Che Guevara ve Fidel Castro
VARLIKLI AYDIN BİR AİLENİN ÇOCUĞU
İspanyol ve İrlanda asıllı varlıklı bir ailenin 5 çocuğunun en büyüğü olarak 1928 yılında Arjantin'in Rasario kentinde dünyaya gelen Guevara, 194853 yılları arasında Buenos Aires Üniversitesi'nde tıp eğitimi aldı. Alerji hastalıkları üzerine doktora tezi hazırladı ve bunu vererek mezun oldu. Ancak ömür boyu yakasını bırakmayacak olan astım hastasıydı aynı zamanda... En önemli ilgi alanı ise arkeolojiydi. Aydın bir ailede yetiştiği için şiire ve edebiyata da heves salmıştı. Babasından ona kalan en önemli miras ise gönül zenginliğiydi. Amcası kültürlü bir aydın ve şairdi. Ailesinin en önem verdiği değerler adalet tutkusu, faşizme karşı nefret, dinle ilgilenmemek, edebiyattan hoşlanmak, şiir sevmek, paradan ve para edinme yollarından hoşlanmamaktı! Bir de başkaldırma geleneği vardı ailenin. Che de bunlardan nasibini alarak devrimci oldu. Güney Amerika ülkelerinin, emperyalist ülkeler ve şirketler tarafından sömürülmesini engelleyerek; daha adil bir düzen kurmaya çılışıyordu. En önemli ilkelerinden birisi de bağımsızlık ve vatandı!
UZUN YOL YOLCUSU
Guevara, 7 Temmuz 1953 günü arkadaşlarıyla yola çıktı ve bütün Güney ve Orta Amerika ülkelerini gezdi. Hatta Meksika'ya bile gitti. Bu gezi onu çok etkiledi. Yoksulluğu ve topraksız köylüleri tanıdı. Kendini onların kurtuluşuna adadı. Daha çok siyasi konulara ağırlık vermeye başladı. Meksika'da Fidel Castro ve İspanyol aydınlar üzerinden Sosyalizmle tanıştı. Bu uzun ve zahmetli yol onu Küba'ya götürdü ve Fidel Castro'ların başlattığı devrimin ateş ve barut kokuları içinde kendini buldu. 26 Temmuz 1953 günü Moncada Kışlası isyanıyla başlayan gerilla savaşı, 1 Ocak 1959 günü zafere ulaştı ve ABD kuklası Batista yönetimi Küba'dan kovuldu. Yeni kurulan devrimci Küba'da Merkez Bankası Başkanlığı ve Sanayi Bakanlığı görevlerine getirildi. Küba'nın, ABD ablukasına alındığı günlerde bakanlığı bırakarak devrime kıt'ada müttefik bulmak için Ant dağlarını aşarak Bolivya'ya gitti. Buradaki gerilla savaşı sırasında CIA'nın da içinde olduğu bir operasyonda yaralı olarak yakalındı ve kurşuna dizilerek şehit edildi.
Smone Beauvoir, Sartre, Che Guevara
ARKADAŞI ANLATIYOR
Büyük bir toprak sahibinin oğlu olan arkadaşı Av. Ricardo Rojo, Guevara'yla tanıştığı ilk anı şöyle anlatır: "İlk gördüğümde beni pek etkilemedi. Az konuşuyor, daha çok dinliyordu. Ama arada bir, karşısındakinin elini kolunu bağlayan bir gülümsemeyle sözünü kesiyor ve kıldan ince, kılıçtan keskin bir söz ediveriyordu." (Ricadro Rojo, Arkadaşım Che Guevara, 2. Basım, Payel Yayınları, 1974, s.12.)
"Guevara için kafa dengi bir yol arkadaşı demek, uzun yürüyüşleri göze alabilecek, kılığa kıyafete önem vermeyecek ve parasızlığa hiç ses çıkarmadan dayanabilecek biri demekti. Guevara'ya göre bir insanda bu erdemler oldu mu, gerisine kulak asmamak gerekirdi." (s.21.)
"Guevara, sırasında üç gün üç gece ağzına tek lokma sokmadan geçirebilir, sırasında da tepeleme yemek dolu bir masadan sekiz on saat kalkmadığı olurdu."
