Vatikan Büyükelçisi Lütfullah Göktaş TAKVİM'e konuştu: Salgınla iyi mücadele ettik. Avrupa'nın 'ye ilgisi artacak.

CONTE; DOST KARA GÜNDE BELLİ OLUR
 hiç şüphesiz Koronavirüs'ten en fazla etkilenen, ağır darbe alan ülkelerden biri. Hem vaka sayısı, hem hayatını kaybeden insan sayısı hem de ekonomik olarak İtalya büyük darbe aldı. Ayrıca İtalya ile Brüksel arasında ciddi sorunlar çıkmaya da başladı. İtalya uzun süren evde kalma sürecini yarından itibaren hafifletmeye başlıyor. Vatikan nezdindeki Türkiye Büyükelçisi Lütfullah Göktaş ile İtalya'yı, virüsün etkilerini ve 'nin geleceğini konuştuk.

Dinler Tarihi ve Hristiyanlık uzmanlığı da olan Büyükelçi Lütfullah Göktaş, 2019'da Vatikan'a atanmadan önce Cumburbaşkanı 'ın Basın Başdanışmanıydı.

Pandemi tüm dünya için bir sürpriz oldu. Vatikan Büyükelçisi olarak karantina döneminiz nasıl geçiyor?

Neredeyse iki aydır karantinadayız. Büyükelçilik personelimizde herhangi bir sağlık sorunu olmadı şükür. Kurallara uymaya özen gösteriyoruz. Önlemlerin ve dolaşım kısıtlamasının üst düzeyde olduğu birinci aşamayı nihayet geride bıraktık. Artık "ikinci aşama"dayız.

Vatikan ne denli etkilendi bu salgından?

Vatikan, Roma'nın göbeğinde yer alan bağımsız bir şehir devleti. İtalya'daki önlemleri, Vatikan da aynen benimsendi. Vatikan'ın vaka sayısı 11. Bu da nüfusun %1,22'sine tekül ediyor. Bir şehir devletini, bu oranın %0,34 olduğu İtalya gibi bir ülkeyle karşılaştırmak elbette doğru olmaz. Vatikan'da en câlibi dikkat husus, Papa'nın katılımıyla yapılması planlanan uluslararası etkinliklerdeki takvim değişikliği. Salgın öncesinde Eylül ayında Budapeşte'de, 2021 Haziran'ında Roma'da, 2022 Ağustos'unda Lizbon'da birer uluslararası etkinlik planlanmıştı. Gidişattaki belirsizlik nedeniyle bu etkinliklerin her biri daha şimdiden birer yıl ertelenmiş durumda.

Peki, salgınla mücadelede "ikinci aşama" nedir? Bu, tehlikenin bittiği, zor dönemin geride kaldığı anlamına mı geliyor?

Hayır. Bu aşama da, mücadelenin bir parçası. Tehlike bitmiş değil. Salgının gidişatında iyileşme göstergeleri var tabii ki. Ancak vaka sayısının 200 bini aştığı İtalya'da Kovid19, her gün 200 civarında can almaya devam ediyor. Dolayısıyla akut dönemin nihayete erdiği söylenemez. "İkinci aşama", durma noktasına gelen üretim çarkını yeniden döndürebilmeyi hedefliyor. Otomotiv, moda, tekstil, inşaat gibi sektörlerden başlayarak üretim, tedricen yeniden aktive edilecek. Bu yapılırken, virüsün yayılımı da kontrol altında tutulmaya çalışılacak. Yani, kısıtlamalar tümüyle kalkmıyor. Örneğin arkadaşlara ev ziyareti yasak. Okulların normal eğitime Eylül'de bile dönebilecekleri şüpheli. Çünkü korku bitmiş değil.

HERKESTE KORKU HAKİM

Tam olarak neyin korkusu? Neden korkuyorlar?

