Cumhurbaşkanı, Kanal İstanbul Projesi’ni ‘milli bütçe ile yapabileceklerini’ söyledi. Hazine garantili projelere aktarılan kaynaklarda, Merkez Bankası’ndan gelen 79 milyar TL’ye rağmen 11 ayda yapılan 140 milyar TL’lik borçlanmaya işaret eden uzmanlar borç krizi uyarısı yaptı

RECEP ERÇİN

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ATVA Haber ortak yayınında Kanal İstanbul projesine ilişkin, “Yapişletdevret ile müşteri bulduk bulduk, aksi takdirde biz burayı milli bütçemiz ile yapacağız. Şu anda hazırlıklar son safhada, ihaleyi yapıp adımı atacağız. Görüşmeler var farklı ülkelerle, ona göre adım atacağız” ifadesini kullandı.

Projeye ilişkin muhtelif maliyetler çıkarılsa da 10 milyar doların üzerinde olacağı konusunda bir mutabakat söz konusu. Aydınlık iki gün boyunca attığı manşetlerle projenin sakıncalarına karşı uzman görüşlerini kamuoyuna aktardı. Peki, bunca uyarıya rağmen müşteri bulunamadığı takdirde projenin Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği üzere milli bütçe ile yapılması mümkün mü? Bütçeden sağlanan teşviklere rağmen 4.5 milyonun (geniş tanımlı olarak 7 milyona dayandı) üzerinde tutunan işsizlik, kaynak olmadığı gerekçesiyle EYT sorununun çözülmemesi, peş peşe gelen konkordatolar ve borcunu ödeyemeyen şirketlere kamu bankalarının ortak olması, yatırımlarda beş çeyrektir süren erime gibi ekonomiye ilişkin makro sorunlar gündemdeyken Kanal İstanbul’a kaynak aktarmak gerçekçi mi?

BORÇLANMA REKOR DÜZEYDE

Türkiye’nin brüt kamu borç stoku bu yılın üçüncü çeyreği (Eylül 2019) itibarıyla 1 trilyon 323 milyar TL düzeyinde. Net borç stoku ise 591 milyar TL. Net borç hesaplanırken 130 milyar TL’lik İşsizlik Sigortası Fonu da hesaba dahil ediliyor. Yani işçinin parası çılgın projelere Hazine garantileri aktarılırken kullanılıyor. Oysa bunu düştüğümüzde kamunun net borcu 720 milyar TL, yani Eylül 2019’daki kura göre 126 milyar dolar. Dolar bazında milli gelirimiz son dört çeyreğe göre 734 milyar dolar. Sadece kamu net borcunun milli gelire oranı yüzde 17 düzeyinde.

Geçen yıl yaşanan kur şoku öncesinde ve sonrasında kamu ciddi bir borçlanmaya gitti. 2017 (60.4 milyar TL nakit açığı, 78.3 milyar TL net borçlanma) ve 2018’de (70.3 milyar TL nakit açığı, 52.7 milyar TL net borçlanma) görülen rekor Hazine nakit açıkları ve borçlanması 2019’da da sürdü. Bu yılın ilk 11 ayında Hazine nakit dengesi 93.7 milyar TL açık verdi. Bu açık Merkez Bankası’ndan sağlanan 38 milyar TL temettü ve 41 milyar TL de yedek akçeye rağmen oluştu. Aynı dönemde Hazine 140 milyar TL’ye yakın net borçlanmaya gitti. Buna göre 220 milyar TL’lik bir kaynak ekonomiye enjekte edilmiş görünüyor. Büyüme ise bu kadar kaynağa rağmen yıl sonunda yüzde 0.5 düzeyinde oluşacak.

GARANTİLİ GİDERLER VARKEN!

Kamu bütçesinin bu kadar ağır bir borçlanmaya gitmesinin nedeni vergi tahsilatında yaşanan sıkıntılara ek olarak istihdam teşviki nedeniyle vazgeçilen gelirler. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı’nın Kanal İstanbul için sözünü ettiği yapişletdevret modeliyle yapılan bazı projelere Hazine garantisi verilmesi de kamu bütçesinde delik açmış durumda. Bu projelere her yıl ne kadar garanti ödendiği bilinmiyor. Öte yandan KFG ile verilen krediler de yine milletin sırtına yüklendi. Son üç yıldır nakit açığı ve Hazine net borçlanmasında görülen rekor artışlar aktarılan kaynakların boyutunu gözler önüne seriyor. Hal böyleyken en az 10 milyar doları aşması beklenen Kanal İstanbul Projesi’nin, hem de gelir garantisi şüpheliyken, bütçeye yıkılması kamu borcundaki artışı hızlandıracak. Dünyada son borç veren kurum niteliğinde olan IMF’nin dünya hasılasının 2.5 katına çıkan borçlanmaya işaret ederek borç uyarısı yaptığı ortamda, Türkiye milli gelirinin yüzde 62’sini aşan oranda (kamu, özel toplamı) toplam dış borca sahipken yeni bir borç kalemini bilançosuna eklemesi, ülke için birden fazla risk anlamına geliyor.

FAİZ YÜKÜ ARTACAK

Zaten yüksek açık veren bütçenin borçla finanse edilmesi nedeniyle önümüzdeki yıllarda bütçeden faize ayrılan kaynak tutarı artacak. Dünyada en yüksek faizle borçlanan ülkelerden olan (CDS şimdilerde 289 seviyesinde ancak bir yıl önce 500’e dayandığı dönemler oldu) Türkiye’nin, ister özel ister kamu olsun, dış açık veren ekonomik modeli yüzünden ödeme kapasitesi düşük olduğundan borcu arttıkça borçlanma limitleri de düşecektir.

