Dünya krizde ama Türkiye’nin krizden çıkmak için fırsatları çok. Üreten çiftçisi var, bereketli toprakları var… İthalattan önce girdi maliyetleri düşürülmeli ve önce Türk çiftçisinin elindeki ürün değerinde bir fiyatla alınarak stoklanmalı. Çiftçi ise yeniden buğdaya yönlendirilmeli.


SİBEL KOÇ GÜVEN   

Dünyada krize neden olan buğdayda Türkiye’de de rekolte kaybı bekleniyor. Kuraklık buğdayı etkiledi ama daha da önemlisi çiftçi, bu yıl az gübreyi kullandı. Bu da birçok bölgede rekolte düşüklüğüne neden olacak. Sulu bölgelerde yüzde 10 ama kuru bölgelerde yarı yarıya düşüş bekleniyor. Çiftçi kuruluşları, ithalattan önce Türk çiftçisinin buğdayının alınmasını istiyor. Bunun için de öncelikle çiftçiyi kurtaracak bir fiyat açıklanması lazım. En büyük tehlikelerden biri de çiftçinin artık az gübre kullanabileceği ürünlere ya da ekim değil dikim ürünlerine yönelmesi. Çiftçi üretmekten vazgeçmedi ama stratejik olan buğday değil meyvesebze üretimine geçiyor. Bu da tarım için büyük tehlike. Çözüm ise çiftçinin buğday üretiminde kalması için milli politikalar geliştirilmesi.  

EDİRNE ZİRAAT ODALARINDAN ORTAK AÇIKLAMA

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve İpsala Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Darcan, buğday alım fiyatının kilogram başına 8 lira 50 kuruş olmasını beklediklerini söyledi. Darcan, Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı ve ilçe ziraat oda başkanlarından oluşan Edirne Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu üyelerinin katılımıyla buğday üreticisinin fiyat beklentisini açıkladı. Darcan, döviz kurlarında yaşanan dalgalanma, RusyaUkrayna Savaşı ve değişen iklim koşulları nedeniyle tarımda girdi maliyetlerinde çok ciddi artışlar olduğunu ifade etti. Hüseyin Darcan, "Üretim sezonu boyunca yaptığımız tüm masrafları hesapladığımız zaman geçen yıl 867 lira olan bir dekar buğdayın maliyeti maalesef yüzde 280 artışla 2 bin 382 liraya çıkmış, 1 kilo dane maliyetimiz de 6 lira olmuştur" dedi.

İTHALAT ÇİFTÇİYİ YOK SAYMAKTIR

TMO’nun 29 Nisan’da buğday hasadının yaklaştığı zamanda 480 bin ton buğday ithalat ihalesi açtığını belirterek, “Buğdaylar 17 Mayıs10 Ağustos tarihleri arasında yani hasat ortasında ülkeye gelecekti ki Hindistan ihracatı durdurdu. Yapılan bu ihale, kendi çiftçimizi yok saymaktır. Yüksek girdiler ile kendi ülkesi ve yurt dışı için gece gündüz üretim yapan çiftçimiz için fiyat kırmaktır. Yurt dışından buğdayı navlunla birlikte 8 bin 500 liraya getirerek başka ülke çiftçisini desteklemek demektir. TMO, bu yıl, geçen yıl yaptığı hataları tekrar yapmamalıdır. Geçen yıl verilen fiyat, özel sektör fiyatlarının altında kaldığı için TMO yeterli stok yapamadı ve stoklarını yurt dışından ithalat yaparak piyasayı dengelemek durumunda kaldı. Geçen yıl kendi çiftçisinden tonu 2 bin 250 lira buğday alırken yurt dışından tonu 5 bin 700 lira ile 6 bin 500 lira arasında buğday ithal etti. Dışarı verilen bu parlar bizim çiftçimize verilse tarımsal üretim konusunda bugün çok daha başka noktalarda olurduk” diye konuştu.

ÇİFTÇİ FİYAT BEKLİYOR

Buğday alım fiyatına yönelik sektörde farklı rakamlar talep edildiğini, 56 lira arasındaki taleplerin düşük olduğunu söyleyen Darcan şöyle devam etti: “Çiftçinin buğday ekiminde tutulması, gelecek yıl gıda krizinin daha da büyümemesi için taban fiyatın iyi bir rakam olarak açıklanması gerekiyor ki çiftçi bundan sonra da ekim yapmaya devam etsin. Hububat taban fiyatı belirlenirken girdi maliyetleri, dünya piyasaları ve çiftçi refahı dikkate alınarak açıklanmazsa sorunlar daha da ağırlaşır. Çiftçiyi tarımda tutmanın yolu onun zarar etmeden üretim sağlayacağı bir taban fiyat politikasıdır. Kuru tarım yapılan bölgelerde verimlerin yüksek olmayacağı göz önüne alınarak en az 8.5 lira civarında taban fiyat açıklanmasını talep ediyoruz.” Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı da çiftçinin olumsuz iklim koşullarından etkilenmemesi için baraj yatırımları tamamlanarak sulanabilir tarım arazilerinin artırılması gerektiğini belirtti.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE BÜYÜK FIRSATLAR VAR

Hilvan Ziraat Odası Başkanı Hikmet İpar, “Arpaya Şanlıurfa’da şu anda ne kadar su verirseniz verin artık kurtaramayız. Yüzde 100’e yakın bir hasar var. Dolu ve fırtınalı yağmur, pamuk alanlarımızın tamamını yerle bir etti” dedi.  