Yemek yerken çıkardığı domuz gibi ses nedeniyle ona küçükken 'Domuz' lagabı koyarlar. Çok gezdiği ve meraklı olduğu için de bu isim daha sonra 'Leylek'e dönüşür.
LAPAZ'DA GÖRDÜĞÜ SEFALET
Av. Rojo, Bolivya'nın başkenti Lapaz'da gördükleri korkunç sefalettin Che'yi de derinden etkilediğini belirterek, Che'nin şunları söylediğini aktarıyor: "Yapılacak iş, sonuçlarından kurtulmakla yetinmeyip, nedenlere çare bulmaktır. Eğer bu devrim, köylülerin ruhsal ezikliğine ve herkesten kopmuş yaşamlarına bir çare bulamazsa, başarısızlığı kaçınılmaz olur. Devrimin ve devrimcilerin yapması gereken şey, bu insanların ta içine girmek, onların iliklerine işlemek ve bu halkı yeniden insan düzeyine getirmektir. Yoksa devrim ha olmuş, ha olmamış ne çıkar?"
"O günlerde Guevara'nın Marksizme uzaktan yakından hiç bir ilgisi yoktu. (...) Teorik yazılar okumaya başlamadan önce de, Guevara'nın kendi gözlem ve analizleri, ona yeni bir ufuk, yeni bir görüş açısı kazandırmıştı. Ekonomik olayların, insanların ve ulusların tarihindeki önemini hemen kavrayabiliyordu. Latin Amerika'da yaptığı çeşitli geziler, Guevara'ya ekonomik olayların toplumu ne duruma getirdiğini pek açık seçik olarak gestermişti." (s.2526.)
NEDEN KÜBA
Guevara'yı Küba'ya götüren ve onları sevdiren de Kübalıların kişilikleriydi. Onları Costa Rica ve Guatemala'da tanımıştı. Arkadaşı Rojo bunu şöyle anlatır: "Kübalılara güven ve sevgi beslemeye başlaması kendiliğinden oluverdi. Kübalılar gençtiler. Çoğu üniversite öğrencisiydi ve özü sözü doğru kişilerdi. Bütün bu nitelikler geniş görüşlü, zengin gönüllü Guevara için aranıp bulunmaz şeylerdi. Guevara gördü ki, önemli işlere dalmak, insanı o ince mizah duygusundan yoksun bırakmıyor. Kübalılar kısık sesli, candan kişilerdi ve hepsi de sabah yıldızına hedef alıp, karavana düşürmeyecek kadar nişancıydı." (s.6667.)
FİDEL'LE TANIŞMASI
Guevera, Meksika'da iken 8 Temmuz 1955 günü Fidel Castro ile tanışır ve bu tanışma onu Küba'ya götürür. Rojo bunu şöyle anlatır: "Meksika'da Guevara'nın kişiliği kesin kalıbına oturdu. Daha önceleri büyük zamanını alan bilimsel merakları, ikinci plana düştü. İdeolojik gelişimi üstün bir düzeye yükseldi ve 'İngilizce Profesörü'nün sayesinde güçlü bir askeri eğitim gördü. Castro ve Guevara burada ilk ve tek iş olarak, bir küçük ordu kurmaya giriştiler." (s.76.)
EŞİNE: OTOBÜSE BİN!
Aradan yıllar geçer. Che artık başarılmış Küba devriminin önderidir ve onu bütün dünya tanımaktadır. Ricardo Rojo, onu Küba'da yoğun devlet işleri içinde ziyaret eder. Che'nin olanca sade yaşamı sürmektedir. Misafir olarak kaldığı evi, Lapaz'daki odasına benzeterek "Çilehaneler gibi bomboştu" der. Birgün ofisindeyken eşi alışveriş için makam arabasını ister. Che, ona makam arabasının devletin olduğunu hatırlatır ve herkes gibi otobüsle gitmesini ister. Kendisine hediye edilen eşyaları ise ambalajını bile açmadan gençlik ve eğitim merkezlerine dağıtır.
