Gazetemizin önceki günkü manşetinde AŞK 101’in mesajlarını işledik. Sayın Utku Reyhan’ın yazısıyla AŞK 101’in temeline indik, karakterleri daha iyi tanıdık ve verilmek istenen “kültürü” okuduk. Bu yazıyı 5 Ekim 2021 tarihli Aydınlık gazetesinden mutlaka okumanızı öneririm. Yazımızda dizi hakkında değinilmeyen noktalara değinecek, kültür emperyalizminin çeşitli faaliyetlerini ele alacak ve toplamda kültürsanat hayatını çürütme çabalarını işleyeceğiz.
AŞK KÜLTÜRÜ
Öncelikle dizinin ismiyle başlamak gerekir. “AŞK 101” dendiğinde akla aşk dizisi olacağı geliyor. Fakat dizideki aşk tanımı bizim bildiğimiz anlamda bir aşk değil. Aşk, emek, karşılıksız vermek, sevgi, saygı, paylaşmak, birlikte üretmek ve dünyaya birlikte bakmak değil midir? AŞK 101’in aşk tanımıysa en basit anlatımla cinsellikten ibaret. Ana karakterler, namı diğer “en kötüler”, onları her türlü suçlarından kurtaran Burcu öğretmenin tayininin çıkması “tehdidiyle” karşı karşıya kalıyorlar. Tehdit, çünkü Burcu öğretmen giderse okuldan atılacaklar. Buldukları çözüm ise suçlarından vazgeçmek değil, Burcu öğretmeni başka bir öğretmenle evlendirmek ve tayininin iptalini sağlamak. Peki nasıl aşık edecekler? Bizim bildiğimiz aşkı Cemal Süreya işte böyle anlatıyor:
“Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik”
AŞK 101 ise Cemal Süreya dizelerine düşmanlıkla hazırlanmış desek abartmış olmayız. Her biri aşk profesörü olan karakterlerimiz konu hakkında aforizmaları ortaya atmaya başlıyorlar. Dizide ana karakterlerden Eda “Bana göre aşk, seksten ibarettir.” diyor. Bir diğeri aşkı “b..ktan” olarak tanımlıyor, aşıkları aptal buluyor. Karakterler, öğretmenleri kendi çıkarları için aşık etmenin tek yolunu cinsellik olarak buluyor. Yan kabinde başka bir çiftin seviştiği bir tuvalet kabinine kilitlemek en çarpıcı örnek.
Sadece AŞK 101 dersek haksızlık etmiş oluruz. Yüzlerce “Netflix orijinal içeriğinde” aşk yerden yere vuruluyor, kapılar hep cinselliğe çıkıyor. İstisnalar olmakla birlikte neredeyse tüm dizi ve film tanıtım görselleri, dizinin 0.5 milisaniyesinde geçen cinsel içerikli anlardan seçiliyor. Kiliselerde yapılan uyuşturucu ve fuhuş partileri, kendi yaşıtı eşcinsel arkadaşlarına cinsel terapiler veren liseliler, eşcinselliğin farklı ve havalı olduğunu vurgulayan film ve diziler. Ortada bir Netflix yapımı varsa, henüz biyolojik ve fiziksel olarak cinselliği tanımayan gençlerin cinsellik ya da eşcinsellik hikayeleri hemen devreye giriyor.
SUÇ KÜLTÜRÜ
Özellikle Doğu toplumlarında kültürel bağları çürütmek isteyen kültür emperyalizmi, filmlerinde suça ve suçluya övgüyü de elden bırakmıyor. AŞK 101’de her bir karakterin ayrı ayrı, okulda yangın çıkarmak, derste alkol içmek, yasadışı bahis oynatmak, basketbol hakemi dahil olarak arkadaşlarını sürekli dövmek gibi soruşturulması gerek suçları var. Ancak bütün suçlar disiplin kurulunda, “ceza verilip verilmeyeceğine yetkin öğretmenler” tarafından değerlendirilebiliyor. Suç yok, suçlu yok, mahkeme yok, polis yok, aile yok. Öğretmenler hakim, savcı, avukat oluyor, cübbeleriyle yargı dağıtıyorlar.
Bir seri katil dizisi olan Dexter'dan 'sempatik katil' kesiti.
TARİHLE HESAPLAŞMA KÜLTÜRÜ
Netflix ve diğer kültür emperyalizmi araçlarının tamamında geçmişle hesaplaşma teması görmek mümkün. Yoğun ve planlı olarak lise ve üniversite çağındaki gençler olmakla birlikte yetişkinlere yönelik de bir tarihle hesaplaşma ideolojisi yayılıyor.