Hem sağlık boyutu var, hem ekonomik boyutu. İkinci aşamanın insanları rehavete sevk etmesinden; gevşeme neticesinde salgının tekrar tırmanışa geçmesinden korkuluyor. Toplu taşıma araçları, kapasitelerinin yüzde 50'sini kullanacak olmalarına karşın, ciddi bir kabus. Virüs tekrar gemi azıya alırsa, "ikinci dalga" yaşanırsa, bu bir fiyasko olur. Buna mahal verilmemesi için herkesin dikkatli ve sorumlu davranması gerekiyor. Ayak sesleri giderek daha güçlü duyulan diğer korku ise ekonomik buhran.

Anlattıklarınıza, çizdiğiniz tabloya bakılırsa, tam bir normalleşme için henüz erken sanırım? Hayat tahminen ne zaman normalleşecek?

Eğri oturup doğru konuşalım. Tedavi geliştirilmediği, aşı bulunmadığı sürece tam bir normalleşme mümkün görünmüyor. Uzmanlar, bunun biriki yıllık bir zaman alabileceğini söylüyor. Şu an bu virüse karşı elimizde sadece üç silah var: Sosyal mesafeyi korumak, başta el temizliği olmak üzere hijene azami özen göstermek ve maske kullanmak. 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak' sözünün ete kemiğe bürüneceği bir dönem var önümüzde. Türkiye açısından bakarsam, bu salgında sağlık sistemimizin güçlü olduğunu gördük. Erken önlemler ve güçlü altyapı sayesinde ülkemiz, Kovid19 sürecini iyi yönetti. Vakalar İtalya dahil Batı Avrupa ülkelerinde, kısmen ABD'de, inişe geçmiş gibi görünse de, 'da, Rusya, Hindistan gibi ülkelerde artıyor. Vaka sayısı dünya genelinde 3 milyonu aştı. Başka salgınlarda da boğuşan Afrika'da hız kazanma ihtimali korkutuyor.

İTALYA COVİD19'A KARŞI STRATEJİ GELİŞTİREMDİ

Koronavirüs, İtalya'ya ağır darbe indirdi. Neden böyle oldu? Neden özellikle İtalya?

İtalya'nın talihsizliği Avrupa'da salgından etkilenen ilk ülke olması. İşin vahameti anlaşılamadı. Ülke hazır değildi. Strateji geliştirmek zaman aldı. Can kayıplarının fazlalığında, nüfusun yüzde 23'ünün 65 yaş üstü olmasının da payı var. Kovid19 ile mücadelede hayati önemi haiz olan fazla test yapma, vakaları takip ve tecrit konularında iyi bir performans gösterilemedi. Salgının varlığı, önce İtalya'nın kuzeyinde hissedildi. Bazı ilçeler, çok geçmeden iller, bölgeler kırmızı bölge ilan edildi. Hükümetin Lombardia'yı kırmızı bölge ilan etme hazırlığının 7 Mart'ta basına sızmasıyla birlikte insanların trenlere hücum etmeleri, ülkenin dört bir yanına dağılmaları deprem etkisi yarattı. 11 Mart'ta İtalya genelinde karantina ilan edildiğinde, virüs tüm bölgelere yayılmıştı.

Bu süreçte en ağır bedeli de Lombardia bölgesi ödedi sanırım.

Maalesef öyle. Bir kuşak yok oldu. İtalya'da 20 bölge var. Nüfusun altına biri Lombardia'da yaşıyor. Milano merkezli Lombardia'da, uluslararası sirkülasyon yoğun. Bu nedenle virüs ilk önce bu bölgeye ulaştı. Kovid19, Lombardia'da 2. Dünya Savaşı'ndan 7 kat daha fazla can aldı. Bombardımanlarda 2000 kişi ölmüştü. Bu salgında Lombardia'daki can kaybı ise 14 bini aşmış vaziyette.

Peki nerede hata yapıldığına dair bir tartışma, bir özeleştiri var mı?