'BEN YATAKTA ÖLMEM'
Ardarda katıldığı savaşlarla, sinir sistemi çelikleşmiş olan Guevara, diplomatik alanda en zarif ve ince işleri başarmasını da bilmişti. Bu sertlik ve bu incelik onun gerçek kişiliğini ortaya koyan iki önemli özelliğiydi. Guevara "Ben yatakta ölmem" derdi. Öyle de yaptı. Ani karar verdi ve Küba'daki bütün makam ve mevkilerini, hatta Küba vatandaşlığı ve binbaşı rütbesini bile bırakarak And dağlarının yolunu tuttu. Bu yol onu 9 Ekim 1967 günü ölümsüzlüğe götürdü...
Che, eşi ve çocuklarıyla
VEDA MEKTUPLARI
Küba lideri Fidel Castro'nun da onayıyla yola çıkar. Ona yazdığı veda mektubunda, "Dört iklim dört köşede emperyalizme karşı dövüşme ödevini yerine getirmiş olmanın mutluluğunu taze savaş alanlarına götüreceğim. İçime su serpen, bu ayrılığın acısını hafifleten işte bu. (...) Çocuklarıma ve karıma bir çöp bile bırakmıyorum. Buna pişman değilim, memnunum hatta. Onlar için birşey istemiyorum. Çünkü devlet, yaşamaları ve yetişmeleri için gerekli olanı nasıl olsa verecektir. Zafere dek, her zaman: Ya vatan, ya ölüm. Seni devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım" der.
Anne ve babasına yazdığı mektupta ise şunları dile getirir: "Bana serüvenci diyenler olacak. Üstelik öyleyim de. Ama bir fark var arada. Ben, inancı uğruna, kelleyi koltuğa alan bir serüvenciyim" der. En hüzünlüsü ise 4 çocuğuna bıraktığı mektuptur: "Babanız inandıklarına göre davranan bir insandı ve gerçekten de, inançlarına sonuna dek sadık kaldı. (...) Her şeyden çok, dünyanın neresinde olursa olsun ve kime karşı olursa olsun, yapılan adaletsizlikleri kendi iliklerinizde duymasını öğrenin. Bu, bir devrimcinin en güzel meziyetidir."
Gerçekçi ol, imkansızı iste!
Che hiçbir zaman içine doğduğu çağa sığmadı, o hep içinde olduğu çağın ötesinde yaşadı. Varlığını, her şeyi borçlu olduğunu bildiği emekçilerin, sınıfsız ve sömürüsüz dünya kurma mücadelesine adadı. Sırtında bir ceketiyle öldü ve çocuklarına, onurlu bir yaşam için kavga etme mirasından başka bir şey bırakmadı.
Che’yi “metalaştırma”rezilliği
Herhalde bugün, ismi üzerinden en çok spekülasyon yapılan ya da yaşamı ısrarla düzenin basit bir “metasına” dönüştürülmeye çalışılan nadir devrimcilerdendir Che. Emperyalist kapitalizm onu tişörtlere, şapkalara ve hatta birçok uygunsuz “meta”nın üzerine bastı. Ama bu yapılanların hiçbiri Che’nin emperyalist kapitalizme ölümcül darbeyi indirecek olan ezilen ulusların direncinin ve emekçilerin politik davasının simgeleşmiş öncülerinden olduğu gerçeğini değiştirmedi. Bir gerçek bin yalanı hep yendi.
Che ABD emperyalizmine karşı savaşa ömrünü adadı, emperyalizmin bir gün mahv ve perişan olacağına inandı. Bugün ABD emperyalizminin maşası terör örgütü HDPKK yanlıları solcu kisvesiyle adam devşirmek ve hizmet ettikleri ABD'ye hizmetlerini örtmek, saf gençleri dağa çekmek için Che'yi kullanıyorlar, ama Che yaşasa idi, bu ABD maşalarının maskelerini indirirdi.
Tıpkı Küba Lideri Castro gibi Chavezle, Maduro ile direnen Venezuela ve latin Amerika uluslarıyla ile kol kola girer, Castro'nun "Petrol bekçisi" diye nitelediği HDPKK'ya karşı tavrını ortaya koyardı.
HDPKK'lılar da muhtemelen bugün Maduro'ya karşı Guidao gibi maşaların, ABD'nin yanında saf tuttukları gibi Che'ye karşı konumlarını da ilan ederlerdi.