Netflix, Instagram hesabından Temmuz 2021’de yaptığı bir paylaşımda sosyal medyadaki bir akım olan “Benzer işler” akımını işliyor. Paylaşımda geçmişin ve bugünün yapımları karşılaştırılıyor. Örneğin Hababam Sınıfı ve Sex Education, Süt Kardeşler ve Peaky Blinders, Bizim Aile ve Modern Family aynı kefeye koyuluyor. Rıfat Ilgaz’ın Türk edebiyat tarihindeki en önemli eserlerinden olan Hababam Sınıfı’nın Sex Education ile ilgisi ve bu paylaşıma meze edilmesinin amacı nedir? AŞK 101’deki küfür eden, şiddet uygulayan ve egoist Necdet Müdür karakterinin aksine, Hababam Sınıfı'ndaki Mahmut Hoca okuldaki her bir öğrencinin öğretmeni, annesi, babasıydı. Hababam Sınıfı’nın en büyük “suçları” arkadaşının yemeğine fazla tuz atmaktı. Sex Education’da ise annesi cinsel terapist olan bir çocuk, annesinin de yanlış davranışlarıyla fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları olmasına rağmen okuldaki 1213 yaşındaki arkadaşlarına cinsel terapi veriyor, o arkadaşlarının dörtte üçü terapilerle eşcinselliklerini “keşfediyor”.
Bu paylaşımlara cevap çok gecikmeden, Netflix’in hiç de beklemediği bir kitleden geldi. Binlerce yorum alan gönderide gençler “Alakaları yok.”, “Benzer işler mi? Saygısızlık etmeyin.”, “Aralarında dağlar kadar fark var.”, “Netflix Türkiye’den çekilmek mi istiyor?”, “Üyeliğimi iptal edesim geldi, saçmalamayın.” cevaplarını veriyorlar. İşte Netflix bu cevapların düşünülmesini dahi engellemek için var gücüyle çalışıyor. Bunun için geçmişi değiştiriyor. 9899 yıllarında geçen hayali bir liseli dizisi yapıyor ve bütün olumsuzlukları öne çıkarıyor, onları kahramanlaştırıyor ve popülerleştiriyor.
SANATI YOZLAŞTIRMA KÜLTÜRÜ
Film, dizi, müzik, edebiyat ve toplamda bütün sanat faaliyetleri toplumsal zeminlere dayanır. Toplumsal gerçekleri içselleştirerek gerçek yeniden üretilir. Yerine göre içine mübalağa da katarak insanlığa sunulur. Ancak kültür emperyalizmi, kendi çıkarları için ve toplumları yozlaştırıp hükmetme amacıyla, konuları ve karakterleri yoktan var eder. Örneğin meşhur Hollywood yapımı Rambo filminde ABD, Vietnam’da yenilmemiştir. Rambo binlerce kişinin arasına dalar ve Amerikan kahramanı olur. Eşcinsellik hayatın içinden çıkarılıp hayatın tek gerçeği yapılır.
Toplumun gerçekleri elbette kültürsanat hayatına yansımalı. Fakat tarihte yaşanan bir vahşet, öyle şekillerde sunulabilir ki, o andan itibaren durum vahşet olmaktan çıkabilir veya tam tersine izleyicinin genel farkındalığını da artırabilir. Bir seri katil hikayesi düşünelim. Katilin insanları öldürüp hiçbir bedel ödemeyen, popüler bir karakter olarak yansıtılması doğru mudur? İnsanın en özel duygularından olan cinsel aşkın ayrıntılı bir şekilde ekranlara yansıtılması sadece “kültürsanat” olarak servis edilebilir mi? Örneğin Avrupa’da intihar eğilimi en yüksek, uyuşturucu kullanan, depresyonda olan, mutsuz insanların eşcinsel oldukları biliniyor.1 1989 yılında ABD'de Sağlık Çalışmaları Bölümü tarafından yapılan araştırma, eşcinsel gençlerin heteroseksüel yaşıtlarına göre intihar girişiminin 23 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. 2 Peki kültür emperyalizmi eşcinselliği nasıl sunuyor? Zengin, iyi bir hayatı olan, mutlu, çevresi tarafından sevilen, harika bir aileye sahip karakterler. Meselenin bam teli sunumdur. Fakat toplumun gerçekleri aksini gösteriyor. Seri katiller mutlu olmadığı gibi, sigara ve alkol de en yakın dostumuz değildir. Geçmiş bugünle hesaplaşamaz, bugün de geçmişle. Gerçek hayat kültür emperyalizmini yerden yere vururcasına yalanlıyor.
Kültür ve sanat toplumun içinde ekilir, filizlenir, serpilir ve öyle sahnelere çıkar. Aşk toplumun içindedir, tek gecelik cinsellik arzularında değil. Övgü, toplumu ve insanlığı ilerletmeye çalışanlara yapılmalıdır; insanı çürüten “farklılara” değil. Sanat, insanın özündedir, bilim laboratuvarı parçalarken iyi çekilen dizi sahnelerinde değil. İnsan, sanatçıdır. Sanat, toplumsal gerçekleri sonuçlarıyla birlikte yansıtır, sonuçları göz ardı edip yanlışları yaşatarak değil.
Aydınlık