıllarına savaş açtı. Gereksiz bir Dersim tartışması başlattı. CHP tarihinde görülmedik şekilde, etnik ve mezhepsel öğeleri siyaset malzemesi yaptı. Ayrıca kayıtsız koşulsuz ABD çizgisine girerek, onların taleplerini iç siyasete taşıdı.

PKK İLE MÜCADELEDE YALPALAMA!

Dünyanın en haklı davası olan PKK ile mücadelede yalpaladı. PKK hendeklere gömülürken, çok tartışılacak raporlar hazırladı. PKK’nın avukatı ve yabancı istihbarat örgütlerinin kodla tanımladığı kişi Parti’nin vazgeçilmezi oldu. Atatürk’e hakaret edenler baş tacı edildi. Sözde Ermeni soykırımını destekleyen bir bayan birinci sıradan milletvekili yapıldı. Bu Hanımefendi’nin kocasının Atatürk’e karşı sarf ettiği sözler göz ardı edildi. Kobani’ye destek için heyetler gönderdi. PKK’nın hedefi olan, “eşit vatandaşlık” ve “bütün kurumlarıyla Avrupa Özerklik Şartını” hem Kurultay kararı haline getirdi hem de seçim bildirgesine soktu.

ATATÜRKÇÜ VEKİLLER TASFİYE EDİLDİ!

Parti, Atatürkçü ve ulusalcı bilinen istisnasız tüm milletvekillerini tasfiye etti. Kılıçdaroğlu ile birlikte siyasi çıkar peşinde koşanlar ezici bir üstünlük sağladı. Böyle bir milletvekili dağılımı Kılıçdaroğlu’nun elini rahatlattı. Parti’yi, CHP ile uzaktan yakından ilgisi olmayan Abdullah Gül, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi şahısların peşine taktılar. İtiraz edenlere, “tıpış tıpış oy vereceksiniz!” dendi. Dış politikada katı bir ABD, İsrail savunuculuğuna soyunuldu. Bu iş bayraktarlığını Dış İlişkiler Sorumlusu Büyükelçi Ünal Çeviköz üstlendi. Muhtemelen bu nedenle o göreve getirildi. Türkiye düşmanı, PKK hayranı Türk (!) kökenli Alman vekillerle sarmaş dolaş pozlar verildi. Kendi seçmenleri dâhil, Türkiye genelinde, “CHP nereye koşuyor?” kaygısı uyandı.

ÖYLE ADAYLAR DAYATILDI Kİ...

Önümüzdeki yerel seçimler kapsamında aday belirleme çalışmaları işlerin iyice çığırından çıktığını gösteriyor. CHP’nin güçlü olduğu en önemli il ve ilçelerde öyle kişiler aday gösterildi ki herkese, “Bu kadar da olmaz!” dedirtti. Bu kişiler öylesine ürkütücü sosyal medya mesajları paylaştılar ki CHP’nin bu kişilere sarılması tabanda ciddi kuşkular uyandırdı. Bazılarını sizlerle de paylaşayım: “Sur’a bizi almıyorlar. Bir şey yapamamak bizi kahrediyor”, “Bu gece kawanın özgürlük ateşini yaktığı gece. Newroz pıroz be”, “HDP’ye yapılan faşist saldırıları kınıyorum”, “Diren Lice Kadıköy senle”, “Licedeneleroluyor barış istemek suç mu?” Görüldüğü gibi paylaşımlar şoven bir etnik milliyetçilik içeriyor.

Atatürk ve Cumhuriyet sevdalılarının yoğun olarak yaşadığı seçim bölgelerinde etnik kimliğini öne çıkaran adayların dayatılmasına bakalım seçmenler nasıl bir tepki gösterecek? Daha da önemlisi Parti’nin yetkili kurulları, milletvekilleri, delegeleri, Parti kamuoyu nasıl bir yol izleyecek? Bu adayları bağrına basacak mı? Onlar için canla başla çalışıp, büyük bir siyasi mücadele verecek mi? Daha önce olduğu gibi seçmenleri önemsemeyip, “Adayları biz belirleriz, onlar tıpış tıpış gidip oy verecekler!” diyecek mi? Seçmenler, yakalarında Atatürk rozetleri, İzmir Marşı ve 10’uncu Yıl Marşı söyleyerek sandığa koşup malum adaylara oy verecek mi?

HDPKK İLE MUTABAKAT İZAH EDİLEMEZ!

HDPKK’nın İstanbul, İzmir ve Adana’da aday göstermemesi, CHP ile HDPKK arasında gizli bir mutabakata varıldığının emaresi olabilir mi? Ankara, Antalya ve Mersin’in de sırada olduğu söyleniyor. HDP bilindiği üzere PKK’nın siyasi kanadıdır. Emperyalist merkezlerin denetimindedir. Şimdiye dek Türkiye’nin tüm ulusal çıkar alanlarında, istisnasız olarak yabancı ülkelerin yanında yer almıştır. Bu nedenle bir Türkiye partisi olduğu ileri sürülemez. Cumhuriyeti kuran bir partinin, terör eylemleri ile Türkiye’yi yıkmaya çalışan bir kanlı bir örgütün siyasi uzantısı ile işbirliği içinde olması hiçbir hal ve şartta izah edilemez! Ülkenin içinde bulunduğu siyasi dengeler ve oy devşirme arzusu da böyle bir girişime gerekçe olamaz! CHP’yi CHP yapan aldığı oy oranı değil, ilkeleri ve değerleridir. Eğer CHP Cumhuriyetçi çizgisini koruyabilseydi, AKP asla sosyal hayatımızda bu kadar yoğun bir tahribat yapamazdı! Ne yazık ki delege yapısı da dâhil olmak üzere tepeden tırnağa değiştirilen CHP’de gelecek için hiçbir umut ışığı görülmüyor. Bakalım CHP tabanı bu duruma daha ne kadar tahammül edecek?