Türkiye’nin birçok bölgesinde hava şartlarından dolayı buğdayda rekolte düşüklüğü beklediklerini belirten İpar, Sulu bölgelerde yüzde 10, kuru bölgelerde ise yüzde 50’ye yakın bir kayıp olduğu bilgisini verdi.

Dünyada bir kriz olduğunu ama Türkiye’nin önünde fırsatlar olduğunu da belirten İpar, “Fırat ve Dicle gibi önemli iki nehrimiz var. Bunları değerlendirirsek bu krizden çok rahat bir şekilde çıkabiliriz. Çok büyük masraflara da gerek yok. Şanlıurfa’da 7.5 milyon dönümlük bir sulanabilir arazi var. Onun ancak 4 milyon dönümü sulanıyor. Projeler tamamlanırsa Şanlıurfa’da 3.5 milyon dönüm arazinin 3 milyonu daha sulanabilir. Bunun 700 bin dekarı buğday olacaktır” dedi. 

ÜRETMEKTEN VAZGEÇMEDİK…

Çiftçinin üretmekten vazgeçmediğini ama başka ürünlere yöneldiğine de dikkat çeken Hikmet İpar, “Çiftçi gübre pahalı diye mercimeğe yöneldi, badem ve fıstığa yöneldi. Tarla tarımından bahçe tarımına geçiyoruz” uyarısı da yaptı.

Çiftçiye pozitif ayrımcılık isteyen İpar, “Çiftçiye tükettiği gübrenin tamamı yüzdesiz verilirse piyasada denge oluşturabilir. Ya da fiyatı çok iyi açıklayıp çiftçinin elindeki ürünü TMO alır, sanayiciye daha uygun fiyata verirse bu hem piyasayı hem çiftçiyi rahatlatır. Dışarıdan ürün getirmeden önce devletimiz ilk önce çiftçimizin elindeki ürünü satın alsın. Devlet çiftçimizin ürününü sanayiciye uygun fiyata versin. Bu hem çiftçiyi sevindirir hem de çiftçiye kazandırır. Çiftçi bu kez yeniden buğday ekimine yönelir” diye konuştu.

MERCİMEKTE 15 LİRA BEKLİYORUZ

Çiftçiyi kurtaracak olan fiyatlarla ilgili de şunları söyledi: “Arpada fiyat 6.5 lira olması gerekir. Ekmeklik buğdayda 7.5 lira, makarnalık buğdayda 8.5 lira, mercimekte de 15 lira beklentimiz var.”

Dışa bağımlılığın önüne geçmek için fiyat politikası oluşturulması çağrısı yapan İpar, “Girdiler düşürülmeli, kendi gübremizi kendimiz üretmeliyiz. Milli gübre fabrikalarının temelinin atılması şart. Dünyanın en verimli toprakları üzerinde yaşıyoruz” dedi.

EKİLMEYEN 3 MİLYON HEKTAR BİZE YETER 

Antalya Ticaret Borsası (ATB) hasat öncesi Hububat Sektörel Analiz Toplantısı düzenledi. Çevrimiçi yapılan toplantıya, ATB 1. Meslek Komitesi üyeleri, hububat sektörünün paydaşları ve kamu kurum temsilcileri katıldı.

TMO Eski Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, Türkiye’de buğday ekilişinde yüzde 10 azalma olduğunu belirtti ancak kıtlıktan bahsedilemeyeceğini vurguladı.  Bakanlar Kurulu sonrasında üreticinin buğdayda fiyat açıklanmasını beklediğini ancak açıklanmadığını belirten Kemaloğlu, belirsizliğin giderilmesi için fiyatın bir an önce açıklanması gerektiğini kaydetti.  Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin 3 milyon hektar ekilmeyen boş alan olduğunu açıkladığını anımsatan Kemaloğlu, “Türkiye ekemediği alanı ekse bile buğdayda ithalatı konuşmayacağız, arz fazlasını konuşacağız” dedi. Türkiye’nin ovalarının çok yıllık bitkilere döndüğüne dikkat çeken Kemaloğlu, “Bu tarımımız için büyük bir tehlike. Biz artık ekilen alan değil dikilen tarımla muhatap oluyoruz. Stratejik olan hububat varken, narenciye, muz, fındık, gibi bitkilere döndük” dedi. Kemaloğlu, hububat üretiminin hayvancılık sektörü için önemini de belirtirken, üreticinin hem hububat üretimine yönlendirilmesi hem de desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Kemaloğlu, “Ekilen stratejik diyorsun, dikilene destek veriyorsun. Burada analitik düşünmeye ihtiyaç var” dedi.

DEVLET ÇİFTÇİYİ KUCAKLAMALI

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Akar, bütün bölgeleri dolaştığını ve gübre kullanmamaktan kaynaklı verim ve rekolte kaybı beklendiğini belirterek, “Türkiye buğday sorununu çözmeden tarımın sorununu çözülmeyecek” dedi.

Ziraat Odası Antalya Şube Başkanı Nazif Alp de çiftçinin büyük çoğunluğunun gübre ve mazot fiyatları nedeniyle ekim yapmadığını belirterek, “Hükümet girdi maliyetleriyle ilgili önlem almazsa seneye ekim daha da azalır” uyarısında bulundu.

Sanayici Oğuz Kırtız ise TMO’nun görev zararının Türkiye’nin bir yıl boyunca tarıma vereceği desteğin yüzde 50’si olduğuna dikkat çekti ve tarım politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi. Aydınlık