İster kamuözel işbirliği olsun ister bütçeden olsun projenin böyle bir tabloda yapılabilir olmadığını dile getiren İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman, daha geçen yıl ekim ayında Cumhurbaşkanlığı kararıyla 2019’da yapılması öngörülen kamu projelerinin durdurulduğunu hatırlattı. “O projeler durmuşken ne değişti?” diye soran Prof. Dr. Konukman, böyle bir projenin bütçeye yıkılmasının kamu borcunu patlatacağını ifade etti.

Reklamdan sonra devam ediyor 

SOSYAL MALİYETİ NE OLACAK?

Prof. Dr. Konukman, bu tür projeler yapılırken yalnızca ticari kârlılık esasına bakmanın yeterli olmayacağını vurguladı: “Gelecek nesiller için yaratacağı faydalar ve maliyetler de göz önünde bulundurulmalı. Bunların görünen faydalarından çok görünmeyen maliyetleri vardır. Çevresel etkilerinin gelecek nesillere yükleyeceği maliyetler vardır. Ticari maliyeti bir ise sosyal maliyeti 20 olur. Böyle bakınca bu tür projeler baştan iptal edilir.”

Prof. Dr. Konukman, projenin finansmanına ilişkin şöyle konuştu: “Özel sektör dışarıdan borç getiremediği takdirde, diğer projelerden hatırlayalım, kamu bankalarından kredi sağladılar. Önümüzdeki iki yıl olarak hedef koydukları yüzde 5’lik büyümeyi sağlamak için suni bir büyüme için bu projeleri öne çıkarıyorlar. Bu kaynakların üretime aktarılması sağlanmalıdır.”

BATI BORÇ VERMEZ

Kanal İstanbul’un çevreye etkisi gibi nedenler yüzünden Batılı finans kuruluşlarından kaynak bulmasının zor olduğunu ifade eden Ekonomist Atilla Yeşilada, “10 milyar dolar maliyet deniyor. Hesabını yaptık. Geçecek gemi sayısına göre 1 milyar dolarlık yıllık bir gelir söz konusu olabilir. Maliyetler düşünce 300400 milyon dolar kalır. Bu 10 milyarın ödenmesi 2530 yılı bulur. Bu kadar uzun süreye de kimse kredi vermez. Bütçeden yapar mı yapar. Ama GAP işte ortada yıllardır yapılıyor” dedi.

PROF. DR. KURUÇ'TAN İKİ ÖNEMLİ UYARI

Türkiye’nin duayen iktisatçılarından Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Türkiye’nin borçluluk oranları dikkate alındığında, projenin borçluluğu daha da artıracağına işaret ederek, borçlanma maliyetinin de yukarı çekileceğini söyledi. Bu tür projelerin her yönüyle ele alınması, konuşulması, tartışılması gerektiğini önemle vurgulayan Kuruç, maliyeti bile henüz netleşmemiş böyle bir proje için, dış piyasalardan bu kadar büyük kaynak bulmanın kısa vadede mümkün olmadığını ifade etti. Özel sektör borçlarının altüst edilerek kamunun sırtına yüklenmesi hesaplarının yapıldığı şu günlerde 10 milyar dolar ve üzerinde bir kaynağın böyle bir proje için kullanılmasının, özetle söylemek gerekirse devletin borcunun artmasına neden olacağını belirten Kuruç, şöyle sürdürdü: “Diğer sakıncaları bir yana sadece maliyet açısından bunu öngörebiliriz. Bir de benim dikkat çekmek istediğim bu proje Karadeniz’i kendi gölü haline getirmek isteyen ABDNATO’nun çıkarlarına hizmet eder. Montrö’yü de aşan bir şekilde, projeyi yapacak, işletecek şirketler düşünüldüğünde bir boğazlar idaresi kurulması gündeme gelir. Bunun da kime neye hizmet edeceği ortada.”

Prof. Dr. Kuruç, bir kamu borç krizi tehlikesinin de gündemde olduğunu söyledi.

'BUNCA İŞSİZ VARKEN 75 MİLYAR SU YOLUNA HARCANIR MI?'

Eski Hazineci, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, “Resmi rakamlara göre işsizlik neredeyse yüzde 15, ama iktidarın derdi 75 milyara İstanbul’a kanal yapmak” dedi. Konuya ilişkin dün yazılı bir açıklama yapan Erdoğdu, şunları söyledi: “Ülkemizde en büyük sorun işsizlik diyoruz, ama iktidar sanki ülkenin böyle bir sorunu yokmuş gibi duymazdan gelmeye, umursamamaya ve bu sorunu çözecek çareler üretmek yerine Kanal İstanbul gibi fantezi projelere büyük kaynaklar ayırmaya çalışıyor. Resmi rakamlara göre yüzde 15 işsizlik bulunan bir ülkede 75 milyar lirayı İstanbul’a ikinci bir su yolu açmak için neden harcıyoruz? Bu ülkenin en büyük sorunu işsizlik. Ülkeye yapılan her yatırım vatandaşların geniş kesiminin sorunun çözecek kapsayıcılıkta olmalıdır. Buraya harcanacak para ile pek çok işsizin istihdam sorununu çözecek yeni iş kaynakları yaratılabilir.”


Aydınlık