Elimizde yeni korona virüsün insan eliyle yapıldığına, CIA tarafından Çin’e karşı biyolojik savaş unsuru olarak kullanıldığına yönelik kesin kanıtlar yok.

Ama kuvvetli şüphe mevcut. (ABD’nin Çin ve Rusya’yı çevreleyen ülkelerde 400 kadar biyolojik araştırma tesisi bulunuyor. Sadece 2015’te Pentagon bunlar için 100 milyar dolar kaynak ayırmıştı. Dünyanın en zenginleri Bill Gates ve Rockefeller da servetlerinin önemli bir kısmını bu tür konulara ayırıyor. Şimdi bazı yarım akıllı bilim insanları çıkıp diyor ki; kesinlikle biyolojik silah değil, olsaydı Çin 2 günde bulur açıklardı. Sizce Çin bulup açıklasa bile batıda kaale alınır mıydı? Bulmadığını nereden biliyoruz? Başka sorum yok.)

ABD’nin yeni doktrini Çin’in baskılanması (Containment of China) ekseninden bakıldığında, bu virüsün de tıpkı SARS, kuş gribi ve domuz humması gibi Çin’e yönelik biyolojik saldırı dizgesinin son halkası olduğunu düşünebiliriz.

Ancak bu noktada ciddi bir paradoks var.

Bu salgın, Çin’deki ekonomik gelişmeyi kesintiye uğratırken, başta ABD olmak üzere küresel ekonomiyi de vuruyor.

Belki ABD adına en net kazanç, Huawei’nin çığır açan 5G teknolojisinin merkezi olan Wuhan’ı tam anlamıyla felce uğratmış olması.

Son dönemde 5G’ye yönelik ciddi bir Amerikan saldırısı vardı çünkü.

Bir de tabii virüsün hedef aldığı ikinci en büyük adresin İran olması.

İran zaten tam anlamıyla bir Amerikan cenderesi altında ve virüsün üst düzey siyasetçilerde ve bürokratlarda da görülmesi çok da normal gelmiyor.

Virüsün olağanüstü yayıldığı İtalya da üçüncü büyük hedef ülke. Çünkü Avrupa’dan Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne katılma imzası atan tek ülke İtalya idi.

Ancak küresel bir pandemik haline dönüşen covid19, halihazırda dünya ekonomisine 1.1 trilyon dolar kaybettirmiş durumda.

ABD borsaları da Çin borsası gibi keskin düşüşte.

Zaten durgunluk içine giren küresel ekonomi virüsle birlikte daha da fazla bir resesyonu tadıyor.

ABD’de tüketilen ilaç ve içeriklerinin yüzde 80’inin Çin’de üretildiğini pek fazla kişi bilmez ama öyle.

Dünyada da buna benzer bir orandan söz etmek mümkün.

Çünkü dev ilaç firmaları üretim merkezlerini neredeyse tamamen Çin’e taşımıştı.

Halihazırda ABD’deki antibiyotiklerin yüzde 97’si Çin’den geliyor.

Doğum kontrol hapından penisiline, kanser ilaçlarından C vitaminlerine kadar alayı Çin’de üretiliyor.

Yani daha yeni yüz maskesi sıkıntısı çekilirken, pek yakında ciddi manada ilaç darlığı da ortaya çıkacak.

Hindistan’a dönüş de çare değil, çünkü Hindistan da ilaç hammaddelerinin çoğunu Çin’den alıyor.

2008’de Çin yönetimi, ilaç üretimini “Yüksek Katma Değerli Sektör” ilan ederek teşvik ve destek paketlerini açmıştı.

Daha sonra ortaya konan “Made in China 2025” projesinde, Çin’i dünya lideri yapacak 10 teknolojik sektörden biri olarak da ilaç endüstrisi seçilmişti.

BU TRUMP VE EKİBİNİN İŞİ
Her zaman ‘Cui Bono’ yani “kimin çıkarına” diye sormak, bizi gerçeğe biraz daha yaklaştırır.

Şimdi büyük resme bakıldığında, virüs mutasyon geçirmiş doğal yollardan hayvandan insana bulaşmayı ve kuluçka süresinde de bulaşıcı olmayı başarmış ve her tür hayvanı yiyen Çin’de ortaya çıkmış olsa bile neticede küresel ekonomi büyük darbe alacak.

Petrol fiyatları düşüyor, borsalar yönünü sert biçimde aşağı çeviriyor. Turizm ve seyahat sektörleri bitik. Üretim azalıyor. Tüketim zaten artmıyor.

Çin’den başlayarak, Türkiye, ABD, Avrupa, Afrika kısaca dünyanın her bir ülke ve bölgesi bu işten zararlı çıkacak.

Ama, küreselci neoliberal Neoconlara rakip olarak ortaya çıkan Jacksoncu izolasyonist ulusalcı Trump, zaten bunu istemiyor muydu.

Yani Çin’e giden fabrikaları geri getirip, Amerika’yı yeniden büyük (Make America Great again) yapma vaadiyle gelmedi mi? Göçmen ve zenci düşmanı aşırı sağ bir tabana sahip Trump’ın istediği tam olarak da, başta Çin olmak üzere küreselleşme hikayesinin sona erdirilmesi değil miydi?

Bakınız, ABD Savunma Bakanı Mark Esper, önceki hafta Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada neler söyledi:

“Çin bir hırsızdır. ABD’den teknoloji çaldı, çalmaya devam ediyor”

“Huawei ve 5G habis işlerin bir ürünüdür”

“Çin, yolsuz ve otoriter bir yönetime sahiptir. Özgürlükten nefret eder.”

“Çin, Batı’nın kurallara dayalı sistemine açık bir tehdittir. Bu sistemin altını oymaya ve (Kuşak ve Yol Girişimi) değiştirmeye çalışıyor.”

“Çin yanlış yönde ilerliyor”.

“Pentagon, düşük yoğunluklu bir savaşa değil, geniş yoğunluklu bir savaşa hazırlanıyor.”

“Çin eğer bu politikalarını değiştirmezse savaş noktasına geliriz”.

Şunu asla unutmayın.

Batı emperyalizmi hegemonya için her tür politika ve aracı silah olarak kullanır.

Bu, dün dolar olur, önceki gün nükleer silahlar, öğleden sonra teröristler, sonraki gün dijital dünya, yarın virüsler olabilir.

Tarih komplolarla doludur.

Teorileri arkadan gelir.

KAYNAKLAR:

http://www.williamengdahl.com/englishNEO25Feb2020.php

https://www.unz.com/mwhitney/huaweiinthecrosshairs/