Elbette var. Tüm bu konular hararetli bir şekilde tartışılıyor. Örneğin Lombardia'da ilk vaka 26 Şubat'ta saptanmıştı. Ama son araştırmalara göre, o tarihten bir ay önce Kovid19 Milano'ya ayak basmış durumdaydı. Vuhan 22 Ocak'ta karantinaya alınmıştı. Virüs 45 gün sonra Milano'ya ulaşmış ama, o esnada bunun farkına varılamamış.

'TÜRKİYE KARA GÜN DOSTU'

Türkiye bu pandemi sürecinde maske diplomasisiyle dikkati çekti. İtalya da ülkemizin tıbbi malzeme yardımı yaptığı ülkeler arasında. Bu yardımlar oralarda nasıl yankı buldu?

Tabii ki memnuniyetle karşılandı. Yardımlar ulaştığında, İtalya'da maske bulabilmek oldukça zordu. Küresel bir salgın ile mücadele içi küresel düzeyde işbirliği ve dayanışma şart. Bunu herkes söylüyor. Ancak ülkemizin bunu icraatlarıyla da göstermesi gurur vericidir. Önce Kızılay'ımız, bilahare de NATO çerçevesinde Milli Savunma Bakanlığımız aracığıyla, İtalya'ya da tıbbi malzeme yapıldı. Cumhurbaşkanımızın, İtalya Başbakanı Conte'ye yazdığı mektupta da alıntıladığı o ünlü atasözümüzle ifade edersek: Dost kara günde belli olur. Eminim ki İtalya da diğer ülkeler de Türkiye'nin, bu zorlu süreçte yanlarında yer aldığını unutmayacaklardır.

'BRÜKSEL HAYAL KIRIKLINA NEDEN OLDU'

Pandemi Avrupa Birliği'nin birlik olamadığını da gösterdi. İtalya, İspanya, Portekiz ve hatta Fransa, salgından büyük darbe aldılar. Ama AB'den ciddi bir destek görmediler. Yaşanan hayal kırıklığı, AB'de bir parçalanmaya ya da yeni kopuşlara yol açar mı?

AB'nin bu krize karşı hızlı ve etkin bir mekanizma oluşturamaması elbette hayal kırıklığına yol açtı. AB Konseyi'nin krizden çıkma önerilerine ilişkin göreceli bir uzlaşı sağlaması kolay olmadı. Halen de bazı görüş ayrılıkları var. Ama bunlardan hareketle AB'nin dağılacağını söylemek abartı olur. Pandemi şokuyla her biri kendi derdine düşen üyeler, ekonomik krizi göğüslemek için birbirlerine muhtaç olduklarının farkındalar. AB mekanizmalarında hantallık olsa da, üyeler arasında ekonomik bağlar güçlü. Ekonomilerde ciddi daralmalar bekleniyor. Bu sürecin AB üyeleri arasında birlik ve dayanışmayı güçlendirmesi kuvvetle muhtemeldir.

AVRUPALI ŞİRKETLER ÇİN'DEN TÜRKİYE'YE DÖNECEK

Korona süreci sizce ABTürkiye ilişkilerini nasıl etkiler?

İçtimai davranışlarımızın, mutat hayat tarzımızın değiştiği, üretim ve tüketim alışkanlıklarımızın dönüşüme uğradığı bir süreçteyiz. Ülkemiz, tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgın sürecini en hafif zararla atlatmaya odaklanırken, gidişatı da her açıdan doğru okumaya azami gayret gösteriyor. Salgınla mücadelede iyi bir performans sergilememiz, ülkemizdeki altyapının ve birikimin güçlü olduğunu ortaya koymuştur. Bu kriz ekonomik açıdan ülkemize yeni kapılar açabilir. Önümüzdeki dönemde, Avrupalı şirketler, Çin'den uzaklaşmak ya da en azından yatırımlarını çeşitlendirmek isteyecekler. Ülkemiz, siyasi ve ekonomik reformlar eşliğinde, yabancı yatırımcılar için daha cazip hale gelebilir. Avrupalı şirketlerin ülkemize ilgileri artabilir. Bu süreç, AB ile ikili ilişkilerimizi canlandırmak için de iyi bir fırsat olabilir.